Kültür ve Medeniyet Tarihinde Fatih Haziresi
İstanbul’un en eski yerleşim merkezlerinden biri olan Fatih semti Osmanlılara ve Bizans’a ait izleri bünyesinde taşır. Bu semte adını veren Fatih Camii, II. Mehmed tarafından fetihten sonra Havariyyun Kilisesi kalıntıları üzerine inşa edilen ilk selâtin camii olma özelliğine sahiptir. Bugün, Fatih, Bayezid ve Süleymaniye camileri büyük ve son derece değerli birer hazireye sahip selâtin camilerindendir. Bunlar içinde Fatih Camii Haziresi, hazirede medfun zevat açısından önemli bir yere sahiptir.Türkiye Araştırmaları Merkezi, Aralık ayında düzenlediği Bir Kitap/Bir Yazar programında Mimar Sinan Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Hat Anasanat Dalı öğretim görevlisi Ali Rıza Özcan’ı konuk etti. Özcan, Türk Kültür ve Medeniyet Tarihinde Fatih Külliyesi adlı eserin “Hazîre” başlıklı ikinci cildinin yayına hazırlanış sürecini ve muhtevasını dinleyicilerle paylaştı. Şimdi, konuğumuzun sunumunu özetlemeye çalışalım:Mezar, Arapça kökenli bir kelime olup, “ziyaret yeri, ziyaret edilen ve ölünün gömüldüğü yer” anlamına gelir. Tarih içerisinde mezara, kabir, sin, makber, makbere, medfen, inziva-gâh, hâb-gâh gibi isimler verilirken, Mevlevîler de “susanlar, susmuşlar” anlamında “hâmûşân” ifadesini kullanmışlardır. Toplu halde bulunan mezarlar ise mezarlık, mezaristan, kabristan ve hazire olarak anılır. Hazireler; külliye, cami, tekke veya mescitlerin etrafında umumiyetle kıble tarafında yer alan hususî mezarlıklardır.Hazireler, içinde bulunan mezar taşlarıyla tarihe ışık tutan bir açık hava müzesi fonksiyonunu icra ederler. Burada yatan zevatın hayatları hakkındaki kısa bilgiler kadar seyredenleri etkileyen ve her biri sanat eseri olan mezar taşları, dönemin şairlerini, hattatlarını, hakkâklarını ve estetik anlayışını günümüze taşıyan önemli belgelerdir. XVIII. ve XX. yüzyıldaki süsleme sanatının en güzel örneklerini Fatih Camii Haziresi’ndeki mezar taşlarında bulabiliyoruz. Ayrıca Hazire, içinde bulundurduğu taşların estetik özelliği itibariyle, Türk-İslâm medeniyeti ve taş işçiliği açısından ulaşılan seviyeyi en güzel şekilde göstermektedir.XIX. yüzyıla gelinceye kadar camilerin hazirelerine sivil defin yapılmazken, XIX. yüzyıl birçok açıdan değişimlerin yaşandığı dönem olur. Mezarlık kültürü de bu değişimden kendine düşen payı alır. Daha önceleri şehrin muhtelif yerlerinde türbe ve küçük hazirelere rastlanırken XIX. yüzyıl ortalarından itibaren bu anlayış değişerek, cami hazirelerine daha çok defin yapılmaya başlanırFatih Camii’nin kıble tarafında, Çorba kapısı ve Türbe kapısı arasında kalan Nakşidil Sultan Türbesi’ni ve küçük külliyesini de içine alan hazirenin teşekkülü, bu sahaya 1194/1780’den sonra yapılan definlerle başlar. Bu saha sonradan duvarlarla çevrilerek kapalı bir alana dönüştürülür. Hazire, Münire Sultan Türbesi’nin hemen yanından başlayan ve Nakşidil Sultan Türbesi’nin girişinin sol tarafında kalan binaların arkasındaki duvarla ikiye bölünür. Nakşıdil Sultan Türbesi’nin ön kısmına saraya mensup erkek, kadın ve çocukların defnedilmesi, en eski definlerin burada başladığını göstermektedir. Sahanın hazireye dönüşmesi, definlerin az sayıda olması sebebiyle zaman içinde gerçekleşir. Oluşumu hızlandıran en önemli sebep saray mensupları dışındakilerin de hazîreye gömülmeleridir. Hazireye defin için saraydan, yani padişahtan izin almak gerekir.Fatih Camii Haziresi’nde 409 adet mezar taşı bulunmakla beraber, boş mezarlara ait olduğu varsayılan şahidelerin de numaralandırılmasıyla rakam 425’e ulaşmıştır. 47 adet mezarın sahipleri ise tespit edilememiştir. Bunlardan 113’ü kadına, 177’si ise erkeğe ait mezar taşlarıdır. Çalışmada 425 adet mezar taşına numara verilirken, bunlar arasından tarih, sanat ve kültürümüz açısından çok önemli kabul edilen 99 adedi II. ciltte, diğerleri ise III. ciltte resimleri ve Osmanlıca metinleri, metinlerin Türkçe ve İngilizce çevirileri ile okuyucuya sunulmuştur. Hazirede medfun zevat, mesleklerine göre ilmiye, seyfiye, kalemiye ve tarikat mensupları olmak üzere dört ana grupta değerlendirilip bu grubun dışında kalan sanatkârlar da ayrı bir başlık altında ele alınmıştır. Mezar taşları dil, şekil, mezar tipleri ve hat sanatı açısından incelendiği gibi, kullanılan semboller açısından da bir tasnife tabi tutulmuştur. Ayrıca kitapta, mezar taşlarındaki hattat imzaları örnek resimlerle birlikte yer alırken, Fatih Camii Haziresi’nin bugünkü vaziyetini gösteren bir plan da mevcuttur.Günümüzde, hazirede medfun Gazi Osman Paşa, Şeyhülislâm Mehmed Refik Efendi, Ahmed Midhat Efendi, Ahmed Cevdet Paşa, Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi, Hattat Sami Efendi, Gazi Ahmed Muhtar Paşa, Ali Emirî Efendi, Mehmed Esad Yesarî, Yesarîzâde Mustafa İzzet, Salih Zeki Bey, Bolâhenk Nuri Bey, Âbidin Paşa, Ahmed Amîş Efendi ve daha nice tarihî şahsiyetler ziyaretçilerini bekliyor.