Müslüman Toplumlarda Demokratikleşme: Tahrir Meydanı ve Türkiye(Democratizing Muslim Societies: Lessons from Turkey and Tahrir Square)

Paylaş:

Küresel Araştırmalar Merkezi’nin  başlattığı “Afrika Konuşmaları” dizisinin ilk misafiri Prof. Ali A. Mazrui idi. Tunus’ta başlayıp Mısır’da devam eden, ardından diğer Müslüman toplumlarda dalga dalga yayılan demokratikleşme taleplerini Türkiye’nin demokratikleşme öyküsü ile karşılaştırmalı olarak ele alan Prof. Mazrui, konuşmasının ilk bölümünü ağırlıklı olarak Türkiye’nin Atatürk devrimleri ile yaşadığı demokratikleşme sürecine ayırdı. Prof. Mazrui, Türkiye’nin 20. yüzyılın başında yaşadığı demokratikleşme sürecinin İslâm Dünyasında bir ilk olması nedeni ile çok önemli olduğunu vurguladıktan sonra bunun Tavandan/Yukarıdan Demokrasiolması nedeni ile son günlerde İslâm Dünyasında yaşanan  Tabandan Demokrasi girişimlerinden farklı olduğunu ifade etti:

“Türkiye tarihindeki Tavandan/Yukarıdan Demokratikleşmegirişiminin ön koşulu halkın taleplerinden ziyade Batılılaşma ve laikleşmeydi. Saltanatın ve Hilafetin kaldırılması gibi tüm dünya Müslümanlarını etkileyen değişimlerden sadece yerli halkı etkileyen kılık kıyafetteki değişimlere kadar benimsenen tüm devrimler, demokratikleşmenin yanı
sıra Batılılaşma ve laikleşmeye de hizmet etmiştir. Emperyalist Batılı ülkelere karşı bağımsızlığını koruyan Türkiye’nin kültürel açıdan yüzünü Batı’ya dönmesi büyük bir paradokstur. Türkiye’deki demokratikleşme sürecinin en önemli özelliği, ‘eski’nin sonlandırılıp yerine ‘Batılı Yeni’nin geçirilmesidir.”

Prof. Mazrui son günlerde Tunus’ta başlayan ve ardından birçok Müslüman topluma sıçrayan gelişmeleri Türkiye’nin 20. yüzyılın başında yaşadığı demokratikleşme sürecinden farklı olarak Tabandan Demokratikleşmeolarak adlandırdı. Yukarıdan gerçekleştirilen demokratikleşme hareketlerinin daha elitist ve dayatmacı bir kimliği olduğunu vurgulayan Mazrui, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinde yaşanan bu gelişmelerin nasıl sonuçlanacağı konusunun önemli olduğunu ifade etti. Ayaklanmaları daha iyi anlamak adına sorduğu bir dizi soruda Prof. Mazrui, ayaklanmaların sadece bir Arap ayaklanması şeklinde adlandırılmasının hata olacağına vurgu yaptı. İsyanların dış sebeplerden ziyade iç etkenlerin etkisiye “şimdi” gerçekleştiğini; isyancıların ideolojik ve pragmatik sebeplerinin örtüşmesinin önemli olduğunu belirtti. İsyancıların anti-emperyalist ya da anti-Amerikancı bir söyleme sahip olmadığının ve İsrail ya da Amerika karşıtı gösteriler yapmadıklarının altını çizdi ve gösterilerde tam anlamıyla demokrasinin talep edildiğini söyledi.

Mazrui, yaşanan gelişmeleri coğrafî açıdan bir ayrıma tabii tutarak, Afrika kıtasındaki ayaklanmaların neredeyse tamamında –Libya hariç– iktidarların düştüğünü ancak Arap Yarımadası’ndaki isyanlarda henüz bu tür bir gelişme yaşanmadığını ifade etti. Ancak genel anlamda bu isyan hareketlerinin bir Arap rönesansına evrilebileceği konusuna bir yandan şüphe ile yaklaşırken, öte yandan değişimin halk tarafından talep edilmesinin böyle bir sonucu da doğurabileceğini ifade etti.

Müslüman toplumlarda demokrasinin gerçekleşmesini isteyen, ancak halkların tercihlerine –geçmişte Filistin halkının Hamas ve Lübnan halkının ise Hizbullah yönündeki tercihlerine– itibar etmeyen Batılıların bu sefer büyük bir imtihan ile karşı karşıya olduklarını vurguladı.

Atatürk devrimlerinin İslâm Dünyasındaki demokratikleşme hareketlerinin ilki olduğunu ve hayatın her alanında girişilen demokratikleşme girişimlerinin Batılılaşma ve sekülerleşme ile birlikte yol aldığını bir kez daha ifade eden Mazrui, son gelişmelerin Türkiye’nin tarihinde olduğu gibi katı bir demokratikleşme yolunda ilerlemeyeceğini düşünüyor.

KAM İktisat Konuşmaları

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir