Matbaa’da Karagöz Oyunları: “Letâif-i Hayal”

Paylaş:

Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi, Karagöz’ü Yeniden Düşünmek program dizisinin beşinci oturumunda Nazlı Miraç Ümit’i ağırladı. İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsünde doktora öğrencisi olan ve Türk tiyatrosu tarihi yazımı üzerine çalışan Ümit, sunumunda Karagöz’ün ilk matbu kaynaklarından ve transkripsiyon çalışmasına devam ettiği Letâif-i Hayal serisinden bahsetti.

Nazlı M. Ümit, sunumuna Türk tiyatrosu tarihi söz konusu olduğunda “Türklerde ve Osmanlı’da tiyatro var mıdır?” sorusunun sıklıkla gündeme getirilip tartışıldığını ifade ederek başladı. İstisnalar bulunsa da genel kabulün Türklerde tiyatronun Tanzimat’la başladığı yönünde olduğunu söyledi. Karagöz, orta oyunu ve meddah gibi sanatlar birer piyes olarak görülmüyor, Türk tiyatrosuna dahil edilmiyor. Bunlar geleneksel seyirlik sanatlar olarak kabul ediliyor. Ümit’e göre, bunun sebebi bu sanatların doğaçlama yapılması, yazılı bir metinlerinin ve edebiyatlarının olmaması. Konu üzerine önemli çalışmaları olan Metin And, Başlangıcından 1983’e Türk Tiyatro Tarihi adlı kitabında Türk tiyatro tarihini “Geleneksel Türk Tiyatrosu” ve “Batı Etkisindeki Türk Tiyatrosu” olarak ikiye ayırıyor. Ümit’in değindiği durum ise kitapta mealen şu ifadelerle yer buluyor: “Öteki sanatlardan farklı olarak tiyatro bir yandan dram, öte yandan oyunculuk gibi seyirlik olanaklarıyla ikili bir durum yaratır. Dramın tanımı, eski Yunan dramı temel alınarak yapılır. Batı tiyatrosu hep bu ortak kaynaktan gelişmiştir. Onun için bugün bile “Bir Türk tiyatrosu var mıdır?” sorusuyla karşılaşabiliyoruz. Soruyu, Yunan dramını göz önünde tuttukça olumlu yanıtlamak güçtür.”

Konuşmasına “Karagöz öldü, artık yok” diyenlere katılmadığını belirterek devam eden Ümit’e göre “Karagöz hâlâ var ve hakkında çok yazılıp çizilebilecek bol materyale sahip zengin bir araştırma alanıdır.” Karagöz’ün tarih yazımı 1900’lere doğru çeşitli dergilerde tanımlarının yazılmasıyla başlamış. Letâif-i Hayâl ise ilk matbu eser değil. Ümit, eski harflerle ilk Türkçe Karagöz serisi diyor ve Letâif-i Hayâl’den önceki örnekleri anlatıyor. Bunlardan biri Macar bir Türkolog olan Ignácz Kúnos’un çalışması. Kúnos oyunları derleyip Három Karagöz-Játék (Üç Karagöz Oyunu) adıyla 1886’da basıyor ve Karagöz metne geçmiş oluyor. Sunumu katılımıyla zenginleştiren Alpay Ekler, Karagöz’ün yöresel lehçelerle, deyimlerle, tekerlemelerle ve halk şiirleriyle bezeli olduğunu söyleyerek Kúnos’un Karagöz’e olan ilgisinin sebepsiz olmadığını vurguluyor.

Felix von Luschan Karagöz’ün metinleşmesinde katkısı olan bir diğer isim. Anadolu’da arkeoloji çalışmaları yaptığı ve Karagöz derlemelerini fonetik alfabeyle yazdığı biliniyor. Nicholas N. Martinovitch de üzerinde durulmaya değer bir araştırmacı. Ümit’in aktardığına göre, The Turkish Theatre (Türk Tiyatrosu) isimli eserinin İngilizce olarak Türk tiyatrosu üzerine yazılmış ilk eser olduğunu kendisi dile getirmiş. Eserde sadece Karagöz, meddah ve orta oyununun ele alınması ve oyunların hepsinin alıntı şeklinde olması önem taşıyor.

