Hatıralarla Yakın Tarih 17 / Ali Vehbi Aykota, Acıpayam
İnsanoğlu için geçmişin izlerini sürmek zor ama zarurî bir meşgaledir. Çünkü kendi geçmişini, yani kişiliğini ya da toplumsallığını dokuyacağı neredeyse tek kaynak orasıdır. Bu noktadan itibaren kişisellik ve toplumsallık birbirine karışır ve bir taraftan toplumsal süreçler içerisinde kişisel hikayelerin izi görülmeye, diğer taraftan kişisel hikayelerin içerisinden toplumsal süreçlerin sesi yankılanmaya başlar. Bu çok sesliliğin en canlı işitildiği metinlerin başında ise hatıratlar gelir. Özellikle de bu hatıratlar, yaşanan toplumsal süreçlerde tek tek insanların hayatına düşen parçaların öneminin farkeden, yani kendi yazma ameliyesinin bir mikro tarih işlevi göreceği bilinciyle hareket eden birisinin kaleminden çıkmışsa. Ama ne yazık ki toplumumuzda hatıratlar konusunda ortaya çıkan iki şanssızlık sözkonusudur. İlki birçok farklı gerekçeyle izahı yapılsa da hatırat yazma konusundaki eksik-lik. İkincisi az sayıda da olsa yazılan hatıratlara yönelik olarak gösterilen ilgisiz-lik. İçerdiği öznel değerlendirmelere rağmen hatıratlar özellikle yazıldıkları dönemin ilgili kaynaklarıyla doğrulanarak kullanıldığında oldukça derin ve zengin çıkarımlara imkân veren kıymetli kaynaklardır. Ali Vehbi Aykota’nın II. Meşrutiyet öncesinden başlayarak Birinci Dünya Savaşı’na kadar geçen dönemde yaşadıklarından ve yaşadığı yöreye ait bilgilerden oluşan Acıpayam,1 bu bağlamda değerlendirilebilecek hatıratlardan biridir.Yüreğil2 Muallimi Ali Vehbi (Aykota)’nın telifi olan kitabın esas meselesi, yüzyıl başında klasik medreseye alternatif olarak kurulmaya çalışılan modern mekteplerden birinin, yani Yüreğil Mektebi’nin kuruluş serüvenini ortaya koymaktır; zira Ali Vehbi, bu mektebin ilk muallimidir. Eserde öne çıkan diğer önemli husus ateşli bir İttihatçı olan Mustafa Reşid’dir. Dolayısıyla bizim için eser, bir şahıs üzerinden o dönemde yaşanan zihnî dönüşüm ve değişimin izlerini sürebilme imkânı verirken bir kurum üzerinden de mektep-medrese çatışmasının izlerini sürebilme imkânı sunmaktadır. Ayrıca eserde “Acıpayam Ovası” diye geçen coğrafyanın tarihine, kültürel arkaplanına, yerleşim yerlerine ilişkin birçok ayrıntı aktarılmaktadır. Bu yönüyle de eser “Acıpayam Yöresi” üzerine yapılacak çalışmalara kaynaklık edebilecek zengin bir içeriğe sahiptir.Kitapta hayatına dair detaylı bilgi verilen Mustafa Reşid’i önemli kılan şey, Paris’te anaokulundan itibaren başladığı tahsiline lisede devam ederken Jön Türklere katılması ve Ahmet Rıza’dan dersler almasıdır. Mustafa Reşid, Paris dönüşünde İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin Paris’te çıkardığı Tan Gazetesi’nin İzmir muhabiri olmuş ve gazetede ismi yerinde üç yıldız yer alan ve II. Abdühamid’e ağır ithamlar içeren ateşli yazılar kaleme almaya başlamıştır. Lakin yazıların biri sehven ismiyle çıkınca İstanbul hakkında derhal soruşturma başlatmış ve Saray-ı Hümayun’dan çıkan idam fermanı İzmir valiliğine bildirilmiştir. İzmir Valisi Kâmil Paşa, Padişah’tan af dileyen bir yazışma sürecini başlatarak hükmü muvakkaten erteler ve bu “iyi yetişmiş” genci Acıpayam kazası Rüştiye Mektebi’nde3 münhal bulunan ulum-i riyaziye muallimliğine -mütenekkiren- nefyedip gözaltında tutulmasına karar verir. Bu sürgün aynı zamanda yazımızın asıl konusu olan Yüreğil Mektebi’nin açılış sürecinin de başlangıcı anlamına gelmektedir. Ali Vehbi, Mustafa Reşid’in sürgüne kadarki hayat hikayesinde olduğu gibi Acıpayam’a ulaştıktan sonraki süreçle ilgili de ona yönelik hayranlığının izlerini taşıyan anlatımıyla bilgiler vermeye devam eder. Bu süreçte yaşananlara dair Ali Vehbi’nin anlatımında, Mustafa Reşid’in ilmi, bilgisi ve Avrupa’da edindiği düşünce yapısı olumlanır ve medrese erbabının geçmişin tekrarından öteye gitmeyen bilgisi ile Mustafa Reşid’in hem dünyevî hem de dinî alana dair rasyonel yaklaşımı karşılaştırılır.Mustafa Reşid’in zihninde Acıpayam’a gelirken riyaziye muallimliğinin ötesinde bu yörede mektepleşmeye yönelik bir projenin olduğu anlaşılmaktadır. Bunun ilk adımını Yüreğil’de hayata geçirir. Mektebin Yüreğil’de kurulmasının en büyük sebebi maarife meyyal ve usûl-i cedide ehemmiyet veren Yüreğilli Müftü Hasan Hilmi Efendi faktörüdür. Zira Mustafa Reşid’e göre usûl-i cedid üzere eğitim verecek bu kurumun eski medrese usûlüne alışmış halk tarafından benimsenmesi kolay olmayacaktır. Bu nedenle Hasan Hilmi Efendi’nin desteğini almak önemlidir. Gerek Yüreğil halkının mektebin inşasını gönüllü olarak gerçekleştirmeleri gerekse çocuklarını mektebe gönderme konusunda her geçen yıl artan ilgileri bu stratejinin doğruluğunu ortaya koymaktadır.Kendi yetiştirdiği öğrenciler ve çevresine etkisi bakımından Yüreğil Mektebi daha geniş çalışmaları hak edecek bir ilk örnektir. Ayrıca bu mektep hakkında birinci el kaynakların oldukça geniş bilgi sunması, araştırmacılar ve konun meraklıları için önemli bir imkândır.