İnsan Hakları ve Kalkınma

Paylaş:

Küresel Araştırmalar Merkezi’nin düzenlediği Tezat toplantılarının Aralık ayı oturumunda, ODTÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde doktora çalışmalarına devam eden Nezih Akyeşilmen’in İngiltere’de Essex Üniversitesi’nde “Haklara Dayalı Yaklaşım ve PANEL Analizi: Güneydoğu Anadolu Projesi” adıyla tamamladığı yüksek lisans tezi tartışıldı. Tezinin içeriğini sunduğu ilk bölümde Akyeşilmen insan hakları kavramının kapsamını ve geçirdiği tarihsel evrimi dinleyicilere aktardı. Kalkınmanın izafîliğine ve bir durum değil, süreç olduğuna vurgu yaptıktan sonra, kalkınmanın tanımının da süreç içerisinde ekonomik ağırlıklı olmaktan uzaklaşıp, insanî kalkınma nosyonuyla beraber sosyal ve kültürel alanlara doğru kaydığını belirtti. “Haklara Dayalı Yaklaşım”ın kalkınmayı ekonomik büyümeye veya gayrisafi milli hasılaya indirgemesine karşı çıktı ve kalkınmanın siyasal, sosyal ve kültürel boyutları da kapsayan geniş bir perspektifle ele alınması gerektiğini savundu. Akyeşilmen’e göre yaşanan dönüşümle birlikte kalkınmanın öznesi de değişti ve artık sadece devlet değil toplum ve birey de kalkınmanın öznesi olarak ele alınmaya başlandı. Sosyalist ideoloji kalkınmanın temel öznesi olarak toplumu, Üçüncü Dünya ülkeleri devleti, liberal ülkeler ise bireyi esas aldılar. Sunumun ilerleyen bölümlerinde Uluslararası İnsan Hakları Hukukunun kalkınmayla ilgili kısımlarının genel hatlarıyla tarihsel seyri aktarılarak, bu bağlamda 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi, 1976 İnsan Hakları Sözleşmesi, 1986 Birleşmiş Milletler Kalkınma Hakkı Deklarasyonu ve 1993 Viyana Deklarasyonu değerlendirildi. Buna göre, Soğuk Savaşın ideolojik kutuplaşmasında sivil/siyasal haklarla ekonomik/sosyal haklar arasındaki ayrışma, Soğuk Savaşın bitimiyle beraber Jack Donnoley ve Amartya Sen gibi isimlerin öncülüğünde birleştirildi. Akyeşilmen’e göre, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP), uzun ve sağlıklı bir hayat, bilgi ve asgari ihtiyaçlar için gerekli kaynaklar olmak üzere üç temel alanı sağlamak zorunda. Kalkınma, ancak insan hakları perspektifine dayanması durumunda sürdürülebilir; çünkü ancak insan ve eğitim odaklı bir kalkınma stratejisi bağımlılığı azaltabilir. Bununla beraber Akyeşilmen’e göre, insan hakları esasen din temellidir ve evrensel bir düşünceye dayanır. John Locke Government kitabında, insan hakları manifestosu olarak yazdığı bölümde, “Bütün insanlar eşittir çünkü hepsini Tanrı yaratmıştır” sözlerine yer vermiş, modern insan hakları söylemi de Locke’un bu din temelli argümanını sekülerleştirmekten başka bir şey yapmamıştır. Dolayısıyla genel olarak din ve özelde İslâm ile modern insan hakları nosyonu birbiriyle çatışmaz. İnsan haklarının temeli olan hukukun üstünlüğü kavramı ile İslâm’daki –aslında insan hakkı olan- kul hakkı kavramı örtüşür. 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi tamamen İslâmîdir. İnsan hakları, din temelli olması yönüyle de Batı’nın bir malı değildir. Akyeşilmen, tezinde insanî kalkınmanın parametrelerini PANEL analizi adıyla kendi geliştirdiği bir çerçevede toplar. İnsan hakları olmadan kalkınmanın mümkün olmadığını savunan yeni anlayışla paralel olan bu analize göre insanî kalkınma, Katılım (Participation), Şeffaflık (Accountability), Ayrım Yapmama (Non-Discrimination), Yetki Verme (Empowerment) ve Uluslararası insan hakları hukukuyla bağlantılandırma (Linkage) kriterlerini karşılamalıdır. Bu çerçevede Güneydoğu Anadolu Projesi, Türkiye’de kalkınmayı sadece ekonomik değil sosyal ve kültürel yönleriyle de ele alan ilk girişim olması hasebiyle çok önemlidir. Adaletli dağıtımı hedef seçen, eğitime ağırlık veren, sosyal boyutları içeren, yerel katılımı hedefleyen ve yerel girişimleri öne çıkaran bir proje olarak GAP bölgede öncü bir projedir. Bununla beraber PANEL analizi çerçevesinde GAP’ın da eksikleri mevcuttur ve özellikle halkın projeye katılımını sağlama noktasında ciddi bir aksamadan söz edilebilir. 

Programın soru-cevap bölümünde insan hakları söyleminin evrensellik iddiasına getirilen yerelci/izafiyetçi eleştiriye ve yine insan haklarının emperyal ve hegemonik siyasetin söylemsel bir enstrümanı olarak kullanılması yönündeki açmazlara değinildi. Avrupa ve ABD’nin insan hakları perspektifleri arasındaki farka vurgu yapılmasının ve insan hakları perspektifi ile dinlerin ve özelde İslâm’ın ilişkisi üzerine görüşlerin serdedilmesinin ardından toplantı sona erdi.

 

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir