Mısır’da Mursi Yönetimi Tecrübesi: Çıkarılacak Dersler ve Sonuçları*
Küresel Araştırmalar Merkezi’nce düzenlenen Ortadoğu Konuşmaları’nın 21 Mayıs’taki konuğu, “Mısır’da Mursi Yönetimi Tecrübesi: Çıkarılacak Dersler ve Sonuçları” başlıklı konuşması ile Ahmed Al Nashar’dı. Mısır eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’nin strateji ekibinde de görev almış olan Al Nashar, konuşmasında devrime giden yolu, sonrasında ortaya çıkan tabloyu ve son olarak da darbe tecrübesini; Müslüman Kardeşler (İhvan-ı Müslimin)’i merkeze alarak değerlendirdi.
Konuşmasına temel oluşturmak üzere İhvan-ı Müslimin teşkilatının organizasyon yapısını aktaran al-Nashar, bu yapının organizasyonel ve kültürel bakımdan devletle benzerlik göstermesini eleştirdi. Organizasyonel açıdan, İhvan’ın tıpkı bir devlet gibi yasama, yürütme ve yargı organlarına sahip olduğunu, bu minvalde Mektebü’l-İrşad, yürütmenin; Meclisü’ş-Şura, yasamanın ve fetva yetkisine sahip din adamlarının da yargının İhvan’daki yansımaları olduğu tespitini yaptı. Al-Nashar, tüm bu yapılanmanın, tıpkı bir devlet gibi, sert bir hiyerarşi çerçevesinde gerçekleştiğini ve Müslüman Kardeşler’in alt bölgelerden sorumlu görevlendirmelerle bir devlet bürokrasisi gibi işlediğini söyledi. Al-Nashar, bu devletvari yapıyı Müslüman Kardeşler’in seçimlerde çok daha hazırlıklı ve örgütlü performansının ve başarısının arkasındaki neden olarak gösterdi. Buna mukabil, organizasyonun mükemmel bir devlet imitasyonu sayılmadığını da ekleyerek, özellikle güvenlik ve istihbarat konusunda İhvan’ın kapasitesinin çok sınırlı kaldığını belirtti. Güvenlik için organize edilen İhvan milislerinin yetersiz olduğunu ve devrim sırasında gençlik gruplarından birçok yöntem öğrendikleri iddialarını aktardı. İstihbarat açısından ise İhvan’ın kişisel bağlantı ağlarına dayalı gevşek ve örgütsüz bir istihbarat paylaşım ağına sahip olduğunun ve bu örgütlenme biçiminin birçok açıdan zayıf kaldığının altını çizdi.
Al-Nashar’a göre Müslüman Kardeşler’in kültürel açıdan devlet yapılanmasına benzeyen tarafları, büyük oranda güç ve iktidar kavgalarını içeren uygulama, ayrışma ve anlaşmazlıklara müsait zeminidir. Örgütün ciddi oranda farklı fraksiyonlara bölündüğünü belirten al-Nashar, her fraksiyonun kendi sadık takipçi ve üyelerinin bulunduğunu söyledi. Bu bölünmenin sadece kuşaklar arası bir anlaşmazlıkla sınırlandırılamayacağını, bunun büyük oranda anlayış farkından kaynaklandığını, değişime direnenlerin karşısında değişime taraftar duran farklı grupların ortaya çıktığını belirtti. Bazı grupların daha realist ve güç odaklı bir siyaseti savunduğunu dile getiren al-Nashar, diğer grupların ise idealist bir çizgide kalarak Hasan el-Benna’nın fikirlerinin her alanda ve koşulda savunulması gerektiğini düşündüklerini belirtti. Al-Nashar’a göre, yapının kültürel açıdan bir başka bozulma belirtisi ve Mısır devletiyle benzeşme noktası, İhvan içinde yükselmekte olan elit/ elitist gruptur. Bu grup giderek daha zengin ve müreffeh bir hayat sürerken, organizasyonun alt kadrolarındaki birçok üye bu zenginliğin çok uzağında bir hayat yaşıyor. Kültürel bozulmanın bir başka yansıması ise İhvan’ın bir zamanlar eleştirdiği bazı politikaları, iktidara gelince bizzat kendisinin hayata geçirmesi ile ortaya çıkmıştır. Al-Nashar buna, seçim bölgelerinin İhvan’ın lehine olacak şekilde değiştirilmesini örnek verdi. Sunumu sırasında bunca olumsuzluk ve bozulmayı işaret eden faktörlerden bahseden konuşmacı, kendisini tüm bunlara rağmen İhvan’ın neden dağılmadığı sorusunu cevaplamak zorunda hissettiğini belirterek muhtemel cevabın din olgusunda yattığını söyledi. Ona göre dini hassasiyetler, Müslüman Kardeşler’in hâlâ birlik içinde kalmasındaki ana faktör.
Konuşmanın ikinci bölümü ise çoğulculuğa ayrıldı. Al-Nashar bu bölümde özellikle Mursi yönetimine yöneltilen kapsayıcı olmama eleştirisini anlamlandırmaya ve cevaplamaya çalıştı. Al-Nashar öncelikle İhvan’ın farklı düşünce ve gruplara saygı duymadığını, kendi ideolojisini tek hakikat olarak benimsediğini ve organizasyonun bekasını diğer birçok şeyin önünde gördüğü iddiasıyla örgütü eleştirdi. Bununla beraber, örgütün muhataplarının eylemlerinin de ortaya çıkan tek-renkli görüntüye ciddi katkıda bulunduğunu, İhvan’ın diğer gruplara karşı paranoyaya varan güvensizliğinin de temelsiz olmadığını söyledi. Örneğin, Mursi yönetimince diğer gruplarla iletişimin ve bu grupların karar alma süreçlerine katılımının bir aracı olarak dizayn edilen danışma kurulunda yer alan ve farklı grupları temsil eden danışmanlar, yüksek düzeyde gizli olan bazı bilgileri dışarıya sızdırmış ve hatta bu bilgiler sosyal medyada yayılmıştı. Al-Nashar, Müslüman Kardeşler’in diğer gruplara erişememesinin bir sebebini de örgütün klasik siyaset tarzıyla sınırlı kalışına bağladı.
Toplantıda üstünde durulan bir diğer konu da Müslüman Kardeşler’e atfedilen “aşırı güçlü” şeklindeki algıydı. Al-Nashar her ne kadar örgütün Mısır’daki en önemli organizasyonlardan biri sayıldığını ve İhvan’ın desteği olmasa devrimin başarıyla sonuçlanamayacağı gerçeğine rağmen, İhvan’ın ülkedeki tek güçlü hareket olduğu iddiasının kabul edilemeyeceğini, darbe sonrası gidişatın bunu açıkça gösterdiğinin altını çizdi. Buna örnek olarak belirli tarihlerde gençlik gruplarının kitle seferberliği başlattığını ama Müslüman Kardeşler’in bunu istemesine rağmen başaramadığını söyledi. Al-Nashar ayrıca Mısır toplumunda otoriter kültürün yerleşik olduğu iddiasıyla İhvan’ın zayıflamasının veya gücünü sürdürememesinin muhtemel bir sebebi olarak bu kültürel arka planı zikretti. Al-Nashar’a göre firavunlara kadar uzanan kadim devirlerden Kıpti döneme, sonrasında Müslüman döneme uzanan geniş bir zaman diliminde Mısır halkı her zaman istikrarı ve güçlü tarafı desteklemiş, gerektiğinde dinlerini bile değiştirmişlerdi. Bu minvalde, darbe sonrası halkın İhvan’a beklenen desteği vermemesi anlaşılırdı ve bu, örgütün tek başına bir güç merkezi olarak kalamayacağının da göstergesiydi.
Al-Nashar konuşmasının son kısmını özelde Müslüman Kardeşler’in, genelde Mısır’daki tüm sosyal hareketlerin entelektüel yetkinliklerinin ve kapasitelerinin zayıf olmasının altında yatan sebeplere ayırdı. Mısır’daki neredeyse tüm aktörler bir değişim, reform ve hatta devrim ihtiyacından bahsediyorlar; fakat bu ihtiyaca yönelik kapsamlı bir çözüm geliştiremiyorlar. Müslüman Kardeşler dâhil, tüm hareketlerde entelektüeller ve teorik düşünceye önem veren kimseler önemli görülmüyorlar ve ancak acil bir reçeteye ihtiyaç duyulduğunda, hızlıca bir formül geliştirmek üzere çağrılıyorlar. Al-Nashar, bu taleplerin anlamsız olduğunu belirterek daha kapsamlı soruşturmaların ve tartışmaların gerekliliğine işaret etti. Söz konusu tartışmaların -hâlihazırda kendisinin de kurucuları aralarında bulunduğu- yeni kurulan çeşitli vakıflarca başlatıldığını ve geliştirilmeye çalışıldığını belirttikten sonra, Mısır’daki mevcut durumuyla, İslamcı hareketin yüzyılın başındaki yükseliş zamanı arsında benzerlik kurdu. Al-Nashar’a göre, 20. Yüzyıl başlarında Mısır’da görülen tüm alternatif düşüncelerin iflası sonucundaki yeni bir arayış hâli, bugünkü Mısır’da mevcut ve bu çıkmazı aşmak ancak yeni, sorgulayan ve kapsayıcı bir anlayışla mümkün. Al-Nashar böyle bir gelişmenin İhvan içinden çıkacağına inanmasa da, Mısır’dan yeni bir İslami hareketin çıkacağına dair umudunu koruduğunu belirterek konuşmasını sonlandırdı.
* Bu program şu başlıkla duyurulmuştur: “The Experience of Morsi Administration in Egypt: Lessons and Implications.”