18. Yüzyılda Doğu Akdeniz’de Ticaret ve Halep

Paylaş:

Türkiye Araştırmaları Merkezi olarak düzenlediğimiz Tez-Makale Sunumları programı çerçevesinde Ağustos ayı misafirimiz “18. Yüzyılda Doğu Akdeniz’de Ticaret ve Halep” başlıklı doktora tezi vesilesiyle M. Sait Türkhan’dı. Konuğumuz, tezinde Doğu Akdeniz merkezli ticaret tarihini araştırmak; bölgedeki İngiliz varlığının teşekkülünü, ticari organizasyonu, ticaretin hacmini ve mahiyetini ortaya koymak, ticari aktörlerin birbirleriyle ve Osmanlı Devletiyle ilişkilerini anlamak gibi meseleleri incelemek için yola çıkmış. Bu bağlamda Osmanlı arşiv vesikalarının çok yetersiz kaldığını, ahidnamelerin uygulanmasına yönelik tutulmuş Düvel-i Ecnebiye defterleri dışında kaynak bulunmadığını; bunun da ithalat-ihracat rakamları, gümrük kayıtları gibi verileri içermediğini söyledi. Buna mukabil, tezin asıl kaynağını ise Levant Company arşivinde bulunan ve bu şirket tarafından tutulan defterler, ticari raporlar, konsolosluk defterleri teşkil ediyor. Türkhan bu kaynakların bölgedeki İngiliz ticari organizasyonunu, diplomatik anlamda İngiltere konsolluğunun oluşumu, teşkilat yapısı, tüccarların faaliyetleri, hangi mallar üzerinden ne tür bir organizasyon gerçekleştirildiği, Halep’teki konsolosluğun yanı sıra limandaki konsolosluk vekilliklerinin gelişimi, limandaki gemi yükleme-boşaltma süreçleri, depoların idaresi, bölgedeki yerel ticaret ve tüccarlarla ilişkisine, seyr-i sefainin düzenlenmesi ve başta Fransa olmak üzere, diğer rakip devletlerle ilişkileri anlamaya yönelik hayli miktarda veri ve Osmanlı arşivlerini tamamlayıcı bilgiler içerdiğini aktardı.

1580 ahidnamesi ile başlayan Osmanlı-İngiliz ticari ilişkilerinin ilk ürünlerinden birisi, Trablusşam Limanı’nda açılan İngiliz konsolosluğudur. Bu konsolosluk, kısa bir süre sonra yerel idarecilerden kaynaklanan bazı sorunlar sebebiyle ve ticaret yolları açısından öneminin anlaşılması neticesinde (zira Halep, hem Anadolu’nun hem İran’ın ticaret yolu üzerinde ve kervanların buluşma noktasıydı) Halep’e taşınıyor. Diğer taraftan, ana liman da konsoloslukla beraber Halep’e daha yakın olan İskenderun’a taşınıyor. Ve İngiliz tüccarları 16. yüzyıldan itibaren baharattan mazı, tiftik ve bilhassa pamuğa kadar farklı çeşitlerde malları alarak mukabilinde yoğun miktarda yünlü kumaş satarak ticari yapıyı kuruyorlar. 1581’de Türkiye Kumpanyası’nın kurulması ile başlayan bu ticari faaliyet ve organizasyon, kraliçe, elçi ve konsolosluk maaşların ödenmesi, payitahta sunulacak hediye masraflarının ve ticari organizasyonun masraflarının karşılanması mukabilinde bir tekel imtiyazı alınması şeklinde yapılan bir antlaşma ile faaliyetlerine başlamıştır. Buna göre İstanbul’daki elçi ve diğer şehirlerdeki konsoloslar diplomatik anlamda İngiltere Krallığı’nı, ticari anlamda Levant Company’yi (Türkiye Kumpanyası bir süre sonra Venice Company ile birleşecek ve Levant Company adını alacaktır) temsil edeceklerdir. Levant Company ise sadece Londra ve çevresindeki tüccarların ücret mukabilinde üye olabildikleri dar çerçeveli bir şirket yapılanması olarak faaliyetlerini yürütecektir.

