Tarihi Yarımada ve Civarında Tanzimat Dönemi İdari Yapıları
Ana ilgi alanı olarak 19. yüzyılı seçen Gözde Çelik’in, yüksek lisans teziyle, Abdülmecid ve Abdülaziz dönemi hadiselerine yönelttiği ilgisini doktora çalışmasında da devam ettirdiğini görüyoruz. Türk toplumunun içinden süzülerek geldiği değişim olgusunun kendi içinde birçok ikilemi barındırdığı, bu konuda kalem oynatanların malumudur. Böylesi zor ve çetrefil bir meselenin mimarî ile irtibatları etrafında halelenen çalışma, bu sahada örneğini pek az gördüğümüz ilişkilendirmeleri analiz etmesi bakımından, oldukça dikkat çekmektedir. Zira Çelik, İstanbul Teknik Üniversitesi’nde yaptığı doktora teziyle, Tanzimat döneminde yeniden oluşturulmaya çalışılan bürokratik yapılanmanın mimariye etkisini, yeni kurumlar için inşa edilen yapıların siyaset etme tarzı ile ilişki ve irtibatlarını irdelemeye çalışıyor.
Çelik konuşmasının başında mesele ile alakalı bir paradoksa işaret etti. Bir kısım tarihçiler bu dönemde Dolmabahçe Sarayı’nın inşa edilmesiyle birlikte tarihî yarımadanın bir tür prestij kaybına uğradığı yorumuna yer vermekte; ve diğer bazı tarihçiler de Tanzimat dönemi değişim-dönüşüm faaliyetlerinin tarihî yarımada içinde yapılan resmî binaların mimarî açıdan etkiye maruz kaldığı yolunda izahlar getirmektedirler. Çelik, paradoks gibi gözüken iki farklı yorumdan hareketle tarihî yarımadada bulunan resmî yapıların mimarî özellikleri üzerinden bir dönem okuması yapmayı denemektedir. Araştırmaya konu olan idarî yapılar arasında Tanzimat dönemi boyunca yeniden düzenlenen ve ihdas edilen resmî kurumlar yer almaktadır. Bunlar arasında Dahiliye, Hariciye, Maarif, Evkaf, Ticaret ve Nafia nezaretleri, Sadaret, Meclisler ve mesela Meclis-i Vala-yı Ahkâm-ı Adliye gibi kurumlar zikredilebilir. Ancak Çelik, araştırma ilerledikçe resmî kurumların dışında özellikle paşa konaklarının da idarî işler için kullanıldığı gerçeği ile karşı karşıya kaldığını belirtiyor. Dolayısıyla ele aldığı Tanzimat dönemi yapıları arasına devrin önemli devlet adamalarına ait konakları da dâhil etmiş; bununla paşaların konaklarıyla idarî yapı arasında nasıl bir ilişkinin olduğu meselesi çözümlenmeye çalışılmıştır.
Çelik bu bağlamda klasik dönemden itibaren öne çıkan dört büyük yapı üzerinde duruyor. Bunlar Bâbıâli, Bâb-ı Seraskerî, Bâb-ı Meşihat ve Bahriye Nezareti. Bunların dışında idarî amaçlı kullanılmış üç büyük yapıdan söz etmek mümkün. Fuat Paşa konağı, birinci ve ikinci Darulfünun binaları.
Bâbıâli bağlamında dile getirdiği şeylerden en ilgi çekici olanı Tanzimat dönemi yaşanan düalitenin bu resmî kurumun iç düzeninde kullanılan eşyalar için de söz konusu olmasıdır. Mekânın iç düzeninde hem modern anlamda masa hem de geleneksel Türk oturma sistemi sedir bir arada kullanılmıştır. Binanın genel yerleşimi Haliç manzarasında yatay hatla vurgulanan çok büyük kütlesel etkiye sahip bir doku arzetmektedir. Dönemin idarî yapılanmasındaki hızlı değişim idarî yapıya da yansımıştır. Bu dönemde birçok ek odanın binaya ilave edildiği de müşahede edilmektedir. Bu genişlemenin hem yatay hem de dikey anlamda gerçekleştiğini söyleyebiliriz.
Fotoğraf, harita, proje vs.nin kullanıldığı sunumda araştırmaya konu olan idarî yapıların genel yerleşim durumu da mimarî açıdan değerlendirilmiştir. Son olarak paşa konaklarının güç odaklarının tespit edilmesinde bize ipuçları vermeleri bakımından önemi haiz oldukları vurgulandı. Bu konaklar arasında Âli Paşa, Zeynep Hanım, Mütercim Rüştü Paşa, Rauf Paşa, Suphi Paşa, Tevfik Paşa, Ethem Paşa, Zeynep Kâmil, Fuat Paşa ve Mithat Paşa konakları sayılabilir.