Subject and Power / Özne ve İktidar

Paylaş:

Arizona Üniversitesi Antropoloji Bölümü öğretim üyesi Brian Silvestein’in konuk olduğu Dîvan Özel toplantılarında Sosyal Bilimleri derinden etkilemiş olan Fransız düşünür Michel Foucault’un “Özne ve İktidar” (Subject and Power) metni tartışıldı. Öncelikle Foucoult’un hayatı ve eserlerine dair kısaca bilgi veren Silverstein, daha sonra metne dair önemli gördüğü hususları aktardı. Son dönemde Amerika’da ve paralel olarak da Türkiye’de popülerleştiği gözlemlenen ve ilginç bir akademik hayatı olan Foucault’nun “Özne ve İktidar” yazısını kaleme alışı geç bir döneme denk gelir. Metin İngilizce yazılmıştır ve bu durum diğer metinlerine nispetle İngilizce konuşulan dünyada daha kolay anlaşılmasını sağlamıştır.Silverstein, metni tedkik esnasında yer yer kavram ve tartışmaların Foucaoult’nun sisteminde nasıl bir tekabüliyete sahip oldukları hususunda bilgi verirken; zaman zaman onun genel üslubuna ve Foucault’ya getirilen eleştirilere dair de aktarımda bulundu. Metin tahlili, zaman zaman satır aralarını okuma biçiminde gerçekleşti. Böylece, bir metin çerçevesinde olabildiğince bütüncül olarak Foucault’nun düşünce dünyası ve onun çevresinde halelenen tartışma halkalarına değinilmesi mümkün oldu.Özetle Silverstein, yazarın kendi sözlerine de atıfla, Foucault’nun esas amacının ve bütün çalışmalarının gelip dayandığı noktanın Batı medeniyetinde “benlik” (self) ve “öznelik”in (subjectivity) nasıl kurulduğunu anlamak olduğunu, ele alınan önemli makalenin de bu çerçevede anlaşılması gerektiğini ifade etti. Ayrıca birçok kişi gibi kendisinin de Foucault’nun -her ne kadar Foucault bunu iddia etmekten kaçınsa da- benlik ve öznelik ile iktidar (power) arasındaki ilişkiye dair yaklaşımını Batı-dışı dünyaya uygulamanın mümkün olduğunu düşündüğünü ilave etti.Toplantının ikinci bölümü, katılımcıların metne dair paylaşım ve soruları çerçevesinde gerçekleşti. Foulcault’nun tekil unsurlara dair yaklaşımı (particularisation), Aydınlanma düşüncesi ve evrensel akıl bağlamında durduğu nokta, özneleştirme ve iktidarı ele alışı bağlamında onu sorunsallaştırılmasından bir tür uzaklaştırması sonucu kutsallaştırması ve iktidar ilişkilerini bu çeşit kapsayıcı değerlendirmesinin bir tür determinizme yol açıp açmayacağı ve Foucault’nun post-modernist/post-yapısalcı yaklaşımının bir görececilik (relativism) tuzağına düşüp düşmediği tartışıldı. Özellikle Foucault’nun modern Batılı Sosyal Bilimler ve Aydınlanma düşüncesine getirdiği eleştirinin bu düşünce çerçevesinin içinden mi yoksa dışından mı bir eleştiri olduğu konusu üzerinde duruldu. Katılımcılardan bazıları Foucalut’nun yaptığının Aydınlanma düşüncesine içeriden bir eleştiri olduğunu, dolayısıyla Batılı düşünce geleneklerini tahkim edici bir etkisi olduğunu belirtirken konuşmacı bu görüşe katılmadığını, Foucault’nun radikal eleştirisinin Aydınlanma düşüncesine toptan ve yıkıcı bir tenkit anlamına geldiğini düşündüğünü belirtti. Genel olarak bakıldığında katılımcılar hem ilginç açılımlara hem de Silverstein’in akıcı Türkçesiyle eşlik ettiği Türkçe ve İngilizce hoş bir tartışma ortamına şahitlik ettiler.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir