Erken Modern Osmanlı İmparatorluğu’nda Âlimler ve Sultanlar

Paylaş:

Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi tarafından tertip edilen “Bir Kitap Bir Yazar” programının 69. oturumunda 2016’da Cambridge University Press tarafından neşredilen Scholars and Sultans in the Early Modern Ottoman Empire isimli kitabının yazarı, Abdurrahman Atçıl ile konuştuk. Bu mesele etrafında çalışmalarına yoğun olarak “The Formation of the Ottoman Learned Class and of Legal Scholarship (1300-1600)” başlıklı doktora teziyle başlayan Atçıl bu kitabın, tezinin kitaplaşmış hâli olmadığını, neredeyse tamamen yeniden yazıldığını ve daha net argümanlar kullanıldığını ve yeni bir dönemlendirme yapıldığını vurgulayarak başladı konuşmasına.

Çalışmasında birincil kaynak olarak Şakayık-ı Numaniye, bazı arşiv kayıtları ve döneme ait kazasker ruznamçelerini kullandığını belirten Atçıl, ilgili literatür çerçevesinde özellikle İsmail Hakkı Uzunçarşılı’nın Osmanlı Devletinin İlmiye Teşkilatı, Mehmet İpşirli’nin çalışmaları, Richard C. Repp’in The Mufti of Istanbul: A Study in the Development of the Ottoman Learned Hiearchy, Madelin Zilfi’nin Osmanlı uleması hakkındaki çalışmaları, Yasemin Beyazıt’ın Osmanlı İlmiye Mesleğinde İstihdam (XVI. Yüzyıl) başlıklı çalışması, Denise Klein’in Die Osmanischen Ulema des 17. Jahrhunderts Eine Geschlossene Gesellschaft? isimli çalışmalarından yararlandığı, bununla birlikte, kendi çalışmasının literatürden farklılaşan bir noktada konumlandığını belirtti. Buna göre zikredilen eserler çoğunlukla kurumsal tarih metoduyla çalışıp ilmiye kurumunun en mükemmel hâlini veya bu hâlinden sapmaları ele almakta, siyasi ve sosyal bağlamı göz ardı etmekte veya dolaylı olarak ele almaktadır. Öte yandan Atçıl’a göre bir kavram olarak “ilmiye” 16. yüzyılda ortaya çıktığı için daha erken dönemleri anlamak için yanıltıcı bir rol de oynuyor. Bu kayıtlardan hareketle Atçıl, çalışmasını ilmiye kurumu/kavramı üzerinden değil, 15. yüzyılda ortaya çıkan ve “Osmanlı bürokrasisinde görev kabul etmiş ve hiyerarşik düzlemde örgütlenmiş, rütbe/paye sahibi olan âlimler” olarak tanımladığı “âlim/bürokrat” kavramı üzerinden şekillendiriyor. Bu noktada Atçıl, literatürden tekrar ayrılarak kişilere yoğunlaşmayı ve bu sayede inişli-çıkışlı süreçleri izlemeyi, siyasi ve soysal süreçlerin etkisini daha net bir şekilde ortaya koymayı, dinamik bir oluşum sürecini anla(t)mayı tercih ediyor ki bu da esere aynı zamanda prosopografik bir hüviyet kazandırıyor.

Kitap (ve yazarı), literatürde savunulanın aksine “kalemiye” “ilmiye”den çıktığı tezine mukabil, öncülleri olan âlim-bürokrat tipinin her iki fonksiyonu bünyesinde barındırdığını, dolayısıyla ilmiye ve kalemiyenin eş zamanlı olarak ortaya çıktığını öne sürüyor. Atçıl’a göre bu süreç üç aşamalı olarak gerçekleşiyor ya da başka bir ifade ile bu süreçte üç dönem öne çıkıyor:

1. Erken Osmanlı Dönemi: 1300-1453

Âlimlerin Osmanlı’nın devam edip etmeyeceği konusunda belirsizlik olduğunu düşünmeleri onları Osmanlı yönetimine karşı uzak/mesafeli olmaya sevk ediyor ve nispeten bağımsız olmaları sonucunu veriyor.

2. Âlim-Bürokratlar Hiyerarşisinin Oluşma Dönemi: 1453-1530

İstanbul’un fethini müteakip Osmanlı’nın varlığını kabul ettirmesi ve hatta güç ve özgüvenini önemli ölçüde arttırması, bir önceki dönemde gözlemlenen belirsizliği ortadan kaldırıyor. Fetihle birlikte bürokratik gücün; soy, aile, mal vb. gibi unsurlarla değil, sultanın temsilcisi olmak hasebiyle ortaya çıktığını görüyoruz. Bir geçiş ve oluşum dönemi olarak okunabilecek bu dönemde ulema sistem içersine alınıyor ve hiyerarşisi düzenleniyor.

3. Âlim-Bürokratlar Hiyerarşisinin Pekişme Dönemi: 1530-1600

Osmanlı idaresinde köklü dönüşümlerin başladığı, 1530’lardan itibaren fetih politikalarından vazgeçilerek içerde bir konsolidasyona gidildiği bir dönem. Bu aşamada yeni kaynak oluşturmak yerine eldeki kaynakların maksimum kapasite kullanılması hedefleniyor ve ciddi bir bürokratik yapılanmaya ve genişlemeye gidiliyor. Bununla alâkalı olarak âlimlerin sayısı artıyor, daha fazla kadı atanıyor, daha fazla medrese kontrol altına alınıyor ve giderek hiyerarşik bürokrasinin kuralları, sultanı da bağlayacak şekilde, netleşmeye ve kesinleşmeye başlıyor.

Ele aldığı dönem itibariyle sistem içerisinde aynı anda 1500-2000 âlimin yer aldığını düşünen Atçıl, bu dönem için âlim ve yönetici tiplerini farklı kategoriler olarak düşünmemek gerektiğini, bu yaklaşım sayesinde şeriat-kanun, ehl-i şer-ehl-i örf gibi ayrımların yeniden ve daha sağlıklı olarak değerlendirilebileceğini de belirterek sunumuna son verdi.

*     Abdurrahman Atçıl’ın 17 Temmuz 2010’da “Osmanlı’da Ulemanın Bürokratikleşmesi (1300-1600)” başlığıyla gerçekleştirilen doktora tez sunumunun Bülten’in 74. sayısında yer alan değerlendirme yazısı için bkz. http://www.bisav.org.tr/MAM/YuvarlakMasa.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir