İslâm Düşüncesi-1: Emrullah Efendi’nin İkdam Gazetesindeki Felsefe ve Bilime Dair Makaleleri

Paylaş:

Me­de­ni­yet Araş­tır­ma­la­rı Mer­ke­zi’nin Tez­gâh­ta­ki­ler top­lan­tı di­zi­si­nin Şu­bat ayı ko­nu­ğu “Em­rul­lah Efen­di’nin İk­dam Ga­ze­te­sin­de­ki Fel­se­fe ve Bi­li­me Da­ir Ma­ka­le­le­ri” baş­lık­lı yük­sek li­sans te­zi­ni Prof. Dr. İs­ma­il Ka­ra’nın da­nış­man­lı­ğın­da Mar­ma­ra Üni­ver­si­te­si Sos­yal Bi­lim­ler Ens­ti­tü­sü Fel­se­fe ve Din Bi­lim­le­ri Ana­bi­lim Da­lı İs­lâm Fel­se­fe­si Bi­lim Da­lı’nda ta­mam­la­yan Mer­yem Üke idi.Üke, ilk ola­rak te­zi­nin bö­lüm­le­ri­ni ve içe­ri­ği­ni an­lat­tı: İlk bö­lüm­de Em­rul­lah Efen­di’nin ha­ya­tı, eser­le­ri ve ma­ka­le­le­ri; ikin­ci bö­lüm­de İk­dam ga­ze­te­sin­de­ki on bir ma­ka­le­nin trans­kri­bi; üçün­cü bö­lüm­de ise ma­ka­le­ler, ders not­la­rı ve di­ğer ga­ze­te ya­zı­la­rın­dan der­le­nen Türk­çe-Fran­sız­ca, Fran­sız­ca-Türk­çe yak­la­şık iki yüz el­li kav­ra­mı içe­ren bir fel­se­fe söz­lü­ğü.Te­zin­de Em­rul­lah Efen­di’nin İk­dam ga­ze­te­sin­de­ki ma­ka­le­le­ri­ni (1896-1900) ele al­dı­ğı­nı söy­le­yen Üke, Em­rul­lah Efen­di’nin ha­ya­tıy­la il­gi­li şu bil­gi­le­ri ver­di: Em­rul­lah Efen­di 1858’de Lü­le­bur­gaz’da doğ­du. İb­ti­da­î­yi ve rüş­di­ye­yi Lü­le­bur­gaz’da oku­duk­tan son­ra İs­tan­bul’a ge­le­rek Mekteb-i Mülkiye’yi bi­tir­di. Son­ra Yan­ya, Se­la­nik, Ha­lep ve İz­mir’de Maa­rif Mü­dür­lü­ğü yap­tı. 1893’de Ce­nev­re’ye ka­çan Em­rul­lah Efen­di, iki-üç ay son­ra Sul­tan’ın iz­ni ve İz­mir’de kal­mak şar­tıy­la Ce­nev­re’den ge­ri dö­ner. Da­ha son­ra İs­tan­bul’a ge­ri dö­ner ve Ser­vet-i Fü­nûn’da Em­rî is­miy­le ya­zı­lar yaz­ma­ya baş­lar. Yaz­dı­ğı ya­zı­lar da­ha çok ter­bi­ye ile il­gi­li­dir. Da­ha son­ra İk­dam ga­ze­te­si sa­hi­bi Ah­met Cev­det, Kâ­mûs-ı Ulûm pro­je­si­nin ba­şı­na Em­rul­lah Efen­di’yi ge­tir­miş­tir. İm­za­sız ya­zı­la­rın Em­rul­lah Efen­di’ye ait ol­du­ğu­nu ken­di­sin­den öğ­ren­di­ği­miz Ne­cip Asım Bey, ken­di­si­nin ve bir­kaç ar­ka­da­şı­nın da bu pro­je­de yer al­dı­ğı­nı ifa­de et­miş­tir. Ne­cip Asım Bey, 1896 yı­lın­dan iti­ba­ren Em­rul­lah Efen­di’nin dil tar­tış­ma­la­rı­na yö­ne­lik Mu­hi­tü’l-Maâ­rif ad­lı an­sik­lo­pe­di­si­ne yö­ne­lik ya­zı­la­rı­nı İk­dam’da ya­yın­lan­ma­ya baş­la­dı­ğı­nı söy­le­mek­te­dir. Kâ­mûs-ı Ulûm’da yer alan ya­zı­la­rın bir kıs­mı Em­rul­lah Efen­di’ye di­ğer kı­sım­la­rı ise Ah­met Cev­det ve Ne­cip Asım Bey’e ait­tir. İk­dam’da­ki ya­zı­lar doğ­ru­dan Em­rul­lah Efen­di is­miy­le de­ğil “Ulûm-ı li­sa­niy­ye mu­har­ri­ri” müs­te­ar is­miy­le yer al­mış­tır. El­li ya­zı ya­yım­lan­dık­tan son­ra, 1898’de al­tı ay­lık bir ara ve­ri­lir ve ar­dın­dan Mu­hî­tü’l-Maâ­rif’de ya­yım­la­na­cak ya­zı­la­rın tef­ri­ka­sı­na de­vam edi­lir. Bu ya­zı­lar da­ha son­ra ge­niş­le­ti­le­rek an­sik­lo­pe­di­ye alı­nır ve el­li sa­yı sü­rer. Bu tez­de Em­rul­lah Efen­di’nin 1900’e ka­dar ya­yım­la­nan yak­la­şık yüz ma­ka­le­si ele alın­mış­tır. Bun­la­rın içe­ri­sin­de de “fel­se­fe ne­dir?”, es­te­tik ve­ya hik­met-i be­dî‘îye, his ile his­si­ya­ta ve “âme-es­prit”in ru­ha mı yok­sa nef­se mi kar­şı­lık ge­le­ce­ği­ne da­ir te­mel fel­se­fî kav­ram­lar­la il­gi­li ma­ka­le­le­re yer ve­ril­miş­tir. Dö­ne­mi­nde çe­şit­li tar­tış­ma­la­ra da se­bep olan “Hik­met-i Lü­ga­viy­ye” ve “Sarf-ı Hi­ke­mî” baş­lık­lı ya­zı­la­rı da doğ­ru­dan dil fel­se­fe­siy­le ala­ka­lı ol­ma­sı ha­se­biy­le yer ve­ril­miş­tir. Mu­hi­tü’l-Maâ­rif’de or­tak bir dil ve im­la kul­la­nıl­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni söy­le­yen Em­rul­lah Efen­di, Türk­çe’nin fel­se­fî an­lam­da zen­gin ve Ba­tı dil­le­riy­le ben­zer­lik içe­ri­sin­de ol­du­ğu­nu be­lirt­mek­te ve buna fi­il-i cev­he­rî kav­ra­mı­nı ya­ni “–dır”ı ör­nek ola­rak gös­ter­mek­tedir.Em­rul­lah Efen­di’nin fel­se­fey­le iliş­ki­si­ni dil üze­rin­den or­ta­ya koy­du­ğu­nu söy­le­yen Üke, bu­nun se­ren­ca­mı­nı da şöy­le an­lat­tı: Em­rul­lah Efen­di Se­la­nik Maa­rif Mü­dü­rü ol­du­ğu yıl­lar­da Me­cel­le-i Mu­al­li­mîn’de yaz­dı­ğı Mu­hi­tü’l-Maâ­rif’in ilk ya­zı­sın­da ter­bi­ye­ye yar­dım­cı ilim­ler ola­rak bir ilim­ler tas­ni­fi yap­mış­tır. Bun­la­rın ba­şın­da fel­se­fe­ye yer ve­ren Em­rul­lah Efen­di, bu­ra­da da­ha zi­ya­de fel­se­fe ta­rih­çi­li­ği yap­mış­tır. Aris­to’dan baş­la­ya­rak kı­sa bir fel­se­fe ta­ri­hi an­la­tan Em­rul­lah Efen­di’nin ya­zı­sın­da, Üke’nin vur­gu­la­dı­ğı üze­re İs­lâm fel­se­fe­si­ne da­ir iz­ler yok de­ne­cek ka­dar az ol­mak­la bir­lik­te Fran­sız ve Ba­tı fel­se­fe­si et­ki­si çok faz­la gö­ze çarp­mak­ta­dır. İlm-i ruh ve Dâ­rül­fü­nun’da­ki ilm-i ah­lâk ders not­la­rı­nın ta­ma­men kav­ram ter­cü­me­si şek­lin­de ol­du­ğu gö­rü­lür. Bu tar­zı­nı, Se­la­nik Maa­rif Mü­dür­lü­ğün­de, İk­dam ga­ze­te­sin­de­ki fel­se­fe ya­zı­la­rın­da ve 1900 yı­lın­da açı­lan Dâ­rül­fü­nun’da­ki fel­se­fe ho­ca­lı­ğı sı­ra­sın­da da sür­dür­müş­tür.Da­ha son­ra Üke te­zin ikin­ci bö­lü­mün­de, ma­ka­le­le­rin ta­şı­dı­ğı öne­mi de­ğer­len­dir­di­ği­ni söy­le­ye­rek söz­le­ri­ne şöy­le de­vam et­ti: Em­rul­lah Efen­di’nin söy­le­dik­le­ri­nin öne­mi dö­ne­miy­le il­gi­li ya­pı­la­cak di­ğer ça­lış­ma­lar­la or­ta­ya çı­ka­cak­tır. İlk baş­ta “âme-es­prit”i ya­zar­ken her şe­yin te­me­lin­de psi­ko­lo­ji­nin ol­ma­sı ge­rek­ti­ği­ni; hat­ta me­ta­fi­zi­ğin te­me­lin­de bi­le il­mu’n-nefs yer al­dı­ğını söy­ler ve bir ki­şi­nin “ah­lâ­kı, ilm-i cis­ma­nî­yi ve fel­se­fî ilim­le­ri bil­me­si için il­mu’n-nefs bil­me­si ge­re­kir” der. Ay­rı­ca Mu­hi­tü’l-Maâ­rif’de­ki or­tak di­lin de yi­ne il­mu’n-nefs va­sı­ta­sıy­la ku­ru­la­bi­le­ce­ği­ni söy­le­mek­te­dir. Em­rul­lah Efen­di böy­le­ce her­ke­se hi­tap edi­le­bi­le­ce­ği­ni, hik­met-i lü­ga­vi­ye­nin de an­cak il­mu’n-nefs va­sı­ta­sıy­la bi­li­ne­ce­ği­ni id­di­a et­miş­tir. Di­ğer ya­zı­la­rı da “hik­met-i lü­ga­vî” baş­lı­ğı al­tın­da ec­zâ-yı ke­lâm, sarf-ı hi­ke­mî ile “dü­şün­ce na­sıl ifa­de edi­lir”i an­la­tır. Sa­de­ce ta­nı­tı­cı ve ta­nım­la­yı­cı tarz­da olan es­te­tik ve his­si­yat­la il­gi­li fel­se­fî ma­ka­le­le­rin­de, bu ko­nu­la­rı ilk ola­rak araş­tı­ran­la­rın kul­lan­dı­ğı ter­mi­no­lo­ji­nin Türk­çe­ye na­sıl ak­ta­rı­la­ca­ğı­na yer ver­miş­tir. Esa­sen eği­tim­ci olan Em­rul­lah Efen­di, ta­ma­men kav­ram­sal ve ta­ri­hî tar­tış­ma­lar yap­mış ve ulaş­tı­ğı so­nuç­la­rı öğ­ren­ci­le­re na­sıl ak­ta­ra­ca­ğı üze­rin­e de cid­di bir şe­kil­de dü­şün­müş­tür.Üke, te­zin­de, Dâ­rül­fü­nun’da­ki ilk ilm-i hik­met (fel­se­fe) ders­le­ri­ni ve­ren Em­rul­lah Efen­di’nin ders tak­ri­ri­ni na­sıl yap­tı­ğı­nı, ne­le­ri ele al­dı­ğı­nın gös­ter­me­ye ça­lış­tı­ğı­nı; fa­kat dö­ne­min ga­ze­te­le­ri üze­ri­ne ya­pı­lan her­han­gi bir ça­lış­ma ol­ma­dı­ğın­dan ga­ze­te­nin öne­mi­ne da­ir ye­ter­li bir ce­vap ve­re­me­di­ği­ni ifa­de et­ti. Bu çer­çe­ve­de­ki prob­lem­le­ri an­lat­ma­ya de­vam eden Üke, Dâ­rül­fü­nun’un ho­ca­la­rı ve ver­dik­le­ri ders­le­re da­ir bir­ta­kım so­run­lar ol­du­ğu­nu -me­se­la ilm-i hik­met gru­bun­da yer alan man­tık, ah­lâk, ilm-i hik­met, il­mu’n-nefs gi­bi ders­le­re kim­le­rin gir­di­ği­ne da­ir ye­ter­li bil­gi ol­ma­dı­ğı­nı- söy­le­di. Bu du­rum, Üke’nin de işa­ret et­ti­ği gi­bi, Dâ­rül­fü­nun üze­ri­ne cid­di ça­lış­ma­la­rın ya­pıl­ma­sı­nı ge­rek­ti­ri­yor. Üke, son ola­rak şu hu­su­sa işa­ret et­ti:Em­rul­lah Efen­di’nin et­ki­le­ri­nin gö­rü­le­bil­me­si açı­sın­dan ken­di­sin­den son­ra iç­ti­mai­yat ders­le­ri­ne gi­ren Zi­ya Gö­kalp’le mu­ka­ye­se edil­di­ği bir ça­lış­ma ya­pıl­ma­lı­dır. Zi­ya Gö­kalp, bir kon­fe­ran­sın­da Em­rul­lah Efen­di’nin “Tuğ­ba Ağa­cı na­za­ri­ye­si”ne de­ği­ne­rek, Em­rul­lah Efen­di’nin fark­lı bir yö­nü­ne işa­ret et­miş ve dik­kat­le­ri ona yö­nelt­miş­tir. Em­rul­lah Efen­di’nin “Tuğ­ba ağa­cı na­za­ri­ye­si” eği­tim­le il­gi­li bir na­za­ri­ye­dir. O bu bağ­lam­da, il­köğ­re­ti­min iyi ola­bil­me­si için bu okul­la­ra öğ­ret­men ye­tiş­ti­ren Dâ­rül­fü­nun’a ve med­re­se-i mu­al­li­mîn­le­re önem ve­ril­me­si ge­rek­ti­ği­ni söy­ler. Bu gö­rü­şe bir­çok eleş­ti­ri yö­nel­til­miş­tir.

Em­rul­lah Efen­di’nin fel­se­fî ba­kış açı­sı hak­kın­da so­ru­lan bir so­ru­nun ce­va­bın­da Üke, şun­la­rı söy­le­di: Onun için be­lir­le­yi­ci nok­ta ken­di­si­ni fel­se­fe­ci de­ğil; eği­tim­ci ola­rak ta­nım­la­ma­sı­dır. Ba­tı’nın an­la­şıl­ma­sı için on­la­ra ait fel­se­fî kav­ram­la­rın ter­cü­me­si­ne önem ve­ril­me­si ge­rek­ti­ği­ni söy­ler; bun­dan do­la­yı ken­di­si fel­se­fe di­li kur­ma nok­ta­sın­da çok önem­li bir yer­de dur­mak­ta­dır. Em­rul­lah Efen­di Maa­rif Na­zı­rı ol­du­ğun­da bu ça­lış­ma tar­zı­nı ku­rum­sal­laş­tır­ma im­kâ­nı bu­lur. 1912’de Is­tı­la­hat-ı İl­mi­ye En­cü­me­ni’nin ku­rul­ma­sı­nı is­ter ve ve­fa­tı­na (1914) ka­dar ken­di­si de bu­ra­da fii­len yer alır. En­cü­men­de bu­lu­nan her­kes bir fel­se­fe di­li kur­ma hu­su­sun­da ona çok şey borç­lu­dur. Ter­cü­me­le­ri ya­par­ken İs­lâm fel­se­fe­si­nin ilk dö­nem­le­rin­de ya­pı­lan ter­cü­me­ler­den yar­dım alır. İs­lâm fel­se­fe­si­nin kav­ram­la­rıy­la Ba­tı fel­se­fe­si kav­ram­la­rı­nı ifa­de et­me­ye ça­lış­mış­tır

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir