Süleymaniye Camii Geometrik Desenleri ve Tekil Bir Uygulama
Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi Ekim ayında Kırkambar Özel Etkinlik programı kapsamında Serap Ekizler Sönmez’i konuk etti. Sönmez, sunumuna Süleymaniye Camii’nin planı hakkında bilgiler vererek başladı. Muhtelif kaynaklarda Süleymaniye ile Ayasofya’nın benzerliği yönünden kıyaslandığına değinen Sönmez, ikisinin de merkezi kubbeli plan şemasına sahip olmasına rağmen, aralarındaki en büyük farkın, Ayasofya’nın ‘boyuna gelişmiş’ plan tipine, Süleymaniye’nin ise ‘enine gelişmiş’ plan tipine sahip olması olduğunu belirtti. Bu camide çift çeper sistemi uygulayan Mimar Sinan, bu sistemle ana kubbeyi dört ayak üzerine bindirmiş, aynı zamanda kıble ekseninde yarım kubbeler eklemiş ve yan duvarlardaki payandalarla destekleyerek yükü zemine aktarmıştır. Böylelikle piramidal bir etki oluşturmuş, yarattığı şelâle etkisiyle yapı, başlı başına plastik değer taşır hâle gelmiştir. Bu sebeple Mimar Sinan eserlerinde süslemeye az yer vermiş, süsleme, yapının plastik değerinin önüne geçmeyip ikinci planda kalmıştır.
Sönmez, konuşmasına geometrinin önemini İbn-i Haldun’un sözüyle açıklayarak devam etti: “Fikrin hendese ile mümaresesi, elbisenin pisliğini yıkayıp kirini ve pasağını temizleyen sabun mesabesindedir.” Geometrinin insan zihnini galattan uzaklaştırdığına değinen Sönmez, küçük yaşlarda geometri eğitimine başlanması gerektiğini vurguladı ve birim hücre kavramını tahlil ederek geometrik desenler konusuna geçiş yaptı. Tek bir alanda yapılan uygulama anlamına gelen birim hücrenin öteleme hareketinin ayna simetrisi ve dönel simetri ile çoğaltılmasıyla geometrik kompozisyona ulaşılmış olunacağını belirtti.
Erken dönem İslam sanatında altı köşeli yıldız, Şam Emeviye Camii’nin batı duvarının ayakta kalan iki penceresinde görülür. Bu iki pencere de altıgen kurgulu olup pencerelerinden biri altı köşeli yıldız deseni ile süslenmiştir. Doğu Roma etkisinde yapılmış bir yapı olan Şam Emeviye Camii’nin mimarisi kilise mimarisini andırır, mozaiklere bolca yer verilmiştir ve süslemeleri oldukça realist formdadır. Gördüğümüz bütün kompleks geometrik formlar, Kayıtbay zamanında ilâve edilmiştir. Orijinal olan geometrik desen sadece iki penceredeki uygulamada vardır. Bunların kurguları da Roma dönemindekilere benzer, daha dairesel formda geometrik unsurlardır. Bu penceredeki geometrik kurgunun benzeri İznik Ayasofya Kilisesi’nde görülebilmektedir. Aynı zamanda Emevi dönemine ait Mescid-i Aksa Camii’nde bir ahşap panelde de benzer geometrik desen görülürken buradaki altı köşeli yıldızın dairesel formla birleşmesiyle tamamen Doğu Roma etkisinde oluşmuş bir desen olduğu söylenebilir.
Daha geriye gidilecek olursa altı köşeli yıldıza, Lübnan’da Baalbek Tapınağı’nda, 2. yüzyıla ait bir uygulamada aralarına figüratif unsurlar eklenmiş olarak rastlanır. Hindistan’da Yantra Güneşi’nin sembolü olarak da sıkça karşılaşılır. Aynı zamanda Çin’de de çok yaygındır, ayrıca Eski Türklerde on iki hayvanlı burç takviminde kullanılan bir desendir. Karahanlılar döneminde ise yapıya tuğlanın da girmesiyle geometrik desenler kompleksleşmeye başlamıştır. Arap Ata türbesi, İslam mimarlık tarihinde bilinen en eski taç kapı örneği olup burada birçok geometrik kompozisyon görmek mümkündür.
Anadolu’da altı köşeli yıldız uygulamasının görüldüğü eserlerdeki desenler, farklı dinlere ait semboller olarak düşünülüp bilinçli olarak tahrip edilmiştir. Hatta Anadolu Selçukluların bazı medreselerindeki, dörtgen kompozisyonlu desenler haça benzetildiği için Anadolu Selçukluların Müslüman dahi olmadığı iddiasında bulunanlar olmuştur. Fas, Tunus, Cezayir gibi coğrafyalarda geometrik desenler dört ve dördün katları olarak devam eder. Anadolu, geometrik desenler açısından oldukça zengindir; öyle ki Anadolu’da üçgenleri bile görmek mümkündür. Altıgen tabanlı desenler İslam coğrafyası dışındaki kültürlerde görülmesine rağmen, dörtgen tabanlı desenler sadece İslam sanatlarında görülür.
İslam sanatının en önemli özelliği bir desenin akmasıdır. Akan desen, insanda estetik bir his uyandırıp güzelliği çağrıştırır. Akan desen şu şekilde tarif edilebilir: Deseni bir noktadan yakalayıp çizgiyi takip ettiğimizde bir yerde kesintiye uğramaz, döner dolaşır, başlangıç noktasına geri gelir. Süleymaniye Camii minberinin korkuluğundaki geometrik desenin birim hücresini tasarımcının minber külâhının altına, tek başına uyguladığı görülür. Korkuluğun tamamı ise bu birim hücrenin öteleme hareketiyle oluşmuş kompozisyonudur.
Beşgenin iç açısı 106 derece olduğu için beşgenlerle yüzey kaplanamaz, bu durum beşgenlerle çok zengin kompozisyonlar oluşturmaya olanak vermiştir. İlk beşgen kompozisyon Sultan III. Mesud minaresinde vardır. Ayrıca bu minareden enine kesit aldığımızda sekiz köşeli yıldız deseni ortaya çıkar. Beşgen desenleri kündekârilerde bolca görülür. Süleymaniye Camii’nin cümle kapısının sadece kendisi birim hücrenin tamamıdır. Beşgen, altın orana sahip olduğu için beşgenlerle oluşturulan kompozisyonlar çok karmaşık bile olsa ona bakıldığında hayranlık uyandırır. Beşgenlerin yapısıyla ilgili bize ipucu veren en temel kaynaklardan birisi Topkapı parşömenidir. Topkapı Müzesi kütüphanesinde bulunur. Süleymaniye Camii şadırvanının tavanındaki desen Osmanlı’da tekil bir uygulama olup ondört köşeli yıldız kompozisyonudur. On dört köşeli yıldızın önemi, on dördün yedinin katı olmasına dayanır; yedi, asal sayı olduğu için bu kompozisyonları oluşturmak çok zordur. Bu kadar zor bir uygulamanın neden şadırvanın tavanında görünmeyen bir yerde bulunduğu ise hayret verici bir durumdur. Sönmez, bu on dört köşeli yıldız deseninin analizini nasıl yaptığını uygulamalı bir şekilde göstererek sunumunu tamamladı.