Osmanlılardan Bahseden Bizans Kronikleri
Türk tarihçiliğinde hak ettikleri iltifata hâlâ mazhar olamayan kaynaklar arasında Bizans kronikleri vardır. Rum müelliflerin Osmanlı’dan bahseden tarih kitaplarını tarihçilerimiz yeterince kullanmıyor. Bizanslı tarihçilerin Osmanlı devletinin ilk iki yüzyılını ilgilendiren eserleri hâlâ Türkçemize kazandırılamadı; geçmişte çevrilenlerin ise eksik ve gedikleri henüz giderilemedi. Tenkitli ve notlarla zenginleştirilmiş yayınlara ihtiyaç duyulan ve mutlaka Osmanlı çalışmalarına eklenmesi gereken bu sahaya ilgi çekmek amacıyla, TAM’da birkaç metni birlikte okuyalım dedik.Avrupa kimliğinde önemli bir yeri olan Roma İmparatorluğu’nun doğudaki devamı olması hasebiyle, Bizans’ın son ulema ve rical mensupları tarafından yazılan bu eserler üzerinde Batı’da çokça tetkik yapılmıştır; fakat bu kaynaklar ülkemizde pek bilinmemektedir. Osmanlı’nın kuruluş dönemi felsefesini anlamak için gerçekleştirdiğimiz tartışmaları tamamlayacak bir cüz olarak bu kaynaklar üzerinde beş bölümlük bir tartışma dizisi planladık. Bir karşılaştırma imkânı vermesi açısından, Anadolu ve Rumeli’de Osmanlı Devleti kurulurken yenilen tarafın olayı nasıl gördüğünü, Rum yazarların Osmanlı’nın ilerleyişini nasıl tasvir ettiğini öğrenmek istedik. Geçmiş yıllarda gerçekleştirdiğimiz Osmanlı kronik okumalarının bir devamı olarak da ele aldığımız bu okumaları ortak bazı izlekler üzerinden değerlendiren tartışmalarla nihayetlendirdik.Osmanlı Devleti’nin kuruluş devrine ışık tutan, özellikle İstanbul’un fethini Osmanlı kaynaklarından daha geniş bir şekilde anlatan, dört Bizanslı müellif vardır: Dukas, Halkokondilis, Francis ve Kritovulos. Biz bunlara ilaveten, Selanik’in ikinci defa fethini anlatan bir din adamının, Anagnostis’in eserini de inceledik. Birinci toplantıda (14 Mayıs 2007) Dukas Tarihi ele alınmadan önce tarihî bağlama yer verildi, Roma Tarihi özetlenerek oryantasyon sağlandı. Bizans Tarihi (Çev. V. Mirmiroğlu, İstanbul, 1956) künyesiyle dilimize çevrilen Dukas’ın eserinde ilk olarak Bizans toplumunun siyasal bölünmüşlüğü hakkındaki mütalaalar göze çarpar. Bizans toplumu çok derin ikiliklere bölünmüştür. Sadece Kantakuzen-Paleolog hanedanları arasındaki savaş yoktur. Mezhepler arası birleşme ya da birleşmeme yönünde toplumda iki eğilim vardır. Bu bölünmelerde Dukas Kantakuzencidir, Latin ve Ortodoks kiliselerinin birleşmesi taraftarıdır, Cenevizlilerle ittifak yanlısıdır. Eserde Osmanlıların iç savaştan faydalanarak Gelibolu’dan Trakya’ya nasıl çıktıkları, Süleyman Çelebi ile etrafı nasıl zaptettikleri, Türkleri oralara nasıl iskan ettikleri anlatılıyor. Fakat daha mufassal olarak müellif kendisinin de yaşadığı dönemi, yani Yıldırım Beyazıt devrinden 1462 Midilli’nin fethine kadarki zamanı anlatıyor. Dukas kitabında kaynak olarak canlı tanık ifadeleri de kullanır. Mesela Fatih’in İstanbul’u fetheden askerleriyle mülakatları vardır.Dukas Tarihi’nde sadece padişahlar ve Rum imparatorları değil, Börklüce Mustafa, Gündüz/Kunduz Bey, tanassur ederek Dimitri adını alan şehzade Yusuf, Düzmece Mustafa, Çandarlı Halil Paşa gibi şahsiyetler hakkında zengin biyografik malzeme vardır. Kitapta Osmanlı hanedanının aldığı Rum ve Sırp gelinler, devşirmeler, fetret devri beyleri, savaş teknolojisi (mesela top dökümü ve gemilerin karadan yürütülmesi), kardeş katli hakkında da ilginç bilgiler bulmak mümkün.Halkokondil Tarihi ikinci toplantıda (25 Haziran 2007) Aslıhan Akışık’ın sunumu çerçevesinde masaya yatırılmıştır. Halkokondil birinci elden, defterdarlardan, Osmanlı merkezî idaresi ve bütçesi hakkında önemli bilgiler sunar. Bizans tarih yazımı geleneğinde Batı Avrupa’ya en geniş yer veren müellif olarak Halkokondil İtalya, İberya yarımadası, Almanya, Fransa, Macaristan, Polonya, Balkanlar ve İngiltere siyasî tarihini ve bu coğrafyalardaki değişik yönetim biçimlerini anlatır, Batı Avrupa toplulukları hakkında detaylı etnografik bilgiler verir. Bu bilgiler Bizans Devleti’nin çöküşü ve Türklerin yükselişinden bağımsız değildir, Roma kimliğinin miras yoluyla Osmanlı’ya geçip geçemeyeceği tartışmasıyla ilgilidir ve müellif Osmanlı-Venedik karşılaştırması için bir zemin yaratır. Halkokondil’in Osmanlı Türklerinin kökeni hakkında ilginç fikirleri vardır.Şehir Düştü başlığıyla Türkçeye bazı kısımları çevrilen Francis / Sphrantzes Tarihi’ni, üçüncü toplantıda (23 Temmuz 2007) Mevlüde Bakır sundu. Francis’in diğer müelliflerden farkı, hiyerarşide en yüksek makama (mega logothetes) ulaşmış mühim bir devlet adamı olmasıdır. Francis diğer müelliflere nazaran Fatih için daha yumuşak tabirler kullanır, onu en fazla “Hıristiyanlığın bağnaz düşmanı”, “kötü niyetli adam” ve “imansızların sultanı” olarak tasvir eder. Kitapta XI. Konstantin Paleologos’un tahta geçmesi, bunu Sultan II. Murat’a bildirmek üzere bizzat müellifin görevlendirilmesi, daha sonra imparatora eş bulmak için Gürcistan ve Trabzon’a da elçi olarak gitmesi ayrıntılı olarak anlatılıyor. İstanbul muhasarasına iki tarafın yaptığı hazırlıklardan, mesela Rumelihisarı’nın yapımından bahsediliyor. Zağanos Paşa ile Çandarlı arasındaki fetih tartışmasından, Fatih’in atını denize sürmesinden ve Ulubatlı Hasan’dan ismen bahsedilmesi, Francis Tarihi’nin fetihle ilgili kaynak olarak değerini artırmaktadır. Fetret devrinde elden çıkan ve bu arada Rumlardan Venediklilere geçen Selanik’in 1430’da Osmanlılar tarafından yeniden fethedilmesini anlatan Anagnostis Tarihi dördüncü toplantıda (21 Ocak 2008) incelenmiştir. Venedik tahakkümü hakkındaki şikâyetlerle başlayan bu eseri bir din adamı yazmıştır; bu nedenle eserde görülen ana izleklerden birisi Selaniklilerin gördüğü zulümlerin kendi günahlarından kaynaklandığı ve nihayet Allah’ın kendilerini Türklerin fethiyle cezalandırdığıdır. Bu tarz dinî izahlar diğer kroniklerde görülmekteyse de, bu kadar yoğun değildir. Sultan Murat’ın şehrin sulhen teslimi için üç defa elçi ve mektup aracılığıyla çağrıda bulunması, kuşatma sırasında Rum askerlerin evlerine kaçmaları, Osmanlı askerlerinin vardiya usulü savaşmaları, üç gündür şehri alamayan kumandan Sinan Paşa’nın ilginç motivasyon yöntemleri ve şehrin ancak yağma ilan edilmesinden sonra ele geçirilmesi kitapta yer alan ilginç konulardandır. Bu toplantı ayrıca Anagnostis’in Türk askerlerini kötülerken, padişahı temize çıkaran üslubunun sebepleri üzerine güzel bir tartışmaya sahne olmuştur.Beşinci ve son toplantı, tek orijinal nüshası Topkapı Sarayı Müzesi koleksiyonunda bulunan Kritovulos Tarihi üzerine yapılmıştır (17 Mart 2008). Doğrudan Fatih Sultan Mehmet’e yazılan ve onun başarılarını anlatan bu tarih kitabını Esra Güzel Erdoğan sundu. Sonra çeviriler arası tutarsızlıklar, müellifin kaynakları, diğer kroniklerle benzerlikler, eserin Bizans tarihçilerince kasten ihmal edilmesi gibi usul meseleleri dışında müellifin Fatih’e duyduğu hayranlığın nedenleri gibi konular tartışıldı.TAM bu verimli tartışmaları yakında BSV Notlar olarak neşredecektir.