Yapısökümün İslâm Düşüncesine Söyleyecek Neyi Var?
Derrida ve yapısöküm (dekonstrüksiyon) düşüncesinin Türkiye’de henüz İslâmî ilimler ve din bilimleri sahasına sirayet etmediği dikkate alındığında “Yapısökümün İslâm Düşüncesine Söyleyecek Neyi Var?” başlıklı bir sunumun ne kadar ilgi çekici olabileceği takdir edilebilir. Dr. Recep Alpyağıl da muhtemelen aynı düşünceden hareketle, 2006 yılında İÜ SBE Felsefe ve Din Bilimleri Ana Bilim Dalı’nda tamamladığı “Din Felsefesinde Dekonstrüksiyon” başlıklı doktora tezini, MAM’ın aylık Tezgâhtakiler toplantılarının Şubat oturumunda “Yapısökümün İslâm Düşüncesine Söyleyecek Neyi Var?” başlığı altında dinleyicilerle paylaştı.Yazı ile konuşma arasında ifade ettikleri anlam ve muhataptaki etkisi açısından yaptığı ayırımla sunumuna başlayan Alpyağıl, sunumunun ilk kısmında genel olarak Derrida’nın düşüncesinin ana umdelerini ortaya koymaya çalışarak yapısökümün olumlu bir süreç olduğunu, bu anlamda da dinle arasında müspet bir alâkanın kurulabileceğini ifade etti. Klasik metafizik düşüncenin bir “huzur metafiziği” olduğunu ifade eden Alpyağıl, bu “huzur metafiziği”nin bir yandan hakikati açıklama iddiasında bulunduğunu, ancak aslında açıkladıklarından daha çoğunu örtbas ettiğini, dolayısıyla yapısökümün bu huzur haline karşılık bir tür huzursuzluk ve tedirginlik halini önplana çıkartarak sürekli tetikte olan bir eleştirel tavır takınmaya çağırdığını belirtti. Zaten Alpyağıl’a göre yapısökümle olumlu bir din felsefesine ulaşmanın imkânı da onun “eleştirel akılcı” perspektifinin her zaman akılda tutulmasına bağlıdır.Yapısökümün postmodernizmle özdeşleştirilemeyeceğini özellikle vurgulayan Alpyağıl, Derrida’nın düşüncelerinin daha çok modernizm ve postmodernizm arasında ya da onların ötesinde yer aldığını belirtti. Ona göre yapısöküm, postmodernizmin rölativist ve nihilist imaları düşünüldüğünde onunla mukayese edilemeyecek kadar olumlayıcı bir nitelik taşımaktadır. Alpyağıl, yapısöküme yüklediği anlamları şu şekilde sıraladı: (i) Yapısöküm, yeni sorular gündeme getirmek, zaten sorulmuş olanlar için de yeni olanaklar ve açılımlar üretebilmek anlamına gelmektedir ve bu anlamıyla yapısöküm bir sonuç değil, yeni bir başlangıçtır. (ii) Yapısöküm, geleneğe yaslanarak, gelenek içinde kalarak yeni şeyler üretme, onu yeniden yeni bir biçimle canlandırma anlamı taşır. (iii) Yapısöküm, tek yanlı tutumlardan kaynaklanan ikici alternatifler arasında sıkışıp kalmayan, her iki alternatifi de dikkate alarak yeni perspektifler oluşturmak anlamına gelmektedir.Alpyağıl’a göre yapısökümü, din felsefesi alanında onto-teoloji eleştirisi ve Mesihlik vurgusu ile değerlendirmek daha avantajlı ve tutarlı bir yoldur ve Türk düşünce hayatına katkısı da bu iki unsurun başlangıç noktası olarak ele alınmasına bağlıdır. Yapısökümün İslâm düşüncesiyle diyalogundan verimli sonuçlar alınacağı ümidinde olan Alpyağıl, bu amaçla sunuşunun ikinci kısmında ağırlıklı olarak sufî düşünce ile yapısöküm arasındaki benzerlikler üzerinde durdu. Ona göre sufîlerin hayret makamı olarak adlandırdıkları hâl, yapısökümün hedefini de önemli ölçüde karşılamaktadır. Hayret, sufînin yolculuğunda nihaî hedef değildir ve bu süreç düşünsel bir türbülansla değil, sükûnetle neticelenir. Bir mistiğin seyr ü sülûkunda metafizik hayret önemli bir makamdır, ama mistik bu hayret (yani yapısöküm) içinde sonsuza dek kalamaz. Hayret, şaşkınlığa ve şaşırmışlığa dönmemelidir. Bu hâl, gerçek hakikate yakınlığın önemli bir evresidir, ama aşılması gereken bir evredir.Bilhassa din felsefesi açısından yapısökümün “negatif teoloji” vurgusunun, İslâm düşüncesindeki karşılıklarıyla ilişkisine de dikkat çeken Alpyağıl, hem tasavvufî hem de felsefî gelenekte buna tekabül eden unsurların bulunduğunu ve bunun verimli bir alışverişe de imkân tanıyacağını belirtti.Alpyağıl’ın sunumunun ardından yapısökümün İslâm düşüncesi için ifade ettiği anlama yönelik dinleyicilerin soruları çerçevesinde gelişen verimli bir tartışmayla toplantı sona erdi.