Şakir Kocabaş’ı Anma Programının Ardından
“Hepinize selamlar olsun…”
Şakir Hocamız böyle selamlardı öğrencilerini. Dersleri selam ve selametle başlar ve yine selam ve selametle biterdi. Şakir Kocabaş Hocamız hayatın derinliğini ve anlamını gerçekliğin kelimeleriyle donatan azim ve doğruluğun şiarı şu kaygıyla yola çıktı:
“Kur’an üzerine bir kavramsal araştırmaya 1986 yılında başladığımız zaman hemen dikkatimizi çeken hususi Kitap’taki bazı kelimelerin günümüz Müslümanları tarafından Kur’andakinden çok farklı çerçeveler içinde kullanılması olmuştu.”[1]
“Kur’an’ın yol gösterici özelliğini düşünürsek ondaki kelimeleri gökteki yıldızlar gibi düşünebiliriz. İnsanlar yüzyıllardır denizde ve karada yıldız haritalarıyla geceleyin yollarını bulmaktadır. Böyle bir haritada keyfî olarak yıldızların yerlerini değiştirirsek veya bazı yıldızları haritadan silip bunların yerini öteki yıldızlarla orta bir yerde birleştirirsek o harita ne işe yarar? Başka bir örnek olarak büyük bir şehrin, mesela Londra’nın metro haritasını göz önüne alalım. Bu haritada 12 ayrı metro hattı bulunmaktadır ve bu hatlar birçok noktada kesişmektedir. Her hat üzerinde ortalama 40 istasyon (durak) bulunmaktadır. Şimdi biri çıksa ve ‘Bu haritada bu kadar çok istasyona gerek yok, harita çok karışık görünüyor, bunların çoğunu silelim, her hat için sadece üç istasyon bırakalım,’ dese böyle bir metro haritası ne işe yarar? Hangi yolcu bu haritayla, şehirde hangi istasyondan nereye, nasıl gidebilir? İşte, Kur’an üzerinde yapılan kavram indirgemeciliği de bunun gibi, hatta çok daha vahim durumlar ortaya çıkarmaktadır.” [2]
Lisanda yaşanan dönüşümleri ve bozulmaları böylece örneklendiren Şakir Hocamız, bu bozulmaların önemli sebeplerinden birini de davranış bozuklukları olarak ifade ederdi. Bunu o kadar önemserdi ki yaşadıklarını, söylediklerini ve öğrettiklerini Kur’an’dan öğrendikleri çerçevesinde yeniden gözden geçirir ve değişmesi gereken davranış ve ifadeler varsa hemen değiştirirdi. Bu dinamiklik ve ilkelerine bağlılık, dosdoğruluğunun da temelini oluşturmuştu.
“Lisan (dolayısıyla düşünce ve inançlar) kendi haline bırakıldığında bozulmaya uğrar. (…) Bu tür bozulmalar bozuk lisanların etkisiyle olabileceği gibi, lisanı kullananların davranış bozukluklarının etkisiyle de olabilir. İnsanlar bozuk davranışlarını kendi kendilerine ve başkalarına kabul ettirebilmek için lisanlarındaki kelimeleri değiştirirler veya lisanlarından tamamen silerler. (…) Lisandaki bozulmaları düzeltmek, yani ona bulaştırılmış olan hastalıkları temizlemek için güvenilir bir kıstasa (kritere) ihtiyaç vardır. Müslümanlar için bu kıstas Kur’an’dır. …” [3]
1999’da BSV’de Kur’an çalışmalarına başladığımızda, ardından daha bir çok çalışmada ve diğer ders gruplarında bu çalışmanın önemini bir kez daha görmek ve göstermek için daima İbrahim Suresinin şu ayetlerini okurdu:
“Görmedin mi Allah nasıl bir benzetme yapmıştır: Güzel bir kelime (kelimetün tayyibetün), güzel bir ağaç (şeceretin tayyibeti) gibidir, kökü yerde sabit dalları semada. (o ağaç) Rabbinin izniyle her zaman meyvesini verir; Allah öğüt alsınlar diye insanlara böyle benzetmeler yapar.” (İbrahim Suresi 24-25)
Kur’an kavramlarının araştırılmasında ve aynı zamanda lisanda yaşanan bozulmalar karşısında Müslümanların tutumunu şu örnekle açıklardı:
“Dilbilimcinin görevi sürekli genetik kod üzerinde dolaşan ve bozulan yerdeki kodları tamir eden enzimler gibi, bıkıp usanmadan lisandaki kavramlar üzerindeki bozulmaları düzeltmeye çalışmaktır, diyebiliriz.” [4]
Yazının tamamını okumak için tıklayınız.
[1] Şakir Kocabaş, İslam’da Bilginin Temelleri, İz Yayıncılık, İstanbul, 1997, s. 9.
[2] Şakir Kocabaş, İslam’da Gerçeklik Kavramı- Kur’an’da Hak Kavramı, Pınar Yayınları, 2004, s. 22.
[3] a.g.e, 2004: 22-23.
[4] a.g.e, 2004: 26.