Halep’teki İngiliz ticari faaliyetlerinin merkezinde zaman zaman ‘English Han’diye zikredilen Gümrük Hanı var. Bir dönem Fransız tüccarlar girmiş olsalar da, bu han esasen İngiliz tüccarların hem mallarını depoladıkları hem de üst katlarını ofis olarak kullandıkları bir mekân. Sait Türkhan, bu han üzerine yoğunlaşmanın hem ticari organizasyonun yapısını hem de İngiliz tüccarların Osmanlı idarecileri ve yerli tüccar/simsarlar ile kurdukları ilişkileri, yaşadıkları problemleri ve rekabeti anlamak açısından önem taşıdığını belirterek Gümrük Hanı merkezli bu sistemin işleyişini şu şekilde aktardı: “İstanbul başta olmak üzere ticari merkezlerde tüccarların ya ticarethaneler açmaları ya da kendileri ile birlikte getirdikleri acentelerini yetkilendirerek kendi nam ve hesaplarına ticaretin sürdürülmesiyle işleyen bir sistem bu. Öte yandan acentelik yanında bir başka alt sistem de çıraklık sistemi. Bu da yine bu tüccarların kendi veya yakınlarındaki çocukları küçük yaşlarda İngiltere’de ticaret eğitiminden geçirip sonra Levant’ta bir süre bu ticarethanelerde çalıştırdıktan sonra onları acente konumuna yükseltmelerine dayanmakta. Acentelik sisteminde de iki farklı yol izlenmekte. Sınırlı acentelik sadece bir tüccara bağlı ve sadece o tüccarın emrinde belirli bir komisyon veya maaş karşılığı çalışmakla gerçekleşirken; serbest acenteler ise bir tüccarla sözleşme imzalamakla birlikte diğer İngiliz tüccarlarla da sözleşme imzalayıp onların veya kendilerininadına ticari faaliyet sürdürebilmekteler.” Bu bağlamda Türkhan, Redcliff ve Hammond gibi İngiliz ailelerinin babadan oğula intikal edecek şekilde birkaç nesil boyunca Halep’teki ticari faaliyetlerini izlemenin mümkün olduğunu belirtti.

Halep’teki tüccarların coğrafi anlamda faaliyet alanlarınınHalep, Adana, Payas, Belen, Antakya, Lazkiye, Kilis ve Azez bölgelerini kapsadığını görmekteyiz. 1693-1694 tarihli iki hüküm bu noktada önemli bilgiler sağlıyor. Zaman zaman Halep hinterlandında bulunan İran, Bağdat, Basra ve hatta Erzurum’la ticaret yaptıkları görülse de, East India Company hâkimiyetindeki bu bölge ile ticaret yapmalarının İngiliz hükümeti tarafından yasaklandığı görülmekte. Öte yandan genel olarak Levant Company’nin, Osmanlı gümrük sisteminin barındırdığı potansiyel zorlukların etkisi ile de olsa gerek, kendi hakimiyet alanı dışına çok fazla çıkmadığını da belirtmek gerekiyor.

Tezin bir bölümünü de Halep ticaretinin Akdeniz’e çıkış kapısı olan İskenderun’u incelemeye ayıran Türkhan, şu noktaların altını çizdi: İngiliz tüccarlar 1596’dan itibaren Halep ile arasında yaklaşık 3-4 günlük bir mesafe olan İskenderun’a yerleşmeye başlıyorlar. İskenderun Trablusşam ya da Lazkiye’ye göre hem Halep’e daha yakın bir liman hem de diğerlerine nazaran daha güvenli bir bölge olduğu için; yüksek nem, bataklıklar ve bunlara bağlı bulaşıcı hastalıklar gibi dezavantajlara rağmen tercih ediliyor. İskenderun’daki ticari organizasyon aynı zamanda konsolos vekili olarak da görev yapan liman temsilcisi tarafından idare ediliyor. Ezcümle; geminin İskenderun’a gelişi ile birlikte boşaltılıp malların alınması, geminin geldiği haberinin hızlıca (daha çok güvercinle)Halep’e ulaştırılması, gelen malların depolarda muhafazası (İskenderun’da 6 büyük depo vardı), kervan organizasyonu ve malların transferi, Halep’ten gelen malların muhafazası ve yüklenmesi, kayıtların tutulup birer yükleme belgesinin hem Halep’e hem de Londra’ya ulaştırılması gibi ticaretin bürokratik işlemlerini tamamen liman temsilcileri gerçekleştirmektedir.

Halep’teki İngiliz tüccarların ticari faaliyetlerinin yanı sıra göze çarpan bir başka husus da, özellikle 18. yüzyılda başta mültezim ve muhassıllar olmak üzere, bölgedeki yerel idari sınıf mensuplarıyla kredi ilişkisi içerisine girmeleri. Bu durumun ortaya çıkmasında, bir yandan İstanbul ile taşra arasında nakit akışını gerektiren malikâne sisteminin yanısıra, bu yüzyılda Akdeniz’de durağanlaşan ticari yapı sonucu İngiliz tüccarların ellerindeki sermayeyi (Londra ile istişare ederek) %-10-12 gibi bir faiz oranı ile (ki bu oran Londra’da %4-5 civarlarında) kredi ilişkilerinde kullanma isteklerinin etkili olduğu söylenebilir. Bu bağlamda 19. yüzyılda daha da yoğunlaşacak olan kredi ilişkileri ve tarımsal üretimi (özellikle pamuk) yönlendirme gayretlerinin 18. yüzyılın ilk yarısından itibaren başladığını söyleyebiliriz.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir