Demokrasi ve Demokratikleşme: Güney Asya Tecrübesi (Democracy and Democratisation: The Experience of South Asia)

Paylaş:

Bangladeş’teki Dhaka Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde öğretim üyeliğini sürdüren, aynı zamanda Fransa’daki Paris Üniversitesi Jean Monet Diplomasi Fakültesi’nde ve Lübnan’daki Sagesse Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Müzakereler Bölümü’nde misafir profesör olarak görev yapan Prof. Dr. Imtiaz Ahmed, “Demokrasi ve Demokratikleşme: Güney Asya Tecrübesi” başlıklı bir konuşma gerçekleştirdi.

“Güney Asya” tabirinin siyasî olduğunu, sekiz farklı ülkeyi içeren bu coğrafya için yekpare bir ifade kullanılmasının doğru olmadığını belirterek konuşmasına başlayan Prof. Ahmed’e göre Güney Asya dinî, kültürel, etnik ve çevresel yönleriyle aslında değişik coğrafyalara bağlı. Mesela dinî açıdan Ortadoğu ile ilişkiliyken, çevre cihetiyle Doğu Asya’nın bir uzantısı konumunda.

Güney Asya’nın demokratikleşmesi iniş çıkışlarla dalgalı bir seyir izleyegeldi. Bölgedeki demokrasinin gelişiminde İngiliz sömürgeciliğinden kaynaklanan ortak tecrübe etkili oldu. Eski dönemde krala bağlılıkla ilintili egemenlikkavramı, Batı sömürgeciliğiyle birlikte toprak temelli hâle geldi. Benzer bir şekilde modern devletin oluşturduğu düzen de geleneksel toplum düzeninde değişime neden oldu. Prof. Ahmed, geleneksel İslâmî düzende devletin ön planda olmadığını, toplumun merkezinde “cami-vakıf-medrese” üçlüsünün bulunduğunu, sömürgeciliğin bir neticesi olarak modern dönemde devlet mekanizmasının etkisiyle “siyasî toplum-piyasa-sivil toplum” üçlüsünün geleneksel yapının yerini aldığını belirtti. Öte yandan “Sivil toplum Batı’nın icadıdır” düşüncesinin yanlışlığına dikkat çekti: İslâm-Arap geleneğinde “cami-vakıf-medrese” üçlüsü devletten bağımsız özel yapılardı ve bu bağlamda “din merkezli bir sivil toplum” bölgede zaten mevcuttu. Ama sömürgecilik döneminde İngilizler mevcut sivil toplum yapısını yok ettiler ve bölge için yepyeni birer yapı olan siyasî toplumve piyasaile birlikte kendi anlayışlarına uygun bir sivil topluminşa ettiler.

Güney Asya’daki demokratikleşme süreçlerinde muharrik unsur siyasî partilerdi. Parti yapıları ise geleneksel ve lider merkezli olduğundan, hatta liderlik aile içinde el değiştirdiğinden, dışa yönelik demokrasi/özgürlük taleplerine rağmen parti içi demokrasi alt seviyede kaldı. Bu durumun bir uzantısı olarak Güney Asya’da devlet-hükümet-parti-lider arasında çok kuvvetli bir bağ oluştu. Siyasî toplumun diğer alanlar karşısındaki baskın konumu üniversite, piyasa, spor ve medya gibi sivil alanların da Batı’da olmadığı kadar siyasallaşması sonucunu doğurdu. Bu nedenle herhangi bir hükümet değişiminde üniversite, bürokrasi, yargı ve hatta ordu dahi bu değişimin sonuçlarından etkileniyor. Prof. Ahmed’e göre tüm bunlar, piyasa ve sivil toplumun (genel anlamda kültürel alanın) siyasî toplumun etkisinde olmasından kaynaklanıyor ve bu da demokrasinin kısıtlılığını doğuruyor.

Güney Asya ile ilgili bu tablodan yola çıkarak Arap ülkelerinde yaşanan değişimleri de değerlendiren Prof. Ahmed’e göre, söz konusu değişimler siyasî alandan ziyade kültürel zeminde temelleniyor. Diğer yandan demokrasi ile ilgili talepler ulusal sınırlar  dâhilinde kısıtlanabilecek bir şey değil; dolayısıyla ulus-sonrası yahut ulus-ötesi bir toplumun oluşması söz konusu. Değişim sürecinde yeni iletişim araçları, yeni (belki de sanal) topluluklar oluşturdu ve bu da değişimi daha da yaygınlaştırmış durumda.

Son olarak Imtiaz Ahmed, mevcut değişimin demokratikleşmeolarak görülmesiyle ilgili birkaç sorunu gündeme getirdi: Öncelikle söz konusu hareketlerin kendi içlerinde demokrasi olmadığı takdirde dışa yönelik demokrasi talepleri anlamsızdır. Bu yüzden her şeyden evvel içeride demokrasinin kısıtlılığı ortadan kaldırılmalı. Ayrıca değişim sonrası oluşan düzende bir çoğulculuk olmalı; zira kutuplaşma durumunda üçüncü bir aktörün devreye girmesi (ya ordunun ya da dış güçlerin müdahalesi) kaçınılmaz olur ki özellikle hâkim güç, her zaman gücünü, hâkim olduğunu göstermek ister. Bunun dışında kültürel alanın geleneksel mekanizmalarından yoksun olmasından ötürü nasıl bir düzen kurulabileceği de muğlaklığını korumakta.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir