İslâmî İlimler-2: Fıkıh Usulü Literatüründe İstıshâb

Paylaş:

Mar­ma­ra Üni­ver­si­te­si Sos­yal Bi­lim­ler Ens­ti­tü­sü’nde ya­kın za­man­da ta­mam­la­dı­ğı “İlk Beş Asır Usu­lü’l-Fıkh Li­te­ra­tü­rün­de İs­tıs­hâb De­li­li” baş­lık­lı dok­to­ra te­zi­ni Bi­lim ve Sa­nat Vak­fı Me­de­ni­yet Araş­tır­ma­la­rı Mer­ke­zi’nin ko­nu­ğu ola­rak ka­tıl­dı­ğı Tez­gâh­ta­ki­ler prog­ra­mın­da biz­ler­le pay­la­şan Nur­ha­yat Ha­ral Yal­çı, ko­nuş­ma­sı­nın başında is­tıs­hâb ko­nu­su­nun usul-ı fı­kıh için­de tek­nik bir ko­nu teş­kil et­ti­ği­ni vurguladıktan sonra te­zin­de fı­kıh usu­lü il­mi­nin ge­li­şi­mi açı­sın­dan önem­li bir asır olan be­şin­ci asır dâ­hil ol­mak üze­re, ilk beş asır usul eser­le­rin­de­ki is­tıs­hâ­ba da­ir mü­la­ha­za­la­rı ve bu de­li­lin ilk dö­nem usul bil­gin­le­ri ta­ra­fın­dan na­sıl al­gı­lan­dı­ğı­na da­ir te­mel yak­la­şım­la­rı or­ta­ya koy­ma­ya ça­lış­tı­ğı­nı ve bu ko­nu­yu de­ğer­len­di­re­bil­mek için, ara­la­rın­da dört mez­hep âlim­le­ri­nin ya­nı sı­ra İbn Hazm, Ka­dı Ab­dül­ceb­bar, Ebu’l-Hü­seyn el-Bas­rî gi­bi âlim­le­rin­de bu­lun­du­ğu, fark­lı mez­hep ve ekol­ler­den 18-20 mü­el­li­fin eser­le­ri­ni in­ce­le­di­ği­ni ifa­de etti. İn­ce­le­di­ği dö­ne­me ait eser­ler­de fı­kıh usu­lü­nün ve kav­ram­la­rı­nın he­nüz otur­ma­mış ve tam yer­leş­me­miş ol­du­ğu­nu ifa­de eden Yal­çı, bu se­bep­le hem ko­nu­dan hem de mal­ze­me­den kay­nak­la­nan zor­luk­lar­la kar­şı­laş­tı­ğı­nı di­le ge­tir­di.Ko­nuş­ma­cı, araş­tır­ma­sı­nın baş­lan­gıç so­ru­la­rı ola­rak şun­la­rı or­ta­ya koy­du: Şâ­ri‘in hak­kın­da hiç­bir hü­küm be­lirt­me­di­ği bir alan var mı­dır? Ki­tap ve sün­net­ten, ya­ni sa­yı­ca sı­nır­lı me­tin­ler­den ha­re­ket­le sı­nır­sız olay­la­rın çö­zü­müy­le meş­gul olan, bu çö­züm­le­ri üret­mek için ge­rek­li de­lil ve me­tot­la­rı araş­tı­ran ve hiç­bir ola­yın hü­küm­süz bı­ra­kı­la­ma­ya­ca­ğı ka­na­ati­ni ta­şı­yan müc­te­hid­ler, hak­kın­da hü­küm be­lir­til­me­miş alan­la­ra na­sıl ve ne ka­dar mü­da­hil ola­bi­lir­ler? Bu boş alan­da as­lo­lan hazr mı­dır ibâ­ha mı?Esas­ta “sa­bit olan şe­yin de­vam­lı­lı­ğı”nı ifa­de eden is­tıs­hâb, fı­kıh usu­lün­de­ki fer‘î de­lil­ler­den bi­ri­dir. Fı­kıh usu­lü âlim­le­ri is­tıs­hâ­bı “Geç­miş­te sa­bit olan bir du­ru­mun -de­ğiş­ti­ği­ne da­ir de­lil bu­lun­ma­dık­ça- hâ­li­ha­zır­da var­lı­ğı­nı ko­ru­du­ğu­na hük­met­mek” ola­rak ta­rif eder­ler. Bu­na gö­re, var­lı­ğı ya­ki­nen bi­li­nen bir şe­yin or­ta­dan kalk­tı­ğı ve ke­za yok­lu­ğu ke­sin ola­rak bi­li­nen şe­yin or­ta­ya çık­tı­ğı hu­su­sun­da şüp­he­ye dü­şül­dü­ğün­de -or­ta­dan kalk­ma ya da or­ta­ya çık­ma­ya da­ir de­lil bu­lun­ma­dı­ğı müd­det­çe- is­tıs­hâb ile hük­me­di­le­rek, ön­ce­den