Osmanlı Cezayir’inde Esaret, Fidye ve Korsanlık

Paylaş:

BİSAV Türkiye Araştırmaları Merkezi, her sene farklı bir ilk el kaynak grubunu tartışma merkezli olarak düzenlediği Tarih Okumaları program serisinin bu seneki oturumlarını bütün araştırma ve araştırmacılar için kırkambar hüviyetinde olan seyahatnamelere tahsis etmeye karar verdi. Seyahatnameler konulu seri toplantıların ilk konuşmacısı ise 29 Mayıs Üniversitesi’nden Emrah Safa Gürkan oldu. Gürkan, “Osmanlı Cezayir’inde Esaret, Fidye ve Korsanlık” başlıklı sunumunda bir serhat şehrini, 16. ve 17. yüzyıl Cezayir’ini anlatan iki farklı metni konu edindi.

Gürkan’ın bahsettiği ilk kitap Diego de Haedo imzasıyla basılan ancak son yıllarda yapılan araştırmalara göre Cervantes’in de yakın arkadaşlarından Portekizli bir rahip olan Antonio de Sosa’ya ait olduğu tespit edilen (Sosa, kendisinin kitap basması yasaklandığı için, kitabı basması için Diego de Haedo’ya emanet etmiş) Topografía e Historia General de Argel oldu. Kitap Sosa’nın 1577’de Barselona’dan tayin edildiği Sicilya’ya giderken korsanlar tarafından kaçırılarak Cezayir’e götürülmesi ve orada köle olarak geçirdiği 3 yıl 8 aylık zaman dilimindeki çok etraflı gözlemlerine dayanıyor. Korsan hayatı, korsanların âdetleri, iş kolları, korsanlık kültürünün somut öğeleri gibi konulara dair da epeyce malumat içeriyor. Ancak Gürkan’a göre kitabın en önemli hususiyeti kendinden önceki eserlerle tekrara düşmeyen, hatta pek çok konuyu ilk defa ele alan özgün bir Cezayir etnografisi hüviyetinde olmasıdır. Hangi dillerin konuşulduğu, hangi paraların kullanıldığı, düğün ve cenaze merasimlerinin nasıl olduğu, doğumla ilgili inanışlar, bayram kutlamaları nasıldır, kadınlar ne giyer, evler nasıl dekore edilir gibi soysal ve kültürel hayatın pek çok alanına dair, mevcut kaynakların hemen hiçbirinde yer almayan bilgiler içermektedir. Bunun dışında, söz gelimi, başka hiçbir yerde rastlayamayacağımız, Cezayir beylerbeylerinin tam listesine yer vermesi gibi hususlar kitabın ehemmiyetini daha da artıran unsurlar olarak karşımıza çıkıyor. Keza Cezayir ya da mağripte iç siyasi dengelerin nasıl kurulduğu ve işlediğine ilişkin barındırdığı veriler, Osmanlı kaynaklarının sessizce geçiştirdiği alanlar olması hasebiyle bölge çalışmaları açısından Sosa’nın metnini daha önemli hale getiriyor. Kitabın ikinci bölümünde ise Sosa esaret hayatını, istenen fidyenin kralın da kısmen desteklemesi ile ödenmesi sonucunda serbest kaldığı süreci anlatıyor. Burada Sosa’nın ev hapsinde esaretini geçirirken entelektüel faaliyetlerini sürdürdüğünü, kitap okumaya ve civardaki diğer entelektüellerle tartışmalar yapmaya devam ettiğini okuyoruz.

Emrah Safa Gürkan’ın sunumunda bahsettiği diğer kitap ise bir Triniter keşişi Pierre Dan’ın, Historie van Barbaryen en des zelfs zeeroovers, behelzende een beschrijving van de koningrijken en steden Algiers, Tunis, Salé en Tripoli başlıklı kitabı oldu. Sosa’nın 1577-80/81 arasını anlatmasına mukabil Pierre Dan 1630’lu yılların Cezayir’ini anlatır ve Sosa’nın kitabına nazaran çok daha tafsilatlıdır. Pierre Dan’ın mensubu olduğu tarikatın öne çıkan vasfı topladığı zekâtlarla köleleri kurtarması veya köle kurtarmak için zekât toplaması. Nitekim kitabın bir kısmı Dan’ın 1634’te köle kurtarmak için yaptığı ve birkaç ay süren Cezayir yolculuğuna dayanıyor. Bununla beraber Dan’ın kitabı, kısmen hafızasına, kısmen eski ve aktüel kaynaklara, kısmen de belgelere dayanan ve bütün Mağribi inceleyen bir çalışma karakteri arz etmektedir. Diğer taraftan kitabın oldukça oryantalist vurgulara sahip olmasının arka planında da Dan’ın köleler lehine, onların ne kadar zor durumda oldukları istikametinde bir kamuoyu oluşturma arzusu yatmaktadır ki daha fazla zekât toplanabilsin.

Pierre Dan’ın eserinin muhtevasına baktığımızda Sosa’nın metni ile benzer konulara, etnografik unsurlara yer verdiğini görmekteyiz. Diğer konuların yanı sıra özellikle korsanlık bağlamında, Sosa’nın yazmasından yaklaşık 50 yıl sonrasını verdiği için, karşılaştırmalı bir okuma verimli sonuçlar doğuracaktır. Dan’ın başka bir meseleyi de heterodoks derviş grupları teşkil etmektedir. Hükümetlerin idare tarzları, vergi ve gelir sistemleri gibi konular, uluslararası antlaşma metinlerini içeren diplomasi bölümleri, fidye konusuna ilişkin verdiği malumat ve nihayet ihtida/Müslümanlaşma problemine yaptığı aşırı vurgu kitabın öne çıkan özellikleridir.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir