İslam Siyaset Düşüncesi Kaynağı Olarak Füru-ı Fıkıh Kitapları

Paylaş:

Makâlâtın üçüncü oturumu Şehir Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi öğretim üyesi Özgür Kavak’ın “İslam Siyaset Düşüncesi Kaynağı Olarak Füru-ı Fıkıh Kitapları” makalesinin sunumuyla devam etti. Oturumun müzakereciliğini Medeniyet üniversitesi Felsefe Bölümünden İlker Kömbe yürüttü.

İslam siyaset düşüncesi literatüründe fıkhın siyasetle ilişkisini kurmanın dahi büyük bir problem olduğunu söyleyerek konuşmasına başlayan Kavak, kendi çabasının literatür üzerindeki bu baskının kırılmasında ve bu ilişkiyi gösterebilmekte yoğunlaştığını söyledi. Bunu yapmaya çalışırken iki soru üzerinden gittiğini belirtti. Birincisi, bir füru-ı fıkıh metni devlet başkanı tasavvuruyla ilgili neler söylüyor; ikincisi ise devlet başkanına somut atıflar nelerdir ve bunları nasıl anlayabiliriz.

İslam siyaset düşüncesi çalışanların Maverdînin El-Ahkamü’s-Sultaniye ve İbn Teymiye’nin Es-Siyasetü’ş-Şeriyye klasik metinlerine başvurduklarını ifade eden Kavak, aslında bu metinlerin kelam ilminde tartışılan imamet bahisleriyle füru-ı fıkıh içerisinde yer alan devlet başkanıyla ilgili meseleleri seçerek yeni bir yazın türü çıkardıklarını, dolayısıyla bu eserlerin muhteva olarak fıkıh ve kelamdan farklı, orijinal bir yanları olmadığını iddia etti. Kavak’ın iddiasına göre eğer bahsi geçen metinler siyaset düşüncesi metinleri olarak tasnif ediliyorsa diğer bütün kelam ve füru-ı fıkıh metinleri de siyaset düşüncesi literatürüne dahil edilmelidir.

İslam tarihine bakıldığında bütün büyük imparatorlukların -Osmanlı, Babür, Memluk vs.- tabiri caizse “resmi” inancı kabul edilebilecek Hanefi mezhebinin alimlerinin El-Ahkamü’s-Sultaniye ve Es-Siyasetü’ş-Şeriyye türünden eserler yazmadıklarına dikkat çeken Kavak, büyük devlet yapısında kendine yer bulmuş bir mezhebin ilim geleneğinin siyaset yazını oluşturmamasının bir tenakuz teşkil ettiğini söyledi. Tarihsel akış zorunlu olarak bunu gerektirmese de bunun araştırılması gereken bir problem olarak belirdiği muhakkak. Özellikle Gazzali, Tafatazani gibi temsil gücü yüksek kelamcıların metinlerinde imamet bahsinin fıkıh ilminin içinde olduğunu belirtmeleri aslında gelenekte fıkıh ve siyaset ilişkisinin bulunduğunu göstermektedir –Kavak’ın deyimiyle modernist İslam okumasına karşın. Zaten Ebu Hanefi’nin Fıkh-ı Ekber’inde imamet bahsinin olması da daha başlangıcında bu meselenin fıkıh içinde ele alındığı fikrini desteklemektedir.

Peki, fıkıh kitapları siyaset düşüncesinin neresinde durmaktadır? Kavak bu soruyu literatürdeki bir propleme dikkat çekerek cevapladı. Ahkamü’s-sultaniye, siyasetü’ş-şeriyye, mezalim, ahkam-ı ehl-i zimmet, cihat, edebü’l-kadı gibi kavramlar hakkında müstakil risalelerin bulunduğunu ve bu risalelerin siyaset düşüncesi içerisinde değerlendirildiğini ifade eden konuşmacı, gözden kaçırılan şeyin buradaki başlıkların tamamının füru-ı fıkıh kitaplarında zaten bap olarak yer aldığı olduğunu söyledi. Ancak nedense bunlar fıkıh kitapları içerisinde olunca siyaset düşüncesi olarak değerlendirilmiyorlar. Bu da Hanefi mezhebinin siyaset düşüncesi literatürünün güdük kaldığı gibi esasında literatürden ziyade bugünkü okumanın eksikliğini gösteren hükümlere yol açıyor.

Kavak makalesinde bu sorular eşliğinde el-Mebsut’u araştırıyor. Sunumunda el-Mebsut’u siyaset yazını içinde görülen ahkamü’s-sultaniye literatürüyle karşılaştırmalı olarak inceleyen Kavak, iki ayrı yazın türünde de aynı kavramların ele alındığını belirtiyor -imam/et, vezirlik, raiyye gibi.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir