Sosyal Bilimler-1: 20. Yüzyıl Başlarında Sömürgecilik, Arap Milliyetçiliği ve Hilafet Meselesi
Hilafet, Avrupa sömürgeciliği ve Arap milliyetçiliği arasındaki etkileşim şimdiye kadar sosyal bilimler literatüründe hak ettiği akademik ilgiyi bulamamıştır. Bu konular etrafında yapılan tartışmalar dikkate alındığında böyle bir çalışmanın hem Arap milliyetçiliği literatüründe ve bu zaviyeden hilafet üzerine yapılan tartışmalarda, hem de Avrupa sömürgeciliğinin anlaşılmasında boşlukta duran birçok sorunun cevaplandırılmasına katkı yapacağı aşikârdır.Nurullah Ardıç, 2009 yılı başında California Üniversitesi’nde tamamladığı doktora tezinde Ortadoğu’da sekülerleşme sürecini ve bu çerçevede özellikle Hilafet kurumunun dönüşümünü ve bu kurum üzerindeki tartışmaları incelemiş. Tezinde bir taraftan 19. yüzyılın başından 1924 yılına kadarki dönemde Osmanlı-Türk modernleşmesinin sekülerleşme boyutunu, diğer taraftan da -Türkiye’nin yanı sıra- Arap Yarımadası, Kuzey Afrika ve Hindistan’daki hilafet tartışmalarını orijinal kaynaklara dayanarak kapsamlı biçimde ele alan Ardıç, makro ve mikro seviyede yapılan analizler sonucunda sözkonusu dönemde Ortadoğu’da yaşanan din-devlet ve din-sekülarizm ilişkilerinin Avrupa’dakinden farklı bir nitelik taşıdığını, zira bu ilişkilerin ‘çatışma’dan ziyade ‘intibak’ (accommodation) kavramıyla açıklanabileceğini (ancak zaman zaman çatışmaların da yaşandığını) öne sürüyor.Konuşmacı sunumunda 20. yüzyıl başlarında gelişen din-siyaset ilişkilerinin anlaşılmasına yaptığı katkı açısından önemli bir boşluğu dolduran hacimli çalışmasının hilafet, milliyetçilik ve sömürgecilik arasındaki ilişkilere dair bölümünü dinleyicilerle paylaştı. Nurullah Ardıç’ın sunumu bir yandan Muhammed Abduh, Reşid Rıza, Abdurrahman Kevakibî ve Ali Abdurrâzık gibi entelektüellerin Osmanlı hilafeti hakkında yazdıklarından yola çıkarak, Arap milliyetçiliğinin hilafet yorumunu ve bu bağlamda sömürgecilik ile ilişkisine odaklandı; diğer taraftan da Osmanlı yanlısı siyasetçi ve ulemanın Arap milliyetçilerine karşı ortaya koydukları faaliyet ve söylemlerini tartıştı. Arap milliyetçisi siyasetçi ve yazarlar tarafından zaman zaman dile getirilen “Arap hilafeti” ve “Hilafetin Kureyşiliği” tezleri ile -başta İngilizler olmak üzere- Avrupalı siyaset çevreleri ve oryantalistlerin tezleri arasındaki paralelliğe dikkat çeken Ardıç, Arap milliyetçiliğinin Osmanlı hilafetine karşı Arap hilafeti söyleminin güçlenmesinde önemli katkı yaptığını belirtti. Ardıç’a göre, yukarıda isimleri zikredilen Arap yazarların fikrî temellerini oluşturdukları Arap hilafeti projesi, emperyalist güçlerin de desteğiyle Şerif Hüseyin tarafından uygulamaya konulmuştur. Arap hilafeti söylemi Arap milliyetçisi söylemin de önemli bir parçasını oluşturmakta olup Osmanlı iskeletinden ayrılışın başlangıcını oluşturmaktadır.Nurullah Ardıç makro seviyede tarihsel-mukayeseli analiz, mikro düzeyde ise söylem analizi yöntemlerini kullandığını belirttiği çalışmasının bu bölümünde Arap milliyetçileri ile Osmanlı taraftarları arasındaki siyasî ve ideolojik çekişmede tartışmanın her iki tarafının da son derece yoğun bir İslâmî söyleme başvurduklarını, kendi siyasî pozisyonlarını böylelikle meşrulaştırdıklarını belirtip bu konuda çeşitli örnekler verdi. Bu çerçevede, Arap milliyetçileri tarafından, Arap topraklarında milliyetçiliğin teoriden pratiğe geçişinde önemli bir köşe taşı olarak görülen Şerif Hüseyin isyanının da hilafet ve sömürgecilik bağlamında analizinin yapıldığı sunumda Ardıç, Şerif Hüseyin’in isyanının ve isyanı meşrulaştırmak için kullandığı söylemin kendi tezini ispatlayan önemli bir olay olduğunu vurguladı.Sunumun sonunda katılımcıların sorularıyla açılan tartışmada Arap milliyetçiliğinin kökenleri, tarihsel dönüşümlerde elitlerin rolü ve hilafetin önemi gibi konular görüşüldü.