Ümit’in bahsettiği şarkiyatçılardan Hellmut Ritter, diğerlerine göre daha tanıdık bir isim. İstanbul Üniversitesi Şarkiyat Enstitüsünün kurulmasında emeği olan Ritter’in, Karagöz üzerine yaptığı çalışmalar ilklerden olmasa da Nazif Efendi’den alınan tasvirlerle görsel veri sağlamış olması önemli görülüyor. Adolphe Thalasso, aslında Türk resminin ilk yazarı diye biliniyor ama Karagöz üzerine de çalışmaları olan bir isim. 1900’lerden önce Karagöz’e dair yazıyor ve Karagöz’ü yurt dışına tiyatro olarak tanıtıyor. Thalasso’nun, Karagöz’ün oyunlarını Molière’in oyunlarına benzettiği ve hatta oyunlar ortaya konurken Molière’in oyunlarından faydalanıldığını söylediği biliniyor. Ümit, Thalasso’nun “Üst sınıftaki Türkler Molière’i bilmezler. Alt sınıflar da Karagöz sayesinde bilir ama bildiklerini bilmezler” dediğini aktarıyor. Bahsedilen araştırmacılar, çalışmaları sırasında oyunları izlemek ve yazdırmanın yanı sıra yazılı kaynaklardan da faydalanıyor ve bu kaynakları eserlerinde belirtiyorlar.

Nazlı Miraç Ümit’in üzerinde çalışmaya devam ettiği Letâif-i Hayâl, yedi oyundan oluşan bir Karagöz serisi. Eserin ne zaman yayınlandığına dair net bir bilgi yok; 19. yüzyıl sonları diye tahmin ediliyor. “Kayık”, “Kanlı Kavak” ve “Mahalle Baskını” isimli üç oyun birlikte, aynı seri içerisinde basılmış. Kalan dört oyun ise ayrı yayınlanmış. Mukaddime, muhavere, fasıl ve bitiş bölümlerinden oluşan Karagöz oyunları, bu eserde yazıya geçirilirken bazı kısaltmalar ve değişiklikler yapılmış. Örneğin, Hacivat’ın sahneye gelişiyle okuduğu semai yazılmamış “semai söyleyerek gelir” denmiş. Yine benzer şekilde sadece bir oyunda perde gazeli yazılmış. Batılı tiyatro metinlerinde olan sahne direktifleri kullanılmış. Bölümler muhavere, fasıl yerine “1.oyun veya 1. tasvir” şeklinde ayrılmış. Normalde her oyunda değişen muhavere bölümleri kısa tutulmuş ve bazı oyunlarda aynıları kullanılmış.

Letâif-i Hayâl ile ilgili en çok merak edilenlerden biri de yazarının kim olduğu. Ahmet Necip, Katip Salih yazar olarak geçen isimler. Ancak yazarın, sahneye çıkan ilk Müslüman erkek oyuncu olarak bilinen Ahmet Necip olma ihtimali daha güçlü. Eserin, yazarı gibi kim tarafından basıldığına dair de bir kesinlik yok fakat genellikle Nasrullah Efendi ismi geçiyor. Ümit, sunumun en keyifli kısmını sona saklıyor ve katılımcılara Letâif-i Hayâl’in yedi oyunundan biri olan “Karagöz’ün Gebeliği”nden bir kısım okutuyor. Oyun okunurken insan düşünmeden edemiyor: “Karagöz hâlâ var fakat bulunduğumuz dönemde ne kadar yaşıyor, ne kadar besleniyor?”.  Karagöz’ün -belli kalıplara bağlı kalınarak- doğaçlama oynanması, aslında ona bu kadar kültürü ve birikimi içine almasına imkan veren esnekliği sağlıyor. Bir tarihi olmasına engel olduğu söylenen “doğaçlama” özelliği belki de Karagöz’e tarih yazdırıyor.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir