Meryem – Kasaba, Umut ve Yalnızlık

Paylaş:

Bilim ve Sanat Vakfı’nda Sanat Araştırmaları Merkezi ve Türk Sineması Araştırmaları’nın ortaklaşa düzenlediği, “Hayal-i Zî-ruh’tan Sinemaya” başlıklı söyleşi dizisinin beşincisinin konuğu Atalay Taşdiken’di. Etkinlikte önce yönetmenin son filmi Meryemgösterildi ve gösterimden sonra Taşdiken ile bir sohbet gerçekleştirildi

Filmin ortaya çıkış sürecini anlatan yönetmen, Meryem’in hikâyesinin gerçek bir olaya dayandığını söyledi. Taşrada geçen gençlik döneminde duyduğu bir hikâyeden etkilenen Taşdiken, söz konusu hikâyeyi filme aktarırken bazı değişiklikler yapar, güncel unsurlar katar. Sinemamızda taşranın son dönemde öne çıktığını söyleyen yönetmen, kendi filmlerinde taşraya içeriden bir gözle bakmaya çalışır. Taşraya dışarıdan bakışın hâkim olduğu, taşranın terk edilmesi gereken bir yer olarak gösterildiği, kahramanların çoğunlukla erkek olduğu filmlerin aksine taşrayı dışarıya referans yapmadan aktarmaya gayret eden Taşdiken’e göre taşra kendi özgün hikâyelerine sahip. Filmlerinde taşrada yaşayan insanların samimiyetini göstermeye çalışan yönetmen, taşrada yaşayanların kaçmak gibi bir dertleri olmadığını vurguladı. Son dönemde erkek kahramanların odağa alındığı filmlere değinen Taşdiken, Meryem’i bir “kadın filmi” olarak isimlendirmese de filmdeki Meryem karakterinin, sessiz ve içine kapanık, güçlü karakterine dikkat çekiyor. Filmin sonunu açık uçlu bırakmasına rağmen, Meryem’in herkesi ve her şeyi geride bırakıp gittiği sahneyi; olumlu bir duygu yaratması, Meryem’in karakterini göstermesi için çekmiş. Meryem’in karakterini vurgulayan bir başka özellik de filmdeki erkek kahramanların döngüsel bir hikâyeleri olmasına rağmen Meryem’in içinde bulunduğu döngüyü kırması. Taşraya dışarıdan bakıldığında erkek egemen bir yapının görüldüğünü söyleyen Taşdiken, aslında filmdeki kadın kahramanlarla da göstermek istediği gibi, taşrada kadınların da etkin ve güçlü oldukları görüşünde.

Filminde suiistimale açık, mağduriyeti öne çıkaracak kadın-erkek çatışması, aile baskısı, askerlik sonrası yaşanan travma gibi unsurlar olmasına rağmen bunları hassas bir biçimde kullanan Taşdiken, filmlerinde seyircileri manipüle etmekten kaçındığını belirtti. Her yönetmenin farklı bir yaklaşımı olduğunu, bazılarının seyirciyi yönlendirdiğini, kimi kez bunun gerekli bile olabileceğini ifade eden yönetmen, seyircileri yönlendirmeyi tercih etmiyor, seyircinin de filme dâhil olması gerektiği görüşünde, bunu mümkün kılmak için filmlerinin kimi noktalarını belirsiz bırakıyor.

Karamsar durumları anlatırken bile canlı renkleri ve geniş planları kullandığına dair bir yoruma cevap veren Atalay Taşdiken, yönetmenin hangi biçimi kullanacağına dair kuralların olmadığını, söz konusu sahnelerin illaki kasvetli bir sinematografiyle çekilmesi gerekmediğini, ancak genel geçer sinema anlayışının, illa ki yönetmenleri buna mecbur bıraktığını belirtti. Kendi filmlerinin biçiminin içeriği pekiştirdiğini ifade eden yönetmen, örnek olarak Meryemfilminin son sahnesini verdi. Filmin güneşli ve canlı bir sahneyle bitmesinin filme dair duyguyu belirginleştirdiğini, aynı sahneyi karanlık bir atmosferde çekseydi duygunun da değişebileceğini ama bunu özellikle tercih etmediğini sözlerine ekledi.

Söyleşinin sonunda yeni projelerinden söz eden Taşdiken, Mommove Meryemile akrabalık taşıyan bir üçüncü filmi çekmek için hazırlıklara başlamış. Bu arada “Arama Moturu” isimli bir komedi filminin çekimlerini tamamlamış. Film sonbaharda vizyona girecek. Oyuncu kadrosunun amatör oyunculardan oluştuğu film, insanoğlunun kadim “arama merakını” mizahi bir dille anlatacak.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir