Endülüs’ü Anlamak (Panel, Konferans, Söyleşi, Belgesel ve Saydam Gösterisi)

Paylaş:

Sanat Araştırmaları Merkezi, Endülüs’ün fethinin 1294. yıldönümünde bir hafta süren etkinlik dizisi ile Endülüs’ü konu aldı. Endülüs’ün İslâm medeniyeti içerisindeki yerini, Mağrib ve Maşrık ayrımının ne kadar coğrafî ya da ne kadar hayatî olduğunu ve bugün Endülüs’te hangi gelişmelerin yaşandığını görmek üzere paneller, konferanslar, söyleşiler düzenlendi; saydam gösterileri ve belgeseller izleyicilerle buluştu. Mahmut Erol Kılıç, Burhan Köroğlu, Muhammed Subhi Ebu Hüseyin’in konuşmacı olarak katıldıkları panelde sırasıyla, “Endülüs Sûfîleri”, “Endülüs’te Bilim ve Felsefenin Ortaya Çıkışı: İbn Bacce” ve “Endülüs Edebiyatı’nda Kadın” başlıkları tartışıldı.Kılıç, Endülüs’teki tasavvufî cereyanın öncülerinden İbn Meserre, İbn Kasiyy ve –bir başka bahis mevzuu olması sebebiyle- biyografisini vermekle yetindiği İbn Arabi’yi ele aldığı konuşmasında Endülüs sûfîlerinin ortak özellikleri üzerinde durdu. Temelli bir din eğitimi ve çok güçlü bir hadis kültürünün bu özelliklerin başlıcaları olduğunu dile getiren Kılıç’a göre, bu topraklarda düşünce hayatı h.172’de canlanmaya başlar ve İmam Malik’in Muvatta’sı bir süre elkitabı olur. İbadet, zühd vb. pratiklerin, zahid ve abid bir prototipin oluşması üzerine irfanî düzeyde bir yükselişe sûfîlerle rastlarız. Kılıç, Kitab’ül Huruf ve el-Müntekâ eserlerinin sahibi İbn Meserre ile Haldunna Aleyn’in yazarı İbn Kasiyy’in felsefî düşüncelerini, tasavvufî görüşlerini belirttikten sonra günümüz Endülüs Müslümanlarının durumuna ilişkin olarak şunları ifade etti: “Bugün Endülüs’te Müslümanlığı seçenlerin sûfîlik yolu ile bu dine yöneldiklerine, Granada, Kurtuba gibi önemli şehirlerde sûfî tekkelerinin açıldığına, Şazelîye, Rahmanîye ve Cerrahîye gibi tariklerin faaliyet gösterdiklerine şahit oluyoruz.” Köroğlu, Mağrib’de bilim ve felsefenin doğuşuna yer verdiği konuşmasında İbn Tufeyl, İbn Rüşd ve özellikle de İbn Bacce’nin felsefî nazariyelerini dinleyicilerle paylaştı. Sırasıyla, tealim ilimleri (matematik, geometri vb.) ve mantık merhalelerinin görüldüğü bu tabloya, İbn Bacce’nin felsefe ve metafiziği eklediğini vurgulayarak, filozofun “Tedbiru’l Mütevahhid” düşüncesini tahlil etti. Köroğlu son olarak Rönesansa temel oluşturan Latin İbn Rüşdcülerine değindiği sunumunda   İbn Rüşd’ün din-felsefe arasındaki uzlaştırma çabasının yeniden ele alınmasının gerekliliğine işaret etti. Mağrib Edebiyatı’nda kadını konu edinen Muhammed Subhi Ebu Hüseyin, Araplar, Berberîler, Müslüman İspanyollar, dinini değiştirmemekle birlikte Arapça konuşanlar, Emevi sarayındaki köleler ve Slav ırkına mensup Sekalibe denen kölelerin biraraya gelerek çok kültürlü bir yapı meydana getirdikleri Endülüs’te, kadının Maşrık’takinden farklı, ayrıcalıklı konumunu ve Endülüs’e has özelliklerini yorumladı.   Panel, İbrahim Kalın’ın bağlaması eşliğinde verdiği mini konserle son buldu.   Etkinlikler dizisine “Avrupa’ya Akan Felsefe ve Bilim Irmağı: Endülüs Mirası” başlıklı bir konferans ile katılan İhsan Fazlıoğlu’na göre, Endülüs’ü Maşrık’tan ayrı düşünmek, birbiriyle mukayese etmek yanlış bir tutumdur. Endülüs ancak İslâm Dünyasının bir parçası olarak görüldüğü ve ayrı değerlendirilmediği takdirde doğru anlaşılabilir. Çünkü Maşrık, Endülüs’te üretilenden habersiz değildir. Endülüslü Müslümanlar Maşrık’te üretilenden haberdar olmak için Doğu’ya seyahatler düzenlemişlerdir. Fazlıoğlu konuşmasında, fetihten önce Endülüs’te ilim ve kültür hayatı, fetihten sonraki siyasî süreç ve bu süreç içindeki farklı dönemler, felsefe-bilim alanında atılan adımlar, tıp, astronomi, tarım, botanik, eczacılık, trigonometri vs. alanlardaki gelişmeler hakkında tafsilatlı bilgiler vererek, Endülüs medeniyetiyle ilgili yaygınlık kazanmış farklı tezleri ve İbn Rüşd’ün Batı Hıristiyan Dünyasına etkisini değerlendirdiği zengin bir sunum gerçekleştirdi. Film ve belgesellerle devam eden haftada, Yaşar Şadoğlu’nun Endülüs izlenimlerini paylaştığı saydam gösterisi ilgiyle izlendi. Program, Dayanışma Vakfı’ndan Hüsnü Kılıç, Nezir Dinler ve İspanya’dan konuk olarak gelen Abdülhasib Castinera’nın katıldıkları “Günümüzde İspanya Müslümanları” başlıklı bir söyleşiyle son buldu. Castinera, bugün Endülüs’te son 30 yıl öncesine dek görülmeyen ihtida hareketlerine eğildiği konuşmasında, başlangıcını bir grup hippinin Müslümanlığına dayandırdığı bu hareketin, özellikle sûfîlik yoluyla ve Abdülkadir es-Sûfî’nin öncülüğünde hızla büyüdüğüne dikkat çekti.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir