Osmanlı Öncesi Anadolu Kronikleri II Dânişmendnâme-Saltuknâme
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim görevlisi Dr. Turgay Şafak ile XI.-XII. yüzyılların Anadolu’sunda ortaya çıkan ve Anadolu’nun fethi ve fatihlerini konu edinen Anadolu Türk destanlarından Dânişmendnâme, ağırlıklı olarak da Saltuknâme üzerine konuşuldu.
Anadolu ve Balkanlar’ın İslâmlaşması sırasında ortaya konulan büyük mücadelelere değinerek sunumuna başlayan Şafak’a göre, bu mücadeleler halkın psikolojisinde derin izler bırakır. Batılı güçlere karşı yüzyıllar boyu sürdürülen savaşların, birtakım destanımsı anlatılar yaratması bu anlamda kaçınılmazdı. Bu olgunun büyük kahramanları, yeni anlatıların da çıkış noktasıdır. Söz konusu anlatılardan Battalnâme, Dânişmendnâmeve Saltuknâmebu dönemin öne çıkan eserleridir. Osmanlı öncesi Anadolu ve Balkanlar’ın İslâmlaşmasında önemli roller üstlenen Battal Gazi, Danişmend Gazi ve Sarı Saltuk gibi halk arasında çokça tanınan ve sevilen kahramanlar hakkında yazılan az sayıdaki eser günümüze kadar ulaşmıştır. Bu eserlerden, Osmanlı öncesi Anadolu’nun sosyal, dinî ve ekonomik yapısı hakkında önemli bilgiler elde etmek mümkündür. XII.-XV. yüzyıllar arasında kaleme alınan halk edebiyatına ait bu eserler, daha çok, fetih ve gaza konularını içeren İslâmî Türk destanlarıdır. Battalnâmeve Dânişmendnâme, Anadolu’nun fethini ve bu mücadelenin kahramanlarını anlatmakta, Saltuknâmeise tasavvufî nitelikli menkıbeler içermektedir. Bu yönüyle diğer iki eserden ayrılır.
Sarı Saltuk, Anadolu ve Rumeli’nin fethi esnasında gazalara katılan, kahramanlığı ve velayeti vesilesiyle, yaşarken efsanevî bir şahsiyet haline gelen bir Türk kahramanıdır. Hayatı etrafında oluşan menkıbelerin diğer gazi ve velilerin menkıbeleriyle iç içe geçmesi ve tarihî kaynaklarda onun hakkındaki bilgilerin gerçek dışı ve çelişkili olması nedeniyle hayatına dair gerçek bilgileri elde etmek de son derece güçtür. Denilebilir ki, XIII. yüzyıl alperenlerinden Sarı Saltuk’un destanî şahsiyetiyle ilgili bilgiler çeşitli menakıbnâmeler ve velayetnâmelerde bulunabilse de, bu konuda en önemli kaynak, hiç şüphesiz, Sarı Saltuk’un hayatını konu alan Saltuknâmeadlı eserdir. Sarı Saltuk’tan söz eden diğer kaynaklar ise İbn Battûta ve Evliyâ Çelebi’nin seyahatnameleridir.
Saltuknâme’nin yazarı Ebü’l-Hayr-ı Rûmî, Fatih Sultan Mehmed’in şehzadesi Cem Sultan’ın halk arasındaki sözlü menkıbelerin derlenmesi ve kitap haline getirilmesi isteği üzerine, Anadolu ve Rumeli’yi yedi yıl boyunca adım adım dolaşarak, Sarı Saltuk’un menkıbelerini derlemiş ve yazıya geçirmiştir. Hazırladığı eseri 1480 yılında Sultan’a sunmuştur. Saltuknâmetam metin olarak Şükrü Haluk Akalın tarafından latinize edilmiş ve Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından üç cilt halinde yayımlanmıştır.
Eserin birinci cildinde Sarı Saltuk’un çocukluk dönemi anlatılmaktadır. Saltuknâme’ye göre Sarı Saltuk’un asıl adı Şerif Hızır’dır. Şerif Hızır üç yaşındayken babası Seyyid Hasan vefat eder. Şerif’in yetiştirilmesi işini Seravil adındaki bir lala üstlenir. Kısa sürede ata binmeyi, ok atmayı, kılıç kullanmayı öğrenen Şerif Hızır, Türk destanlarındaki alp tipinin önemli bir örneğini teşkil eder. Şerif Hızır’a Saltuk adını, savaşta yendiği Alyon adlı bir düşmanı vermiştir. Saltuk da, Müslüman olan Alyon’a İlyas adını verir. Eserin ikinci cildinde Sarı Saltuk’un çeşitli ülkelere (Türkistan, Frenk diyarı, Cezayir vb.) gerçekleştirdiği seferler ayrıntısıyla konu edilmektedir. Yine bu ciltte yer alan bir menkıbede, Türkistan’dan gelip Anadolu ve Rumeli’ye yerleşerek, bu bölgelerin İslâmlaşmasında önemli rol oynayan gazi-dervişlerin faaliyetleri, kerametleri anlatılmaktadır. Üçüncü ciltteki menkıbeler ise Sarı Saltuk’un birçok farklı bölgede (Mağrib, Arabistan, Edirne) gerçekleştirdiği savaşları konu almaktadır. Eserin “kıssa-ı gaza ve vefat” başlığını taşıyan bölümünde ise Sarı Saltuk’un şehadeti anlatılmaktadır.
Menkıbeler araştırmacılar tarafından konularına göre üç grupta incelenmektedir; ilk grupta tarihî olaylar, ikinci grupta efsanevî diyarlarda geçen savaşlar, üçüncü grupta ise Hindistan, Habeşistan, Arabistan gibi diyarlarda geçen savaşlar ve kerametler bulunmaktadır. Son gruptaki menkıbeler gerçek mekânlarda gerçekleşmesine rağmen bu menkıbelere de masal üslûbu hâkimdir. Eserde anlatılan olaylar genel olarak XIII. yüzyılda geçmektedir ve bu olaylar iki tür mekânda gerçekleşmektedir. İlk mekân türü Anadolu, Rumeli, Arabistan, Kırım, Mısır, Hindistan gibi gerçek mekânları içerir. Sıralanan yer adları göz önüne alındığında, Saltuknâme’nin sadece Anadolu-Türk destanı olmadığı, dönemin Türk dünyasını kapsadığı görülür. İkinci gruptaki yer adları ise Kaf Dağı, Cinnistan gibi masal ve efsane ülkeleridir.
Saltuknâme’de Sarı Saltuk farklı kimliklerle karşımıza çıkmaktadır: Bazen savaşçı, bazen keramet gösteren bir veli, bazen Kaf Dağı’na giden, cadılarla ve devlerle savaşan bir masal kahramanı, bazen de Osman Gazi, Nasreddin Hoca, Karaca Ahmed, Mevlana gibi şahısların yanında bulunan tarihî bir kişilik. Sarı Saltuk’un olağan üstü güçleri Saltuknâme’de mübalağalı bir şekilde anlatılmaktadır. O bir destan kahramanında bulunması gereken bütün özelliklere sahiptir. Kahramanlığı, merhameti, bilgisi, inancı, fedakârlığı, kerametleri ile alperen tipinin önemli bir örneğini teşkil etmektedir. Sarı Saltuk’un mücadele ettiği düşmanları ise kâfirler, zalimler, cadılar, devler, canavarlar ve kötü cinlerdir.