Nurettin Topçu’nun Yaşamı ve Fikir Mücadelesi: Sosyolojik ve Felsefî Bir Analiz
Son dönem Türk düşüncesinin önde gelen isimlerinden Nurettin Topçu’nun değerlendirildiği sunumda, ilk olarak Topçu’nun içine doğduğu ortam ve bu ortamın düşüncelerine olan etkisi ele alınmıştır. Mollaer’e göre Cumhuriyet’in ilk yıllarında gelişen ve İslâmcılık ile Turancılığa karşı Anadolucu milliyetçiliği savunan eleştirel fikir akımlarının etkisinde kalan Topçu, buna sosyalizmi de katarak Anadolucu sosyalist bir bakış açısı kazanmıştır. Topçu, coğrafyaya dayanan vatan temelindeki iddialarını paylaşsa bile, Anadoluculuğu felsefî açıdan genişletmiş; tasavvufî-mistik bir yaklaşımla yeniden yorumlamış ve sosyalizmle buluşturarak daha toplumsal bir içerikle zenginleştirmiştir.Sunumda Mollaer ikinci olarak Nurettin Topçu’nun Batı karşısındaki tutumu üzerinde durarak bu tutumla hareket felsefesi arasındaki ilişkiyi vurguladı. Modern bilimsel düşünceyi vatana getirmeye uğraşan Promete idealizmine sahip Türk öğrencilerinden farklı olarak o, vatanda eksik olduğunu düşündüğü metafizik hareket (felsefesi) üzerine odaklanmıştır.Mollaer’in sunumunda öne çıkan ve Topçu’nun düşünce dünyasında etkili olan bir diğer düşünür de Mehmet Akif’tir. Topçu’nun, ahlâk felsefecisi olmadan önce ahlâkın metafizik kökenlerini ve ahlâkî yaşayışın örneğini Mehmet Akif’in ahlâkî yaşam tarzında, ahlâkçı ve lirik şiirlerinde bulduğu söylenebilir. Ayrıca, Topçu’nun politik tutumunda Âkif’in payını özellikle vurgulamak gerekmektedir.Mollaer’in vurguladığı bir diğer nokta da Nurettin Topçu’daki Batı etkisinin kaynağıdır. Fransa’da felsefe, ahlâk, sanat tarihi, sosyoloji ve psikoloji öğrenimini tamamlayıp felsefe doktorasını Blondel’in yanında yapması Topçu’nun düşünceleri üzerinde belirleyici bir etki bırakmıştır. Özellikle hareket felsefesinin oluşumunda Blondel’in doğrudan bir etkisinin olduğu görülmektedir.Mollaer’in vurguladığı bir diğer nokta da Topçu’nun tasavvuf anlayışı üzerindeki Massignon etkisidir. Özellikle Hallac-ı Mansur’u keşfetmesinde Massignon’un etkisi büyük olmuştur. Bununla birlikte Topçu, Massignon’un aksine tasavvufun ilk dönemleriyle ilgilenmekten ziyade Yunus Emre ve Mevlâna gibi Anadolu sufîliğinin önde gelenleriyle daha fazla meşgul olmuştur.Topçu, Mehmet Âkif ve Hüseyin Avni’de bulduğu yaşayan isyan ahlâkçısı ve hareket adamı modelini Blondel, Bergson ve Massignon’un felsefî görüşlerinden yardım aldıktan sonra felsefî bir senteze kavuşturmuştur.Son olarak Topçu’nun Türk düşünce dünyasındaki yerine değinen Mollaer, onun Türkiye’de hareket ve metafizik konularında çalışan ilk düşünür olduğunu ifade etti ve Türk düşünce dünyasında derin izler bıraktığını vurguladı. Topçu’nun çıkardığı dergi çeşitli kesintilere uğramasına rağmen özellikle 1950 sonrası Türkiye’nin düşünce hayatında bir ekol olmuş, çoğu zaman (gelişigüzel bir biçimde) sağ olarak anılan bir akımın entelektüellerini bir araya getirmiş ve Anadoluculuk, Anadolu Sosyalizmi, İslâm Sosyalizmi, yeni tasavvufçuluk gibi isimlerle anılan bir akımın temsilciliğini yapmıştır.Katılımcıların yorum ve eleştirileriyle renklenen sunum, canlı ve zevkli bir tartışmayla nihayet bulmuştur.