Alevler İçinde Osmanlı İstanbul’u: Erken Modern Dönemde Şehir Yangınları, Yönetim ve Toplum
Bilim ve Sanat Vakfı Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin düzenlediği Tez-Makale sunumları programında Nisan ayı konuğu, İstanbul Şehir Üniversitesi’nde tamamladığı “Ottoman Istanbul in Flames: City Conflagrations, Governance and Society in the Early Modern Period” başlıklı tezini sunan Ahmet Tekin’di.
Mehmet Genç ve Yunus Uğur nezaretinde yürütülen “İmparatorluklar Kenti İstanbul” konulu yüksek lisans dersinde yangınlara dair kaynakları incelerken dikkatini çeken liste, harita, görsel eksikliğinin tez konusu seçiminde kendisi için bir hareket noktası oluşturduğuna işaret ederek başladı konuşmasına Tekin. Sıradan insanların yangınlara dair gözlemleri, yangına dair bilinçleri, yangın öncesi önlemler gibi konuların ilgisini çektiğini söyleyen Tekin, konu hakkındaki istişareleri neticesinde sicillerde bunlara dair belgelere ulaşabileceğini öğrenmesiyle bu konuyu seçtiğini ifade etti. Ayrıca 18. yüzyıl İstanbul’u yangınlarıyla ilgili ekonomik ve sosyal tarihe değinen çalışmaların eksikliğinin kendisini bu dönemi araştırmaya yönelttiğini öğreniyoruz. Nihayetinde Eyüp, Üsküdar ve Galata’yı dışarıda bırakacak şekilde İstanbul sur içini konu olarak belirleyen Tekin’in öncelikli kaynakları Osmanlı Arşivi ve özellikle İSAM’daki İstanbul sicilleri olmuş. Yangınları tespit edip coğrafi bilgi sistemiyle harita oluşturmak için yayınlanan kronikleri, dışarıdan bir göz olması içinse ilgili dönemdeki seyahatnameleri kullanmış.
Çalışmada coğrafi bilgi sistemi üzerinden yapılan derecelendirme denemesinin yöntem bakımından ilk olduğunu belirten Tekin bu derecelendirmenin yeni tespitlerle geliştirilip güncellenebileceğine dikkat çekti. Araştırmacı öncelikle İstanbul’un fethinden 1700 yılına kadar ve 1701-1756 yılları arasındaki yangınları tespit edip iki ayrı liste halinde sunuyor ve büyüklüklerine göre 1’den 5’e derecelendiriyor. Ardından bu bilgilerin coğrafi bilgi sistemine girilmesiyle harita ve görseller elde ediliyor. Derecelendirme yanan ev sayısına göre hesaplanıyor ve bir sokak yangınından tüm şehri saran, kaynaklarda/seyahatnamelerde çokça bahsedilen afetlere kadar uzanıyor. Tekin bu haritalar üzerinden İstanbul’u yoğunluklarına göre Cibali-Balat bölgesi, Eminönü-Sirkeci bölgesi ve Beyazıt-Mahmut paşa bölgesi olarak üç ayrı bölgeye ayırıyor. 1701-1756 döneminde derecesi büyük olan yangın sayısının fazla olduğu ve önceki yangın bölgelerine bir de Gedikpaşa bölgesinin eklendiği görülüyor. Yangınların çıkış sebepleri arasında sigara, şimşek çakması, kundaklama gibi genel sebepler bulunuyor. İstanbul’un topografyası başlı başına yangını hızlandırıcı sebeplerin başında geliyor. Nitekim rüzgar çok küçük kıvılcımları baş edilemez büyük yangınlara dönüştürebiliyor. Ayrıca bilindiği gibi şehrin ahşap bina dokusu da bu anlamda öne çıkıyor.
Yangına karşı devletin ne önlemler aldığı Tekin’in çalışmasında cevap aradığı önemli bir soru. Ona göre devletin yangın sonrasında günlük hayatı bir an önce eski haline getirme ve normalleştirme yönündeki çalışmaları kayda değer ve aldığı pek çok önlem var. Şehrin yeniden inşası için inşaat malzemesinin yanı sıra yiyecek içecek fiyatları da kontrol ediliyor. Devlet bu hususta sert önlemler alıyor ve fırsatçılara imkan vermiyor. Bununla beraber bina yapımında ahşap kullanımından kaçınılması, kagir malzeme kullanılması, binaların ve saçakların birbirine yakın olmaması, işinin ehli olmayanlara evlerin yeniden inşasında iş verilmemesi gibi hususlar yangını önleyici tedbirler arasında yer alıyor.
Tekin tezinin toplum ve yönetime dair kısmında Osmanlının sorumluluk alma biçimi, harekete geçme hızı gibi hususlara değiniyor. Tekin, 1755 yılına ait bir belgede Osmanlı İstanbul’unda bir yangında farklı bölgelerdeki tulumbacılar ve tulumba sayısının 465 nefer ve 31 tulumba olarak verildiğine işaret etti. Tekin’e göre devletin tulumbacı ocağının kurulmasıyla ilgili verdiği destek, tulumbacılara söndürme sonunda verilen ücretler, yaşlanan tulumbacının emekliye ayrılması ve maaş bağlanması gibi hususlar aslında Osmanlı’nın yangınlara karşı ne kadar hassas olduğunun bir göstergesi. Cibali’deki küçük bir yangını alıp tüm İstanbul’a ulaştırabiliyor. Yangın afetinden sonra devletin aldığı sorumluluğa dair Tekin’in verdiği önemli bir örnek de vergi indirimi. Ayrıca Osmanlı’da yangında veya depremde yıkılan bir bina yeniden inşa edilirken vaz-ı kadim usulü gereği bina önceki gibi inşa edilir. Böylece o binanın ve bölgenin mimari dokusu korunmuş olurdu. Komşunun ışığı, havası gibi hususlarda özellikle fazladan kat çıkılmamasına dikkat edilirdi.
Tekin çalışmasında özetle coğrafi bilgi sisteminde elde ettiği haritalar üzerinden yangınların zamansal ve mekansal dağılımına ek olarak şiddetlerine dair yeni bilgiler sunuyor. Ayrıca kendi çalıştığı dönemde devletin yangınla ilgili sadece yasaklayıcı önlemler aldığına dair bilgilerin aksine aslında önleyici tedbirler ve sorumluluk aldığını da ortaya koyuyor. Ona göre şehri yeniden inşa ederken eski usulüne uygun olarak inşa etmeyi gözetmesi, vergi indirimi, barınak sağlama, fiyat kontrolü, tulumbacılara yönelik teşvikler gibi hususlara bakıldığında devletin yangınla ilgili tutumunu sadece yangın sonrası yasaklamalara indirgemek pek doğru bir yaklaşım değil.