Hatıralarla Yakın Tarih-6: Selim Ali Selam Beyrut Şehremininin Anıları
Osmanlı’nın en önemli vilayetlerinden biri olan Beyrut’un sosyal, entelektüel ve siyasî alanlarda önde gelen kişilerden biridir Selim Selam (1868-1938). Onun 1908-1918 yılları arasını kapsayan hatıratı, son dönem Osmanlı Arap aydınlarının gözüyle imparatorluğun yüzleştiği temel siyasî, iktisadî ve kültürel sorunların nasıl algılandığı üzerine kapsamlı bir örnek sunmaktadır. Selim Selam’ın hatıraları, kendisine ait bir kısım elyazmaları ile özel evraklarının da derlenmesi sonucu 1981 yılında Dr. Hassan Hallak tarafından yayına hazırlanmıştır. Hallak’ın Arapça olarak hazırladığı bu çalışma Eylül 2005 tarihinde Klasik yayınları tarafından “Arap Gözüyle Osmanlı” serisi kapsamında Halit Özkan’ın çevirisiyle yayınlanmıştır.Kitap iki bölümden oluşmaktadır: Birinci bölüm, Hallak tarafından kaleme alınan Selim Selam’ın doğumundan vefatına kadarki yaşam öyküsüdür. İkinci bölüm ise Selim Selam’ın kaleme aldığı 1908-1918 yılları arasını kapsayan hatıralarıdır.Selim Selam 27 Temmuz 1868 tarihinde, Beyrut’ta şehrin önde gelen tüccar ailelerinden birinin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. Babasının erken vefatı üzerine eğitimini yarıda keserek, daha on yedi yaşındayken babasının işlerini devralmıştır. Genç yaşına rağmen, kısa sürede ticarette önemli başarılar elde etmiş ve bölgenin önde gelen tüccarlarının ilgi ve takdirini kazanmıştır. Selim Selam’ın ticaretteki bu başarısı kendisinin bir dönem ticaret odası üyeliğine (1903-1906) ve Ziraat Bankası başkanlığına (1900-1909) seçilmesini sağlamıştır.Selam hayatının daha sonraki dönemlerinde iktisadî meselelerin yanı sıra, siyasî faaliyetlere de katılmaya başlamıştır. Prensip olarak Osmanlı devletinin bütünlüğünden yana tavır almakla birlikte, bir kısım ıslahatların hayata geçirilmesinin kaçınılmazlığına da inanmaktadır. Islahatların kalıcılığı için eğitimin önemini vurgulayan Selam, bu nedenle eğitimin yaygınlaştırılmasını amaçlayan Makâsıd-ı Hayriye-i İslâmiye Cemiyeti’nde bizzat yer almıştır. 1909 ve sonrasında aktif olarak siyasete atılan Selam, İkinci Meşrutiyet’in ilanından sonra bir süre Beyrut Belediye Başkanlığı yapmıştır. 1913 yılında Arapların geleceklerini tayin etmek amacıyla Paris’te toplanan Birinci Arap Kongresi’ne katılmış ve burada Osmanlı devletinin yanında olmakla birlikte, Lübnan’da ıslahatlar yapmak ve bu ıslahatları hayata geçirmek yönündeki temel tezini savunmuştur.Selim Selam daha sonra, 1914 ve 1918 yılları arasında Beyrut mebusu olarak Osmanlı Meclis-i Mebusanı’na seçilmiştir. Osmanlı yönetiminin ortadan kalkmasının ardından kurulan kısa ömürlü Arap hükümetinde yer alan Selam hayatının son dönemlerini, Filistin toprakları için Siyonist hareketle mücadele ederek geçirmiştir. Bu amaç doğrultusunda sahip olduğu Hûle arazilerini var gücüyle muhafazaya çalışmıştır. 1934 yılında, Hûle arazileri elinden alındıktan sonra, Selim Ali Selam enerjisini Lübnan’daki Fransız mandasına karşı faaliyetlere sarf etmiştir.Selim Selam’ın Osmanlı’nın siyasî durumu hakkındaki fikirlerini dört başlık altında özetlemek mümkündür:1. Selim Selam neredeyse taassup derecesinde Osmanlıcıdır ve Arap dünyasının Osmanlı devletinden ayrılmasına kesinlikle karşıdır. Bununla beraber, Arap coğrafyasındaki mevcut sorunların da farkındadır. Selam söz konusu problemlerin gerçekleştirilebilmesi muhtemel köklü ıslahatlarla ve yönetimin yerel idarelere transfer edilmesiyle aşılabileceği kanısındadır. (s. 73) Bu açıdan bakıldığında kendisini adem-i merkeziyetçi olarak tanımlamak mümkündür.2. Selim Selam, İngiliz ve Fransız müdahaleciliğine keskin bir şekilde karşıdır. Her ne kadar hayatının erken dönemlerinde Fransız yönetimine yakınlık göstermişse de temelde Avrupalı devletlerin yönetim talebine karşı çıkmış ve bu devletlerle işbirliği yapan arkadaşlarına da tepki göstermiştir. (s. 45)3. Selim Selam dine ve mezhebe dayalı ayrılıklara karşı durmuş, Lübnan’ın bütünlüğünden yana tavır almıştır. Bu duruşun önemi, Lübnan’ın çok çeşitli dinî ve etnik grupları bir arada barındırdığı göz önünde tutulduğunda, daha da anlam kazanmaktadır.4. Selim Selam elzem gördüğü ıslahatların, dışarıdan ithal edilecek yabancı teknokratlar yerine bölgenin yetiştireceği genç ve eğitimli insanlar tarafından uygulanması gerektiğini düşünmektedir. Bu açıdan genç nesillerin eğitimine özel bir önem atfeder. Nitekim bizzat kendisinin kurucuları arasında yer aldığı cemiyetlerde de gençlerin iyi eğitilmesi doğrultusunda faaliyetlerde bulunur.