Arap Gözüyle Osmanlı
TAM tarafından düzenlenen Bir Kitap/Bir Yazar programının Kasım ayı konuğu Suat Mertoğlu idi. Yakın bir zamanda Klasik yayınları arasında çıkan Beyrut Şehremininin Anıları ve İttihatçı Bir Arap Aydınının Anıları adlı kitapların editörü olan Suat Mertoğlu’nun, adı geçen iki kitaptan hareketle yayınlamayı planladıkları hatırat türü eserler hakkındaki konuşması katılımcıların da değerli katkıları ile verimli bir oturum olarak gerçekleştirildi.Mezkûr eserler, ilk olarak sekiz on kitapla sınırlı olması düşünülen, fakat ileride genişletilebilecek bir projenin ilk çalışmalarını oluşturmaktadır. Mertoğlu, proje kapsamında ilk etapta 1900 yılıyla Hilafet’in kaldırıldığı tarih olan 1924 yılları arasında Araplar tarafından yazılmış eserlerin yayınlanmasının planlandığını, fakat Arap dışı unsurlar tarafından yazılan eserlerin de ileride projenin başka bir ayağını oluşturacak şekilde proje kapsamına dahil edilebileceğini ifade etti. “Arap” kelimesiyle etnik anlamda Arapları kastetmediğini, bu ifadeyi Arapça yazmış olanlar için kullandığını da sözlerine ekledi. Çalışmalarını daha çok Osmanlı’nın son dönemi üzerine yoğunlaştıran Suat Mertoğlu’nun uzun yıllar süren incelemeleri sonucunda şekillenen proje, Osmanlı’nın son dönemi ile Cumhuriyet’in ilk yıllarının merkezden değil de dışarıdan ne şekilde algılandığını göstermesi bakımından büyük önem taşımaktadır. Mertoğlu’na göre, sözkonusu dönem, Osmanlı tebaası tarafından yazılan hatırat ve seyahatname türündeki eserlerle daha iyi anlaşılabilir. Yalnızca Arapların gözüyle o dönemi anlamaya çalışmanın beraberinde getirebileceği eksikliklere de dikkat çekn Mertoğlu, aynı hadiseye ne kadar farklı açılardan bakılabilirse, hadisenin o kadar zengin bir yaklaşımla ele alınabileceğini vurguladı. Konuyla ilgili Türkçe kaynakların sınırlı olmasının çalışmaları zorlaştırdığına da değinen Mertoğlu, özellikle yer ve şahıs isimlerinin tespit edilmesinde karşılaşılan bazı zorluklara işaret etti. Bütün çabalarına rağmen çalışmaların hatadan berî olmayacağını da sözlerine ekledi. Türkçede, Cemal Paşa’nın 4. Ordu Komutanı iken, Mahmud Nedim Paşa’nın ise Yemen valisi iken kaleme aldıkları hatıratları dışında konuyla ilgili neredeyse yayın bulunmaması, önemli bir boşluğu doldurması açısından dizinin önemini bir kat daha arttırmaktadır. Yirminci yüzyılın başlarında meydana gelen olaylar, -konumuzla ilgili olarak- günümüz Ortadoğu’sunu şekillendirmesi sebebiyle büyük önem taşımaktadır. Günümüz olaylarını doğru bir şekilde anlayıp değerlendirebilmek için olayların içerisinde yer alan kişiler tarafından yazılanların taşıdıkları önem ise açıktır. Beyrut Şehremininin Anıları’nın yazarı Selim Ali Selam ile İttihatçı Bir Arap Aydınının Anıları’nın yazarı Emir Şekib Arslan Osmanlı mebusudur. Yazdıklarına bakıldığında, Osmanlı’ya bağlı oldukları açık bir şekilde belli olur. Selim Ali Selam’ın 1916’dan sonra farklı bir çizgiye kaymasına rağmen Osmanlı’dan ayrılma düşüncesinde olmadığı, hatta bu düşünceye karşı çıktığı görülmektedir. Emir Şekib Arslan’ın ise, Selim Ali Selam’dan daha fazla Osmanlı taraftarı olduğu yazdıklarından anlaşılmaktadır. Hatta 1923 sonrasında bile Osmanlı’nın varlığını devam ettireceği inancını taşıyan Şekib Arslan muhtemelen Osmanlı’ya bağlılığı ve sevgisinden dolayı çöküşü kabullenmek istememektedir. Selim Ali Selam ve Emir Şekib Arslan’ın ıslahat taraftarı oldukları da hatıratlarında görülen bir başka gerçektir. Fakat gerçekleştirilmesini istedikleri ıslahatlar, Arapların yoğun olarak yaşadıkları yerlerde Arapçanın resmi dil olmasını istemek gibi kültürel yönüyle anlaşılabilecek ıslahatlardır. Bu ıslahatların gerçekleştirilmesi için her iki aydının da aktif olarak çaba sarf ettikleri bilinmektedir. Selim Ali Selam önce Beyrut’ta, daha sonra da Paris’te yürütülen faaliyetlerin önde gelen isimlerinden birisi olmuştur. Fakat o, bu ıslahatların Osmanlı yönetimine karşı olmadığını açıkça dile getirmektedir. Emir Şekib Arslan ise ıslahat hareketlerinin Paris gibi bölge üzerinde emelleri olan devletlerin merkezlerinde yapılmasına karşı çıkmaktadır. Bu sebeple İstanbul’da, Paris’tekine alternatif teşkil edecek bir toplantı tertip edilmesine öncülük etmiştir. Arapların büyük bir kısmının Osmanlı hâkimiyetinin devam etmesinden yana oldukları, çok az sayıda Arabın Fransızlarla işbirliği yaptığı, Muhammed Reşid Rıza’nın seyahatnamesinde görülmektedir. Şerif Hüseyin’in isyanından üç ay sonra hacca giden M. Reşid Rıza, hac yolculuğu sırasında kaleme aldığı seyahatnamesinde hutbelerin Halife Reşad adına okutulduğunu yazmaktadır. Mertoğlu, dizi kapsamındaki kitaplar yayınlandıkça, ülkemizde yaygın olarak dile getirilen Arapların Türkleri arkadan vurduğu savının doğru değerlendirilip, sağlıklı bir şekilde kavranmasına imkân verecek bir zeminin sağlanabileceğini dile getirdi. Dizi kapsamında yayınlanan iki kitabın yanı sıra, yayınlanması planlanan kitaplara da yer yer temas eden Mertoğlu’nun konuşması dinleyicilerin, dönemin daha doğru kavranılabilmesinin ne şekilde mümkün olabileceği hususunda yaptıkları katkılarla sona erdi.