Afganistan Müdahalesi ve NATO’nun Rolü: 11 Eylül Sonrası Uluslararası Barış ve İstikrar Operasyonları

Paylaş:

Küresel Araştırmalar Merkezi’nin düzenlediği “Afganistan Müdahalesi ve NATO’nun Rolü” panelinde Ekim 2012 itibariyle işgalinin üzerinden on bir yıl geçen Afganistan ve bu ülkedeki NATO varlığı tartışıldı. Panele 2003-2006 yılları arasında NATO’nun Afganistan’daki kıdemli sivil temsilciliğini yürüten eski Dışişleri Bakanı ve TBMM Başkanı Hikmet Çetin konuşmacı, NATO ve güvenlik çalışmaları alanında uzman Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nurşin Ateşoğlu Güney de müzakereci olarak katıldı.

Afganistan’daki süreci bölgedeki tecrübelerinden hareketle anlatan Hikmet Çetinülkenin tarih boyunca işgallerle karşı karşıya kaldığını belirtti. Afganistan’ı 20. yüzyılın büyük trajedisini yaşayan ve Soğuk Savaş döneminin bedelini ödeyen ülkelerden biri olarak tanımlayan Çetin’e göre Afganistan’ı stratejik açıdan önemli gören Sovyetler 1960’lardan itibaren işgalin altyapısını hazırladı. Gorbaçov’un başa gelmesiyle Sovyetlerin 1989’da geri çekilmesinin ardından yaşanan iç savaştaki yönetim boşluğunda Taliban iktidara geldi. 2001’de Afganistan’da 28 yaşına gelmiş olanlar ömürlerinde savaştan başka bir şey görmemişlerdi. Bu dönemde 1,5 milyon Afgan hayatını kaybederken, 6 milyonu da Pakistan ve İran’a, daha şanslı olanları Avrupa, Amerika ve Kanada’ya göç etti.

Çetin’e göre, Sovyetlerin çekilmesiyle Afganistan’ı kaderiyle başbaşa bırakıp 11 Eylül’e kadar yaşananların farkında bile olmayan dünya, özellikle Batı, olanlardan manen sorumludur. Bu ülke için 11 Eylül beklenmemeliydi. Çünkü 2001’e gelindiğinde Afganistan’da devleti devlet yapan hiçbir kurum kalmamıştı.

BM Güvenlik Konseyi’nin 11 Eylül’den bir gün sonra ABD öncülüğünde çıkardığı 1368 sayılı müdahale kararında 11 Eylül “uluslararası bir terör saldırısı” olarak tanımlanır ve gerekli tedbirlerin alınması çağrısı yapılır. ISAF’ın Kabil’de olması kararlaştırılır ve ABD öncülüğünde müdahale başlar. Kendi tarihi açısından önemli bir karar alan NATO, 11 Eylül’ü bir üyesine dışarıdan yapılan bir müdahale olarak görür ve 5. Madde’yi devreye sokarak tüm üyelerini Afganistan’daki müdahaleye destek için çağırır. ISAF’ın komutasını ilk önce İngiltere, sonra Türkiye, ardından Almanya ile Hollanda ortaklaşa yürütür. NATO ise 2003 yılı ağustos ayında ISAF komutasını devralır; önce Kabil ve çevresinde görevli iken 2004’te kuzeyde Mezar-ı Şerif’in, 2005’te batıda Herat’ın, 2006’da da güneye yönelerek Afganistan’ın tüm güvenliğinden sorumlu hale gelir.

Afganistan, NATO için üç önemli ilkin yaşandığı bir alandır. Bunlar ilk kez 5. maddenin işletilmesi, NATO’nun hem alan hem kıta dışı bir bölgeye gitmesi ve kara savaşına girilmesidir. NATO’nun Soğuk Savaş döneminin izlerini hâlâ taşıdığını belirten Çetin, organizasyon genişledikçe karar almanın zorlaştığını, NATO’ya asker gönderen her ulusun kendi masraflarını karşılamasının bir zaaf teşkil ettiğini ve bölgedeki NATO komutanının asker ihtiyacının hızlı bir şekilde karşılandığı bir yapılanmaya ihtiyaç olduğunu söyledi.

Çetin, NATO’nun başarılı olup olmadığı konusunda “Hem evet hem de hayır” diyor. NATO’nun 200 bin değil bir milyon askeri de olsa Afganistan sorununu çözemeyeceğinin altını çizen Çetin, siyasi anlaşmalara gidilmeden ülkede güvenliğin sağlanamayacağı düşüncesinde.

