Kalkınmayı Yeniden Düşünmek: Tüketim Planlaması ve Yeni Kalkınmacılık
Küresel Araştırmalar Merkezi’nin “Kalkınmayı Yeniden Düşünmek” başlıklı konuşma serisinin ilk buluşmasında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Para Politikası Kurulu ve Banka Meclisi Üyesi Doç. Dr. Ahmet Faruk Aysan, “Tüketim Planlaması ve Yeni Kalkınmacılık” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi.
2008’de ortaya çıkan ve günümüzde de etkileri devam eden küresel kriz ile birlikte tüm dünyada ekonominin genel hikâyesine ve geleceğine yönelik tartışmalar başladığını söyleyen Aysan, Türkiye’nin de 2008 sonrasındaki birkaç yıllık yüksek hızlı büyüme performansının geciktirici etkisinin ardından bu tartışmalara katıldığını belirtti. Tartışmaların merkezinde yer alan küresel iktisadi düzendeki yeni normal arayışlarının yeni bir hikâye kurgusuna ihtiyaç duyduğunu ve bu bakımdan kalkınmayı yeniden düşünmek için en uygun zamanın bu geçiş dönemi olduğunu vurgulayan Aysan, her iktisatçının toplumun ve bireyin refahını maksimize etmeye emek harcaması nedeniyle kalkınma iktisadına da çalışması gerektiğini belirtti.
Bir grup akademisyen olarak yeni yaptıkları çalışmalarda gündeme getirdikleri planlama kavramının 1930’lar, 40’lar, 50’ler ve 60’lardaki üretimin planlanmasından farklı bir bakış açısıyla tüketimin planlanmasına dair olduğunu anlatan Aysan’a göre, akademide zaman içerisinde çeşitli teorilerin revize edilerek yeniden ilgi odağı hâline gelmesi görülebilen bir durumdu.
Aysan, 2008 krizinden sonra herhangi bir Batılı otoritenin bu yönde bir tavsiyesi olmamasına ve hatta zaman zaman alınan dış eleştirilere rağmen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın ülkenin o dönemdeki milli gelirinin yaklaşık %11’ine tekabül eden yüksek cari açığa yönelik aldığı makro ihtiyati tedbirlerin bir tüketim planlaması uygulaması olduğunu ve bu tedbirlerin öncülüğünde cari açığın milli gelire oranının %5’ler seviyesine çekildiğini söyledi. Küresel kriz ile birlikte gelişmekte olan ülkelerin karşılaştığı oynak sermaye akımları, ülkemizin son yıllarda yaşadığı iç sorunlar ve peş peşe atlatılan seçimlere rağmen Türkiye’nin ekonomik istikrarından ödün vermemesinde Merkez Bankası’nın aldığı kararların etkisine vurgu yaptı. Cari açığın tüketimle ilişkisine değinen ve bu kavramı varlık satışı yahut borçlanmak suretiyle üretilenden fazla tüketim yapılması olarak basitçe tanımlayan Aysan, son küresel ekonomik krizin ana sebebiyle ilgili alternatif bir bakış açısından bahisle, bazı ülkelerin fazla üretim yapmaya odaklanarak tüketimi planlamaması ve hem üretim hem de tüketimle ilgili küresel koordinasyon eksikliğinin krize sebep olan ana faktörlerden olduğunu belirtti.
Sunumun devam eden bölümünde ülkelerin kalkınması için sanayileşmenin ve üretmenin yegâne yol olmadığının, üretimin eski dönemlerde olduğu kadar büyük bir beceri gerektirmediğinin ve know-how’un kolaylıkla transfer edilebilir hale geldiğinin altı çizildi. Üretim kadar ve hatta belki de üretimden daha önemli olarak tüketimin planlanmasının yeni bir hikâye, yeni bir kalkınma kurgusunda daha isabetli olacağı ifade edildi. Ülkemizdeki yerli oto üretimine dönük tartışmalara değinilerek, otomobilin üretimine değil tüketimine odaklanılarak ve belki devlet eliyle birtakım siparişler verilerek yahut satış imkânları oluşturulmasıyla çok daha hızlı ve etkili yerli oto üretimlerinin meydana gelebileceği belirtildi.
Tüketim planlamasının iki ana başlıkta; i) zaman içinde planlama ve ii) ürünler üzerinden planlama olarak incelenebileceğini ifade eden Aysan, zaman içinde tüketim planlaması ile belirli bir süreye yayılan, sürdürülebilir ve uzun vadeli cari denge planlarının başarılmasını örnek gösterdi. Ürünler üzerinden planlamayla ise tüketim tercihlerinin bir üründen bir başkasına kaydırılması yoluyla kalkınmanın başarılabileceğini anlattı. Türkiye’nin merkez bankası aracılığı ile birinci tarz tüketim planlamasını lâyıkıyla yerine getirdiğini, %5’lere düşen cari açığın daha da düşürülmesi için ise reel planlamanın ürünler üzerinden işlediğini anlatan Aysan; yerli vagon, helikopter, silah sistemleri ve nihayetinde yerli otomobil üretimi noktasında ülkemizin gösterdiği atılımların önemini vurguladı.
Hem ülkemizin hem de tüm dünyanın ekonomideki yeni normalin ve geleceğin nasıl olacağını sorguladığı bu geçiş döneminde kalkınmayı yeniden düşünmenin ve iktisadi ideolojilere körü körüne bağlanmadan Türkiye’nin menfaatlerine en uygun politika karması ile yeni bir hikâye kurgulamanın tam zamanı olduğunu önemle belirten Aysan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın 2008 krizi sonrasında aldığı makro ihtiyati tedbirler ile başlayan sürecin aslında ülkemizin özgün bir hikâyeye sahip olduğunu gösterdiğini ifade etti. Bu yeni kalkınma hikâyesinde üretim kadar önemli görülmesi gereken tüketimin planlanması için ise merkez bankası ile reel sektörlerle ilgili bakanlık ve kurumların daha etkin bir koordinasyon içine girmeleri gerektiğini vurguladı.