1970’lerden Günümüze Türkiye’de Sinema Dergiciliği ve Sinema Yazarlığı
İhsan Kabil, ilk gençlik yıllarında bir şeyleri keşfetme ve kendine yol çizme noktasında okulu Darüşşafaka Lisesi’nin önemli bir yeri olduğunu söyleyerek konuşmasına başladı. Okulun öğrencilere sunduğu imkânların entelektüel zihin yapısının gelişmesinde ve belli kazanımlar elde edilmesinde payının büyük olduğunu ifade etti. 12 Mart’tan sonra siyasî atmosferin değişmesiyle birlikte okuldaki canlı, renkli, kültürel, entelektüel ortamın yerini sığlığa ve yeknesaklığa bıraktığını belirtti.
Sinema dergiciliğine başlamasında en büyük etkenin ise Atilla Dorsay’ın o dönem Cumhuriyet’te haftalık olarak yayımlanan sinema yazıları olduğunu söyleyerek konuşmasına devam eden Kabil, sinemaya ilgisinin ve merakının ciddiyet kazanmasıyla birlikte dergicilik boyutunun da başladığını dile getirdi. İlk sinema dergisini okul yıllarında gittiği Dostlar Tiyatrosu’nda keşfetti: Gerçek Sinema. Böylece sinema kitaplarına yöneldiğini söyleyen Kabil, o dönemde çıkan Yeni Sinemave zor bulunan Çağdaş Sinemadergisini takip eder… Bu dergilerin genelde sol çizgide ve Batıcı bir bakış açısına sahip dergiler… İlerleyen zamanlarda Maoist bir çizgiye kayarak o minval üzere yazıların çıktığını ve artık sinema üzerinden siyaset yapılmaya başlandığını vurgulayan İhsan Kabil, sinema dergiciliğinin dönemin siyasî ortamından büyük ölçüde etkilendiğinin altını çizdi.
Diğerlerinden farklı olarak ulusal bir çizgiye sahip ve Türk sineması ağırlıklı yazıların çıktığı Gerçek Sinemadergisini görüyoruz. Kendi deyimiyle Batıcı sol perspektiften ileri gitmeyen bu dergi üzerinden yerli olanın dahi Batı’ya dönük bir zihin hareketiyle inşa edilmeye çalışıldığını dile getiren Kabil, öte yandan o yıllarda keşfettiği diğer bir derginin de Mesut Uçakan’ın beş sayılık çıkardığı bir sinema dergisi olduğunu ifade etti.
Yetmişlerde sinema dergiciliğinde bir diğer tarafı da Robert Kolejlilerin çıkardığı Görüntü Dergisietrafında toplanan, sonrasında radikal bir sol anlayışıyla Genç Sinemadergisini çıkartan grup oluşturuyordu. Kabil, ideolojinin sinemaya ne kadar çok nüfuz ettiğini, muazzam bir kamplaşmanın yaşandığını, hem bir dinamikliğin hem de bir darlaşmanın olduğu bir ortamın varlığını dile getirdi.
Gelişim Dergisi’ndeki serüvenini de anlatan İhsan Kabil, dergiye çeviri yaparak başladığından, sonraki süreçte ise derginin editöryel grubuna dâhil olduğundan bahsetti. Aynı zamanda yayın hayatına başlayan Ve Sinemaisimli, sol bir çizgiden ziyade varoluşsal bir kaygıyla çıkan dünya sineması ağırlıklı ve ciddi bir dergide yer aldığını belirtti. Hem sinemada yeni akımları ele aldıklarını hem de tarihî anlamda ayrıksı olanı yakalamaya çalıştıklarını dile getiren Kabil, yapmaya çalıştıkları şeyin kalıcı bir söylem oluşturmak olduğunu sözlerine ekledi.
Sinema dergiciliğine bir sevda işi, bir hissediş olarak bakan İhsan Kabil neyi ne kadar ortaya koyabildiğinizin ve samimiyetinizin, nereye kadar gitmek istediğinizin bir göstergesi olduğunu belirtti. Kalıcı olanı, dinginliği yakalamaya çalıştığını ama artık bu keşmekeş ortamda bu değerlerin yittiğini, muazzam bir karmaşıklık içinde yaşandığını dile getirerek sözlerini bitirdi.