Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Türk Dış Politikasında Yumuşak Güç: TİKA Örneği
Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü yüksek lisans öğrencilerinden Esra Erguvan, tamamlamakta olduğu “Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Türk Dış Politikasında Yumuşak Güç: TİKA Örneği” başlıklı yüksek lisans tezinden hareketle, Türk dış politikasının son dönemlerde “yumuşak güç” enstrümanı olarak Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’na (TİKA) verdiği ağırlığa ve bu kurumun faaliyet alanlarına dair bir sunum gerçekleştirdi.Başlangıçta “yumuşak güç” kavramının ortaya çıkış süreci ve özellikle Joseph Nye’ın tanımlamasının geniş kapsamından bahseden Erguvan, bir ülkenin veya aktörün ekonomik kapasitesinin, siyasî gücünün, kültürel seviyesinin, markalarının, değerlerinin ve diğer unsurlarının yumuşak gücün etki oranını belirlediğinin altını çizdi. Yumuşak gücün “kalpleri ve zihinleri kazanmak için önemli bir araç olduğu”nu ve uluslararası yardımların böyle bir etki gösterdiğini belirtti. Daha sonra da bir kalkınma kuruluşu olarak TİKA’nın kuruluş sürecinden, kurumsal yapısından, faaliyet alanlarından ve hedeflerinden bahseden Erguvan, bu kurumun günümüze kadarki etkinlik ve performans tablosuna detaylı bir şekilde değindi.Soğuk Savaş’ın hemen akabinde Türkiye’nin değişen güç dengelerine ayak uydurmaya başladığını hatırlarsak TİKA’nın son yirmi yılda nasıl bir başarı grafiği sergilediğini daha iyi anlama imkânımız olabilir. Türkiye 90’lı yıllarda Soğuk Savaş’ın prangalarından kurtulup kendi inisiyatif alanını oluşturmaya çalıştı. Zira artık dış politikada daha rahat hareket edebilme fırsatı buldu. TİKA da bu eğilimin bir ürünü oldu. Bu kurum Erguvan’ın da belirttiği gibi 1992 yılında Türkî Cumhuriyetlerde faaliyet göstermek maksadıyla kuruldu. İlk aşamada TİKA etkinlik alanının günümüzdekinden daha sınırlı olması Türkiye’nin kendi iç istikrarı ile bağlantılıydı. Ayrıca Türkiye’nin Soğuk Savaş sonrasında oluşan “yeni dünya düzeni”ne henüz hazırlıklı olmamasının da bu kurumun etkisini sınırladığı söylenebilir. 2000’li yıllarla birlikte TİKA etkinlik alanını genişleterek Ortadoğu’da, Kafkasya’da, Balkanlar’da ve 2005’te de Afrika’da faaliyet göstermeye başladı.TİKA’nın bu bölgelerdeki faaliyet alanları “yumuşak güç” bağlamında değerlendirildiğinde ilk aşamada Türkiye’nin imajına yönelik etkinlikler ön plana çıkıyor. Bu mânâda kültür, yardım, eğitim ve kalkınma faaliyetleri TİKA’nın etkinlik çerçevesini oluşturuyor. Örneğin Türk kültürünün tanıtımına yönelik etkinlikler düzenlenmesi ve önemli tarihî mekânların restore edilmesi, kültürel faaliyetler çerçevesinde yapılanlardan sadece birkaçı. Bazı bölgelerde yoğun bir şekilde yardım faaliyetleri yapılırken, bazı bölgelerde ise eğitim faaliyetlerine ağırlık veriliyor; yani kurum değişik bölgelerin ihtiyaçlarını da dikkate alan bir faaliyet programı ile çalışıyor. Bu çerçevede TİKA’nın kurumsal olarak en fazla önemsediği konu, kalkınmaya destek mahiyetindeki yardımlar; eğitim ve kalkınma arasındaki yadsınamaz ilişkiden dolayı bu kapsama eğitim faaliyetleri de giriyor. Bu bağlamda meslekî eğitimler ve kapasite inşası etkinlikleri (okul inşası ve değişik imar faaliyetleri) ön plana çıkıyor.Özetle Erguvan, “TİKA’nın bu etkinliklerinin faaliyet gösterdiği ülkelerle bölgesel işbirliğinin artmasına yol açtığı aşikâr” derken haklı. Zira kurumun faaliyet gösterdiği ülkelerin hükümetleri, bu etkinliklere sıcak bakarken, bu vesileyle Türkiye’nin en iyi deneyimlerini kendileriyle paylaştığına inanıyor. Uluslararası alanda da bu örgüt baz alınarak Türkiye’nin yükselen bir donör olduğu belirtiliyor. Tüm bu etkinliklerin Türkiye’nin liderlik konumuna önemli bir katkı sağladığı ifade edilebilir. Günümüzde Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya’da Türkiye’ye yönelik olumlu bir algının oluşmasında TİKA’nın katkısı büyük. Velhasıl son on yılda TİKA’nın ve benzeri kurumların kapasitelerini arttırıp büyümesi ve daha fazla ön plana çıkmaya başlaması, değişen koşullarda Türk dış politikasının “yumuşak güce” ve onun araçlarına verdiği önemi arttırması ile paralel olarak açıklanabilir.