Çetin, on bir yılın sonunda Afganistan’da her alanda önemli gelişmeler yaşandığını anlattı. Buna göre terör kampları yok edilmiş, kilometrelerce yol yapılmış, 5 milyon göçmen memleketine dönmüş. Bütçe disiplini sağlanmış ve Merkez Bankası kurulmuş, 330 bin civarında asker ve polise sahip olunmuş, demokrasi açısından önemli bir adım atılarak ilk kez 2004’te ve ardından 2009’da cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmış, okul ve hastane bakımından büyük adımlar atılmış. Ancak Afganistan’daki büyük atılımlara rağmen, terör ve güvenlik sorunları yüzünden bunların hepsi geri planda kalmış durumda.

Çetin’in NATO’nun Afganistan’dan 2014’te çekilecek olması üzerine biri iyimser, diğeri kötümser iki senaryosu var. NATO’nun 2014’te Afganistan’dan çekilmesinin ardından iyi senaryonun gerçekleşmesini, önümüzdeki iki yıl içerisinde (i)ülkedeki yaklaşık 320 bin asker ve polisin nitelik kazanabilmesi için eğitilmesi ve gerekli teçhizatın sağlanması, (ii)ülkeye ekonomik yardımın artırılması, (iii) Taliban’la anlaşma yapılması, (iv) rüşvet meselesinin halledilmesi, (v)temiz insanlarla bir devlet yönetimi kurulması şartlarına bağlayan Çetin, özellikle Taliban’la anlaşma sürecinde iki tarafın da kırmızı çizgileri olduğuna işaret ederek Taliban’ın kadın hakları konusunu ve anayasayı dikkate alması gerektiğini ifade etti. Çetin, bunlar gerçekleşmediği takdirde Afganistan’da yeniden iç savaş çıkma ihtimali olduğunu söyledi.

“Pakistan olmadan Afganistan sorunu çözülemez” görüşünü savunan Çetin, Pakistan’ın Afganistan’da Taliban üzerine yatırım yaptığını, eğer istikrar sağlanırsa kullanıma açılacak zengin yeraltı kaynakları sayesinde kısa süre içinde Afganistan’ın kalkınacağını, bu madenlerin çoğunun şu an Çin tarafından kullanıldığını ifade etti.

Afganistan operasyonlarında meşruiyet sorunu olmadığını, çünkü tüm kararların BM Güvenlik Konseyi kararlarına dayandığı ve bu yanıyla Irak’tan ayrıldığını belirten Çetin, terörü, “ideoloji tabanlı” ve “etnik ve mezhep tabanlı” terör diye ikiye ayırdı. İdeolojik terörle mücadelede başarı sağlamanın kolay olduğunu, insanın ideolojisini değiştirebileceğini ya da askerî güçle ideolojik tabanın yok edilebileceğini, ama etnik ve mezhep tabanlı terörün müzakere edilmeden çözülemeyeceğini vurguladı.

Afganistan’daki uyuşturucu meselesini “illegal realite” olarak tanımlayan Çetin, uyuşturucudan yılda yaklaşık 3 milyar doların ülke içinde kaldığını, bunun 800 milyon ila 1 milyar dolarının üreticiye, geri kalan 2 milyar doların ise ülkedeki uyuşturucu mafyasına gittiğini, bu uyuşturucunun Avrupa pazarındaki değerinin 40-50 milyar dolar olduğunu ifade etti. On yıl süreyle Afganistan’a yılda 3 milyar dolar kaynak aktarmak suretiyle ülkedeki uyuşturucu üretimini durdurup kalkınmayı sağlayacak bir proje hazırladığını aktaran Çetin, bunun yerine askerî alanda Amerika’nın Afganistan’da yılda yaklaşık 11 milyar dolar, NATO’nun 4 milyar dolar harcamayı tercih ettiğine dikkat çekti.

Afganistan’la 2014 sonrasına ilişkin stratejik bir anlaşma yapılacaksa buna en çok Türkiye’nin hakkı olduğunu belirten Çetin, Afganlıların da istemesi halinde, herkes çekilse bile Türkiye’nin orada kalıp özellikle ordunun eğitimine katkısını sürdürmesi ve mevcut ekonomik yardımlarını artırması gerektiğini söyledi.

Askerî bakımdan Afganistan’ın hem NATO hem Türkiye için bir örnek vaka olduğunu belirten Çetin’e göre, NATO olması gerekeni, Türk askeri de başka ülkelerle birlikte çalışmayı orada öğrendi ve TSK, uluslararası alanda başka ülkelerin askerlerine komuta etmede büyük bir deneyim kazandı. “Afganistan’da Türk askerinin ne işi var?” sorularının özellikle milletvekillerimiz tarafından ortaya atılmasına anlam veremediğini kaydeden Çetin, Türkiye’nin eşit koşullarda üye olduğu tek uluslararası kuruluşun NATO olduğunu hatırlattı.

Nurşin Ateşoğlu Güneyise 11 Eylül’ün Batı güvenlik algılamaları açısından bir dönüm noktası olduğunu söyledi. 11 Eylül ile birlikte hem NATO hem de ABD güvenlik algılamalarında artık tehdidin niteliğinin değiştiğine ve en önemlisi tehditlerin ülkelerin sınırları ötesinden geldiğinin görüldüğüne işaret eden Güney, ABD’nin o dönemdeki esas ilgi alanı olan Irak’ta zorlandığından Afganistan’da NATO müdahalesi çerçevesinde müttefiklerden yardım istediğini kaydetti.

Güney’e göre, NATO’nun 2003’te ISAF komutanlığını devralmasından sonra Kabil’de gerçekleştirdiği “başarılı” operasyonlarda 2009’a gelindiğinde bir tıkanıklık yaşandı. Zira NATO, Soğuk Savaş döneminde askerî bir operasyon yapmamış, ilk kez Avro-Atlantik alanının dışına çıkmış ve askerî yapılanmada bürokratik zorluklarla karşı karşıya kalmıştır. Afganistan’da konvansiyonel kuvvet kullanımının zorluklarının görülmesiyle 2009’dan itibaren Afgan halkıyla birlikte hareket etme kararı alındı. Ancak NATO kuvvetlerinin tek başına halka ulaşmasının imkânsızlığı nedeniyle Afgan ordusu ve polisinin oluşturulması gündeme geldi.

Pakistansız Afganistan’da bir sonuç almanın imkânsızlığının ve görüşme olmadan sadece silahlı mücadele ile bir noktaya gelinemeyeceğinin altını çizen Güney, ABD’nin yeni güvenlik stratejisi çerçevesinde artık düşmanıyla sahada bulunmayacağını, gerektiğinde arkalarında olduğu güvencesiyle müttefiklerini öne süreceğini kaydetti. Güney’e göre, 2014 senaryosuyla uyumlu olarak ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın açıklamasında da görüldüğü üzere, hâlihazırda hit-build-talkstratejisi uygulanıyor; yani önce vururken, sonra inşa ediliyor, daha sonra da konuşuluyor. Şu anda Taliban’la görüşmelere de bu nedenle oturulmuş durumda.

Afganistan’da iyi senaryonun gerçekleşmesini birçok faktörün bir araya gelmesine bağlayan Güney, kötü senaryonun iç savaşın canlanması ve yerel çatışmaların artması olduğunu söyledi. Güney’e göre, eğer Batı, Afganistan konusunda bir şekilde başarısız kalır ve siyasi irade gösteremezse yeniden çökmüş bir devlete dönmesi an meselesi olacaktır. Sonuç olarak NATO Afganistan’da operasyonel olarak yapacağını yapmış durumda, bundan ötesi daha başka şeylere bağlı.

Nurşin Ateşoğlu Güney’in müzakeresinin ardından program uzun ve son derece keyifli bir soru-cevap faslıyla devam etti. Panelde Hikmet Çetin, yaklaşık üç sene yaşadığı bu zorlu coğrafyaya dair bilgi ve deneyimlerini içtenlikle bizimle paylaşırken Afgan halkının kendisine “Hikmet Abi” diye seslenmesinin sırrını da bizzat anlamış olduk. “Afgan halkı kadar dünyada Türkleri seven yoktur; başarımın sırrı Türkiye’den gelmiş olmam” diyen Çetin’in, Afganistan meclisindeki veda konuşmasında “Kalbimin yarısını Afganistan’da bırakarak Türkiye’ye dönüyorum” sözlerine, meclis başkanının “Siz kalbinizin sadece yarısını burada bırakıyorsunuz ama 30 milyon Afgan halkının kalbini alıp götürüyorsunuz” şeklindeki karşılığı bunun en veciz ifadesiydi. Ancak gerek akademik gerekse popüler alanda ülkemizde Afganistan’a yeterince ilgi duyulmaması maalesef ciddi bir eksiklik.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir