III. Selim ve Osmanlı Donanmasının Modernizasyonu
Türkiye’de Osmanlı denizcilik tarihi alanında yapılan çalışmalarda son yıllarda ciddi bir artış görülmektedir. Özellikle klasik dönem çalışmaları daha fazla göze çarpmaktadır. “Kürekli ve yelkenli gemiler dönemi” de denilen bu döneme ilgi bir hayli yüksek iken, Yakınçağ Osmanlı denizciliği henüz bakir bir alandır. Bu noktada Tuncay Zorlu’nun Innovation and Empire in Turkey: Sultan Selim III and the Modernisation of the Ottoman Navy adlı kitabı önemli bir boşluğu doldurmaktadır. 2004 yılında Boğaziçi Üniversitesi’nde bitirdiği “Technological Developments in the Ottoman Navy During the Reign of Selim III” adlı doktora tezinin kitap şekline getirilmiş son hâli olan bu eseri çerçevesinde Zorlu’yu misafir ettik.Zorlu’nun ilk temas ettiği husus, denizcilik terminolojisi alanındaki önemli boşluk oldu. Karşılaştığı terimler üzerinden bir terminoloji oluşturmaya çalışan, kitabının arkasına, bu alanda çalışacaklara kolaylık sağlamak için bir sözlük hazırlayan Zorlu, aslında, Osmanlı denizcilik tarihi alanında çok ciddi bir yaraya parmak bastı. Gerek Yeniçağ gerek Yakınçağ denizcilik tarihi çalışanlar için Osmanlı denizcilik terim ve kavramları gerçekten büyük zorluklar taşıyor. Bu alanda henüz doyurucu bir Osmanlı deniz terimleri sözlüğü mevcut değil. Bunun yanısıra çalışmada, III. Selim dönemi denizciliği Osmanlı Arşivi ve İngiliz Record Office kaynakları temel alınarak incelendiğinden eserin test edilebilirliği ve güvenilirliği artırmıştır.Zorlu’nun, sunumunda ilk olarak üzerinde durduğu nokta, Osmanlı coğrafyasının gemi inşa sanayinde kendi kendine yeterliliğidir. Buhar çağı öncesi yelken devrinde, gemiler için gerekli ana malzeme olan kerestenin temininde, genelde pek güçlük çekilmemiş; bakır da ülke içindeki madenlerden karşılanmıştır. İkinci önemli nokta, III. Selim döneminde Avrupa’da yaşanan ilkmakine-sanayi evresinde Osmanlının bu meseleye nasıl yaklaştığıdır. Zorlu, burada Osmanlı devlet adamlarının “Boulton-Watt” makinesini iyi bildikleri, evsafını belirterek sipariş ettikleri hâlde beklenilen sonucun alınamadığına dikkat çekiyor. Zorlu’ya göre İngiliz tüccar ve sanayicilerinin, sanayileşmenin ilk dönemlerinde bu yeni teknolojiyi dünyaya ihraç etme konusunda fazla cömert olmadıkları, kendilerine ciddi bir üstünlük sağlayan makinenin, Osmanlı’ya ulaşmasında geri durdukları hesaba katıldığında, makine alım işinin neden sonuçsuz kaldığı daha iyi anlaşılmaktadır.Üzerinde durulan üçüncü önemli nokta da gemi inşa sanayinde yeni bir teknoloji olarak kullanılan bakır kaplama işiydi. Bu işleme ilk defa 1761’de İngilizler başlıyor, Osmanlılar ise 1792-93’de bu yöntemi kullanıyor. Bu nedenle, Osmanlılar gemi teknolojisinde Avrupa’dan geride, Rusya’dan ileridedir. III. Selim devri gemileri, bakır kaplamanın yanısıra hacim olarak da epey büyük boyutlarda inşa edilmiştir ve yabancı uzmanlardan övgü almıştır.Bu dönemin gemi inşasında önemli bir diğer husus yabancı mühendislerdir. Tersane-i Âmire’de Fransız, İsveçli, İngiliz ve Hollandalı mühendisler çalışmıştır. Özellikle Fransız Le Brun ve İsveçli Rhode öne çıkan isimlerdi. Le Brun, hendesehânede dersler vermiş, Rhode ise tersanede ilk kuru havuzu yapmıştır. Bu mühendislerin, Osmanlı denizciliğine yeni teknolojileri getirme, yerli mühendisleri yetiştirme gibi olumlu katkılarının yanında, Osmanlı’nın dışarıya bağımlılığı gibi olumsuz yönleri de olmuştur. Yabancı mühendisler kanalıyla yapılan bilgi transferi, Osmanlı gemi inşa mühendislerinin yetişmesinde ilk büyük adım sayılabilir.Netice itibariyle Osmanlı denizciliği, III. Selim döneminde dünyadaki teknolojik gelişmelere bağlı olarak, gemi teknolojisinde bakır kaplama, kuru havuzun yapımı ve gemilerde merkezî mutfak gibi yenilikleri uygulamış, yabancı mühendislerden yararlanma yoluna gitmiş; böylece denizcilik alanında çağını yakalama konusunda ileri sayılabilecek adımlar atmıştır.