ke­sin ola­rak bi­li­nen du­ru­mun sür­dü­ğü­ne hük­me­di­lir. Ko­nuy­la il­gi­li üç te­mel il­ke­nin (Be­râ­et-i zim­met asıl­dır / Eş­ya­da as­lo­lan ibâ­ha­dır / Şek ile ya­kîn za­il ol­maz) ya­nı sı­ra ben­zer il­ke­le­rin de (As­lo­lan bir za­man­da sa­bit olan şe­yin var­lı­ğı­nı de­vam et­tir­me­si­dir) il­gi­li eser­ler­de hem me­tin hem de kav­ram ola­rak yer al­dı­ğı­nı söy­le­yen Yal­çı, is­tıs­hâb-ı hâl ile ibâ­ha-i as­liy­ye ara­sın­da­ki iliş­ki­ye de dik­kat çek­ti. Bu­na gö­re, “hak­kın­da özel de­lil bu­lun­ma­yan du­rum­lar­da eş­ya­dan ya­rar­lan­ma ve dav­ra­nış­lar­da ser­best ol­mak an­la­mın­da is­tıs­hâb, müc­te­hi­din zih­nin­de yer alan ve akıl­da yer­le­şik bi­rer hü­küm ol­du­ğu ka­bul edi­len as­lî ibâ­ha ve as­lî be­râ­et an­la­yış­la­rı­nın li­te­ra­tür­de tek­nik ola­rak ifa­de edil­miş ha­li gi­bi­dir. Do­la­yı­sıy­la usul eser­le­rin­de ge­nel­lik­le şer‘î de­lil­le­rin so­nun­cu­su ola­rak zik­re­di­len is­tıs­hâ­bın, hak­kın­da hük­mü be­lir­len­me­yen şey­ler­de as­lî ibâ­ha fik­ri­ne ulaş­tır­ma­sı açı­sın­dan, as­lın­da fer‘î de­lil­le­rin il­ki ola­rak dü­şü­nül­me­si müm­kün­dür.”Nurha­yat Yal­çı, is­tıs­hâ­bın te­rim ola­rak ilk de­fa Ma­li­kî mez­he­bi­ne men­sup İb­nu’l-Kas­sâr’ın eser­le­rin­de gö­rül­dü­ğü­nü, an­cak on­dan ön­ce Ha­ne­fî­ler­den Ces­sâs’ın me­tin­le­rin­de il­gi­li kav­ram­la­ra rast­lan­dı­ğı­nı ve ilk dö­nem­de­ki usul eser­le­rin­de ko­nu­nun da­ğı­nık bir şe­kil­de ele alın­dı­ğı­nı ifa­de et­ti. Ay­rı­ca, bu dö­nem­de­ki usul bil­gin­le­ri­ne is­tıs­hâb ko­nu­sun­da­ki gö­rüş­le­ri­nin ke­lâ­mî gö­rüş­le­riy­le de ala­ka­lı ol­du­ğu­na; hat­ta şe­ri­a­tın vü­ru­dun­dan ön­ce eş­ya­ya da­ir hü­küm­le­ri ve hüsn-kubh me­se­le­sin­de­ki gö­rüş­le­ri­ne gö­re is­tıs­hâb hak­kın­da­ki ba­kış açı­la­rı­nın fark­lı­laş­tı­ğı­na de­ğin­di.Yal­çı’ya gö­re, ilk dö­nem usul eser­le­rin­de “be­râ­et-i zim­met” ile mad­dî bir borç de­ğil; di­nî mü­kel­le­fi­ye­tin yok­lu­ğu an­la­şı­lı­yor­du; be­râ­et-i as­liy­yenef­yü’l-hükmnef­yü’l-vü­cûb da de­nen bu il­ke­ye gö­re, şer‘ va­rid ol­ma­dık­ça ya da şer‘î de­lil bu­lun­ma­dık­ça her­han­gi bir di­nî yü­küm­lü­lük de doğ­ma­mak­ta­dır.Ço­ğu li­san­süs­tü öğ­ren­ci ve aka­de­mis­yen olan din­le­yi­ci­le­rin so­ru­la­rıy­la da­ha da açı­lan ko­nu ve tar­tış­ma­lar, Yal­çı’nın, kar­şı­la­şı­lan me­se­le­ler­de müc­te­hi­din önü­nü aç­ma­sı ve kül­lî bir ba­kış açı­sı sun­ma­sı açı­sın­dan çok bü­yük önem ta­şı­yan is­tıs­hâ­bın, ilk dö­nem­de­ki an­la­mı öne çı­ka­rı­la­rak fı­kıh fa­ali­ye­tin­de­ki ye­ri­ni al­ma­sı ge­rek­ti­ği yö­nün­de­ki ka­na­ati­ni pay­laş­ma­sıy­la so­na er­di.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir