Siyasetnâmeleri Yeniden Okumak: Bir Yönetim Bilimci Gözüyle Geleneksel Siyasi Düşünce

Paylaş:

Küresel Araştırmalar Merkezi’nin Kitap-Makale Sunumları toplantı dizisinin 28 Nisan 2018 tarihindeki konuğu Prof. Dr. Ömer Dinçer idi. Dinçer, Klasik Yayınları’ndan çıkan Siyasetnâmeleri Yeniden Okumak: Bir Yönetim Bilimci Gözüyle Geleneksel Siyasi Düşünce isimli son kitabı hakkında konuştu.

Konuşmasının başında modern yönetim biliminden yararlanarak bir siyasetname yazmayı amaçladığını dile getiren Dinçer, yazmayı hedeflediği siyasetname için geniş bir giriş metni kaleme aldığını dile getirdi. Söz konusu giriş uzayınca müstakil bir kitap olarak basmaya karar verdiğini ifade etti. Kitabında dört sorunun cevabını aradığını ifaden eden Dinçer bunları şöyle sıraladı: (i) Siyasetnameler İslam’ın özgün düşüncesi ile uyumlu mudur ya da ne kadar uyumludur? (ii) siyasetnamelerde yer alan nasihatler modern dünyada da geçerli midir? (iii) siyasetnameler kendi bulundukları çağın sorunlarına uygun tavsiyelerde mi bulunmuşlardır? (iv) siyasetnameler kendi içinde tutarlı mıdırlar? Dinçer bu soruların cevaplarını konuşmasının başında verir. Cevaplar: (i) Siyasetnamelerin birçoğu her ne kadar “nass”a dayalı gözükseler de genel olarak Sasani kültüründen bize geçen maslahatlara dayalı tavsiyelerde bulunmaktadırlar. (ii) Siyasetnameler iyi bir insan ve hükümdar olmanın öneminden bahsettiklerinden dolayı iki yönde tavsiyelerde bulunmaktadır. İyi bir insan olma ile ilgili tavsiyeleri günümüzde de geçerlidir. Çünkü bunlar ahlaki bir nitelik taşımadırlar. (iii) Siyasetnamelerin birçoğu maalesef kendi bulundukları çağın sorunlarına uygun tavsiyelerde bulunmamışlardır. Önemli sayılabilecek bazı eserler hariç tutulduğunda geriye kalanların birçoğu bulundukları çağa çözümler üretmezler. İbn Teymiyye bu duruma örnek gösterilebilir. (iv) Siyasetnameler kendi içinde tutarlı değil. Dinçer ilk olarak siyasetnamelerin yazıldığı dönemin özelliklerini incelemiştir. Çin ve İran olmak üzere ilk olarak Doğu dünyasında kaleme alınan siyasetname türü eserleri kendi dönemleri ile birlikte araştırmıştır. Sasanilerin yıkılma döneminde büyük çoğunluğu Zerdüst düşüncesinden beslenen nasihatler yazılmıştır. Daha sonra Dinçer, Batı dünyasında siyasi düşünce ekollerinin ortaya çıktığı dönemleri incelemiştir. Papazların kilise yönetimi için kaleme aldıkları nasihat/rehber kitapları daha sonraki dönemlerde hükümdarlar için uyarlanmıştır. Dinçer, son olarak Arap ve Türk siyasetname türleri üzerine araştırmalar yapmıştır.

Siyasetname eserlerinde hükümdar, devleti temsil eder. Metinlerde Tanrı ile kendi vicdanı arasında baş başa kalan bir hükümdardan bahsedildiğinden hükümdarı denetleyen hiçbir kurum bulunmamaktadır. Hükümdarın Tanrı’ya, kendine ve halkına karşı sorumlulukları vardır. Hükümdarı denetleyen bir güç yoktur. Devletin iyi olması hükümdarın iyi olmasına bağlı olduğu için siyasetnameler genelde iyi hükümdarın özelliklerini belirtirler. İyi hükümdar, akıllı, bilgili, ahlaklı olacak ve isabetli karar verebilecek. Siyasetnamelere bakıldığında hükümdar sapıttığında halk da sapıtacağı düşüncesi kabul gördüğü için halkın hükümdarın dini üzerine olduğu dolaylı yolla dile getirilmiştir. Devlet yönetiminde doğruluk ve doğru karar vermek önemlidir. Adalet döngüsü ve kendisinin ahlak döngüsü olarak isimlendirdiği daire bütün siyasetname türü eserlerinde bulunmaktadır. Dinçer, iyi bir hükümdarın adaletli olması gerektiğini vurgular. Adaletli olmak için, akıl sahibi, bilgi, ahlaklı (edeb, utanma duygusu) olmak, doğruluk ve siyaset yapma özelliklerinin bulunması gerekmektedir.  Hükümdar, insanın vicdanına hâkim olan bir dine, sultanın gücüne, herkesi kapsayan bir adalete, genel güvenlik, yaygın refah ve geniş bir vizyona sahip olmalıdır.

Dinçer, “Muhakkak ki Allah adaleti, ihsanı, akrabaya karşı cömert olmayı emreder; hayâsızlığı, kötülüğü ve zorbalığı yasaklar. İşte Allah, aklınızı başınıza alasınız diye size böyle öğüt veriyor” ayetinin siyasetnamelerdeki yerine değinmiştir. Ayette üç görev (adil olmak, ihsan, yakınları gözetme) ve üç sorumluluk (aşırılıktan, kötülükten kaçınma, taşkınlık ve zorbalık yapmama) bahsedildiğini belirtmiştir. Abdullah bin Tahir’in yazdığı siyasetname ile Hz. Ali’nin Malik bin Eşter’e yazdığı genelge içerik olarak çok benzerdir. İnsanların toplu halde yaşamalarından dolayı işlerini koordine etmeleri ve kötülükleri engellemeleri gerektiği için hükümdara ihtiyaç duymuşlardır. Hükümdarın tek olma durumu Halifelik için kutsal rol modele dönüştü. Hükümdarın kutsallaşması Sümerlere dayanmaktadır. Halifelik 11. yüzyıla kadar siyasi bir mevzu iken bu tarihten itibaren dini bir konuya dönüştü. Abbasilerin zayıfladığı dönemde halifenin Kureyşli olma mevzusu tekrar gündeme gelmiştir. Oysa bu konu İslamiyet’in ilk 200 yılı içerisinde hiç gündeme gelmemiştir. Kur’an-ı Kerim’de 9 kez adalet, 6 kez emaneti ehline vermek, 1 defa ulu’l emre itaat geçmesine rağmen itaat itikadî bir mevzu olarak kelam kitaplarına geçmekte, bütün siyasetnamelerde itaat vacip veya farz olarak ifade edilirken adalet, emanet ehline vermek, istişarenin vacip veya farz olduklarına değinilmemiştir. Bütün siyasetnamelerde halifenin Tanrı’nın gölgesi olduğu dile getirilmiştir. Halifenin Allah’ın halifesi olduğu konusunda ise tartışma vardır. İbn Haldun halife ancak Resulullah’ın halifesi olabileceğini yani ezeli ve ebedi olan Allahın halifesi olamayacağını belirtir. Dinçer, son olarak halifeye mutlak itaat meselesinin Yezid’in sultanlığıyla birlikte gündeme geldiğini ifade etmiştir.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir