Medeniyetler ve Dünya Düzenleri Sempozyumunun Sunuş Konuşması
Sayın Bakan, Değerli Konuklar;İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin değerli katkılarıyla düzenlediğimiz uluslararası sempozyuma hoş geldiniz.1906 yılında, böyle bir sempozyuma ev sahipliği yapmak her halde Londra veya Berlin’e yakışırdı. Londra, uluslararası sistemin düşüşteki hegemonik gücünü; Berlin ise, Londra’nın yerine göz diken yeni emperyal gücü temsil ediyordu.Fakat her iki şehirde de yapılacak sempozyumda Medeniyet kelimesi çoğul değil, tekil yazılacaktı. Çünkü, o zamanki anlayışa göre, medeniyet tekti ve Avrupa demekti. Dolayısıyla, Dünya Düzeni de Avrupalılardan sorulacaktı.Avrupa bu fırsatı kaçırdı. Dünyaya değil, kendine bile düzen veremedi. Batıdan ABD’nin, doğudan Rusya ve Japonya’nın katkılarıyla, 20 yıl arayla öylesine yıkıcı iki savaşa tutuştu ki, akıl ve vicdanın nutku tutuldu. Aydınlanmış, modern, rasyonel medenîlere hiç yakışmayan bu iki girişim, aralarında en medenî olanın atom bombalı zaferiyle son buldu. Herkes anladı ki, medenî demek, yıkım gücü en yüksek olan demekti. Dünya Düzeni artık bu güçten sorulacaktı. Fakat daha savaş enkazı tam kaldırılmadan, ABD ile Rusya arasında “dehşet dengesi” kuruldu. Nükleer güç, her iki merkeze, birbirlerini ve isterlerse bütün dünyayı yok etme kudreti verdi. Savaştan 20 yıl sonra, medeniyetlerin izini sürmek için binlerce yıl gerilere uzanan tarihçi Arnold Toynbee, insanlığın önünde iki yol var diyordu, sadece iki yol: Ya bir dünya hükümeti, yani küresel, kalıcı bir düzen; veya bir tür kolektif intihar anlamına gelen nükleer yıkım. Ya düzen, ya yok oluş!Ve işte 2006 yılındayız. Medeniyet ve Düzen sempozyumu İstanbul’da yapılıyor. İstanbul, şükürler olsun, en medenîyi temsil etmiyor. Yıkım gücü en yüksek olanlar arasında değil! Böyle olduğu için, düzen kurma potansiyeli en yüksek merkezlerin başında geliyor. Sokaklarında 1000 yıllık Bizans, 600 yıllık Osmanlı Barışının izleri var. Barışı hedeflemeyen, düzeni kuramaz!Sempozyumda 29 değişik oturumda, 29 ülkeden 136 akademisyen ve araştırmacı tebliğ sunacak. Aralarında dünya çapında teorisyenlerin bulunduğu bu seçkin topluluğun üç günlük çabasının entelektüel çerçevede kalmamasını; küresel siyasete yön veren devlet adamlarını barışçı bir dünya düzenine zorlamasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum.