Ağustos Böcekleri ve Karıncalar
2017’nin öne çıkan Türk filmlerinden biri de Erhan Tuncer’in yönetmenliğini yaptığı Ağustos Böcekleri ve Karıncalar’dı. Yatalak bir babanın ölümünü bekleyen dört kardeşin ilişkisi üzerine kurulan film, yönetmeni Erhan Tuncer ile birlikte 9 Aralık Cuma akşamı Bilim ve Sanat Vakfı’nın konuğuydu. Sanat Araştırmaları Merkezi ve Türk Sineması Araştırmaları’nın düzenlediği Hayâl-i zî-ruhtan Sinemaya üst başlığını taşıyan programda ilk olarak film izlendi, ardından yönetmen ile Ağustos Böcekleri ve Karıncalar üzerine uzun soluklu ve keyifli bir söyleşi gerçekleştirildi.
Filmin ismi başlangıçta “Yolun Sonu” olarak düşünülse de daha sonra karakterler arasındaki hak etme ya da etmeme meselesinin vurgusu sebebiyle, Ağustos böcekleri ve karıncalar hikayesinden mülhem son halini alır. Erhan Tuncer söyleşide ilk olarak filmin hikayesinin çıkış noktasını izleyicilerle paylaştı. Bir gün otobüste giderken karşısına çıkan bir manzara filme dair zihninde ilk şimşeklerin çakmasına vesile olur. Kargalar bir leşin başında toplanmıştır. İlk önce biri yer gider, sonra diğeri, sona kalan diğerlerinin gittiğinin farkında bile değildir ve deli gibi yemeye devam eder. Bu manzara Tuncer’i hırsın nasıl da insanı şuursuzlaştırdığı üzerine düşünmeye sevk eder. Aynı dönemde bir aile meclisinde, henüz hayatta olan hasta bir adam üzerine yapılan tartışmalara şahitlik eder. Ölünce ne yapacağız, ben ne kadar alırım, en çok ben baktım gibi hesapçı ve rahatsızlık verici bir muhabbetin ortasında bulur kendini. Karşısına çıkan kargalar ile bu aile meclisi arasında ister istemez bir ilişki kurar. Uzun süredir aile üzerine bir film çekmek fikri vardır zihninde, iletişimsizlik meselesine de yıllardır kafa yormaktadır. Bunların hepsi bir araya geldiğinde Ağustos Böcekleri ve Karıncalar filminin senaryosu şekillenmeye başlar. Bir buçuk yıllık bir ön hazırlık sürecinin ardından üç gün içerisinde senaryoyu kaleme alır.
Tuncer, başlangıçta üniversiteden ve tiyatrodan arkadaşlarını filmde oynatmak niyetindedir. Fakat kast direktörü Selim Bahar senaryoyu çok beğenir ve daha bilinen oyuncuların bu filmde rol alması gerektiğini söyler. Bunun üzerine ilk olarak Bennu Yıldırımlar ile bir görüşme yapılır. Evin ağabeyi Metin karakteri için başlangıçta Güven Kıraç ile anlaşma yapılır fakat daha sonra Kıraç başka projelerin araya girmesi ve ailevi sebeplerden ötürü projeden çekilmek zorunda kalır. Filmin en “sıra dışı” karakteri Kemal’i canlandıran Gün Koper de bir şekilde filme dahil olur. Daha önce tiyatro oyunları yazan ve yöneten Erhan Tuncer ilk defa bu kadar büyük oyuncularla birlikte çalışır. Kendisine rehberlik edecek en önemli bilgi Atıf Yılmaz’ın hatıralarını anlattığı bir kitapta karşısına çıkacaktır. Atıf Yılmaz, Cahide Sonku’yu bir filminde oynatacaktır fakat o kadar büyük bir oyuncuyu nasıl yönetmesi gerektiği konusunda mütereddittir. Usta yönetmen Ömer Lütfi Akad’a danışır. Akad’dan alacağı cevap nettir, film çekimlerinde kestik dedikten sonra suratını as. Tuncer, çekimlerin başlangıcında bu metodu dener. Plan sekans çekimler yaptığı için oyunculara geniş bir oyun alanı açar ve onlar da rahat rahat performanslarını sergiler.
Filmin yapım sürecine de değinen Tuncer, Kültür Bakanlığı’ndan destek almamalarının sebebini hem daha bağımsız hareket edebilmek hem de filmin mütevazı bütçesi ve riske aldıkları meblağın çok fazla olmaması ile açıklıyor: “Yapımcımız İlker’e sordum, ‘Film batarsa evimize haciz gelir mi?’ Hayır cevabını verince yola koyulduk.”
Film neredeyse tek bir mekanda çekilir, küçük bir evde karakterlerini burun buruna getirerek içine düştükleri iletişimsizlik sorununu daha da göz önüne getirmeyi dener yönetmen. İlhami Bekir Tez’in Taşlıtarla’daki Ev kitabındaki bir pasaj hep aklındadır evi tasarlarken: İnsanların kafataslarının içine benzer odalar… “ Elimden gelse, filmi bir kutu içerisinde çekmek isterdim. Bakalım kim kimi yiyecek, onlara böyle bir mesafeden bakmak istedim” diyor Tuncer. Böyle bir yaklaşımla filmde zaman zaman gerçeklik hissini güçlendirmek adına bir belgesel, dışarıdan bakan bir göz gibi karakterlere yaklaşır, zaman zaman da onların gözbebeklerini göreceğimiz kadar yakın çekimlere yer verir. Film çekimlerinden bir buçuk ay önce eve görüntü yönetmeni ile birlikte girer ve plan sekansa alternatif neler çekilebilir üzerine uzun soluklu tartışmalar yapılır. Ekibin iki hafta sürecek bir çekim planı vardır ve hata yapma payları yoktur.
Ağustos Böcekleri ve Karıncalar’da zor bir işin altından kalkan Erhan Tuncer bundan sonra çekeceği filmlerde de insan ruhunun, belleğinin derinlerinde kalanlara, itiraf edemediklerine yoğunlaşmak istiyor. Bir sonraki filminin şimdilik sadece ismini paylaşıyor: Toprak.