Gelenek Tiyatromuz ve Karagöz

Paylaş:

Sanat Araştırmaları Merkezi, yeni program dizisi Karagöz’ü Yeniden Düşünmek ile geleneksel kültürümüz üzerine çalışmalarına ve araştırmalarına devam ediyor. Serinin ilk konuğu ise Karagöz ve kukla sanatçısı Ünver Oral. Neden Karagöz’ü bilmiyoruz? “Öncelikle Allah’ın oku emrini yerine getirmeyip hiçbir şeyi bilmediğimiz gibi Karagöz’ü de bilmiyoruz” cümlesiyle konuşmasına başlayan Oral, Karagöz’ün Türk gölge tiyatrosunda başoyuncu olduğunu belirterek konuşmasına devam etti. Gölge kuklası olan Karagöz’ü “Ramazan ve çocuk eğlencesi” kabul ettiğimiz için anlayamadığımızı ifade ederek onu bir basitlik içinde yok olmaya mahkûm ettiğimizi ekledi. Oysa Karagöz bir halk tiyatrosu ya da gelenekli tiyatrodur. Bu sanatın gelişebilmesi için sanatçısının yetiştirilmesi gerektiğini belirten Ünver, bunda başarısız olduğumuzu söyledi. Peki, neden Karagöz’ü tabutun içine koyduk ve sanatçısını yetiştirmekte başarısız olduk? Oral kendi sorusuna şu cevabı verdi: “Halk/gelenek tiyatromuzu yaşatacak okulların kurulmaması bunda çok büyük etkendir. Sahipsiz kalan hiçbir şey yaşayamayacağı gibi Karagöz de yaşayamayacaktır, yaşayamamıştır”.

Karagöz’ün temel özellikleri metin ezberinin olmaması, güldürü unsurlarını barındırması ve sanatçıların seyircilerle diyaloga girmesidir. Bu özelliklerinden dolayı Batı’da Karagöz’e “İşte gerçek sanat bu!” denildiğini belirten Oral bunun nedenlerini şu şekilde belirtti: Batı tiyatrosunda metin ezberi vardır, prova ve yönetmen olması gerekmektedir, oyuncuların seyirciyle diyalogu yoktur ve sahnede duyguların gösterileceği zamanlar bellidir; yani kurallar yumağı. Halk tiyatromuzda ise bunların hiçbiri yoktur ve gerçek sanat işte bu “yokluktan” gelir. Bizde sanatçı kendi kabiliyetini konuşturur. Karagöz’ün zaferi onun bu doğal işleyişinden gelmektedir.

Karagöz denildiği zaman Hacivat’ın unutulmaması gerektiğini söyleyen Oral, karakterler arasındaki farklara değindi. Karagöz cahil, patavatsız, beceriksiz ve devamlı işsizdir. İşsiz olduğu için eve ekmek getiremez bundan dolayı ya evine giremez ya da hanımı tarafından pencereden dışarı atılır. İşte onun tüm güldürü özelliği bu yanıdır. Hacivat ise sayılan ve sevilen, toplumda muteber bir arkadaşıdır Karagöz’ün. Onların birbirleriyle geçinme çabaları seyircileri eğlendirmiştir.

Karagöz’ün yanında orta oyunu, tuluat, güldürü, açık tiyatronun gelenek tiyatromuzun içinde olduğunu belirten Oral, kısaca bunların özelliklerine değindi. Açık Tiyatro’da sanatçı ile seyirci arasında diyalog, sahne serbestliği olmakla birlikte içinde bol bol şiir, musiki, raks, dans, mizah ve kahkaha vardır. Karagöz ve orta oyunu ikiz kardeş gibidir ve repertuarları, tipleri, metinleri benzerdir. Orta oyununun Karagöz’ün sahneden perdeye inmiş şekli olabileceğini belirten Oral, dört oyun tipinde de benzer başoyuncuların olduğunu söyledi. Karagöz’de başoyuncu Karagöz-Hacivat, orta oyununda Kavuklu ile Pişekâr, kukla tiyatrosunda İbiş ve konağın zengin beyi vardır. Tuluatta da kukladaki gibi uşak, İbiş ve zengin ev sahibi sahnededir. Karagöz ve İbiş’i birbirinden ayıran fark ise İbiş’in işinin olmasıdır. Doğaçlama olan tüm bu sanatlarda konuyu bozmadan, uygun şekilde espri yapabilmek asıl marifettir.

Oral, Karagöz’e “Şeyh Küsteri Meydanı/Perdesi” ya da diğer bir adlandırmayla “hayal perdesi” denebileceğini belirtti. Bu perdeler her konuyu içine alabilmekte ve sahneye yansıtabilmeye izin vermektedir. Kahkaha unsularının içinde cinler, periler, canavarlar yer alırlar ve Karagöz’ü semaya kaçırarak çarpılmış olarak yere indirirler. Bu şekilde Karagöz’ün seyirciyi güldürdüğünü belirten Oral,  halk mizahımızın gülmeye imkân verdiğini, cahil Karagöz’ün atasözlerini, bilmeceleri yanlış anlaması ve anlatmasıyla bunların güldürü unsurlarının oluşmasını sağladığını söyledi ve ekledi: “Gülmek insanı güzelleştirir.” Güldürünün geleneksel tüm oyunlarımızda olduğunu, bunun yanında konu ve tip ortaklığının da bulunduğunu belirten Oral, köy tiyatromuzun biraz farklılık gösterdiğini söyledi. Diğer dallarda musiki gerektiğinde ud ve keman ön plana çıkarken, köy tiyatrosunda enstrümanlar davul ve zurnadır. Konuları köyle ilgilidir.

Oral, Karagöz’ün yasaklandığı ve yasaklanmak istediği dönemler olduğunu söyledi. Yasak sebeplerinin başında çocukların evde perde açarak Karagöz oyununu oynatmak istemeleri sonucunda yangın çıkarmaları geldiğini söyledi. Bir başka neden bazı dini grupların, Karagöz oynatanların o figürlere, resimlere can verdiğini, yaratmak Allah’a mahsus olduğu için bu durumdan rahatsız olduklarını belirterek Karagöz’ün yasaklanmasını istemeleridir. Şeyhülislamların “gördüklerinizden ders, ibret alırsanız oynanmalarında hiçbir mahsuru yoktur” fetvasını vermeleriyle birlikte didaktik yapısı sayesinde Karagöz oyunları devam etmiştir.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir