Makâlât-ı Seyyid Harun Veli
Makâlât-ı Seyyid Harun Veli, Seydişehir ve kurucusu Seyyid Harun Veli (ö. 1320) hakkında önemli bir kaynak. 1302-1310 yılları arasında Horasan’dan Anadolu topraklarına gelen ve Seydişehir’i kuran mutasavvıf Seyyid Harun Veli’nin makâlâtını, Şeyh Musa oğlu Abdülkerim’in kaleminden okuyoruz, bu eserde. Makâlât-ı Seyyid Harun Veli, Sakarya Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nden Haşim Şahin ile tartışıldı. Ahmet Yaşar Ocak’ın menâkıbnâmeler üzerine yaptığı çalışmaları sürdüren ve çalışmalarına XIX-XX. yüzyılda yazılmış bazı menâkıbnâmeleri de dâhil eden Şahin’e göre, menâkıbnâmeler belli bir tarikata ait genel menâkıbnâmeler ve belli bir şeyhin hayatını anlatan özel menâkıbnâmeler olmak üzere genel bir tasnife tabi tutulmaktadır. Menâkıbnâmeleri değerlendirirken metodolojik bir problem olarak anlatılardaki abartı unsuruna ve bazı yaygın motiflerin kullanımına dikkat edilmeli, bu metinlerin güvenirlilik konusunda bir sorgulama ve tenkidi gerektirdiği de unutulmamalıdır.
Makâlât-ı Seyyid Harun Veli’de menâkıbı anlatılan Seyyid Harun, Seydişehir’i kuran kişidir. Ömer Lütfi Barkan’ın meşhur makalesinde “kolonizatör Türk dervişleri” diye tanımladığı prototipe çok uygun bir şeyhtir. Baba tarafından İmam Cafer-i Sâdık, anne tarafından Veysel Karânî’ye dayanan bir aileden gelen Seyyid Harun Veli, Horasan’da bir hükümdar iken duyduğu sesli çağrılar üzerine hükümdarlığını ve diyarını terk eder. Hükümdarlığı terk etme menâkıbnâmelerde sık sık işlenen bir motiftir ve bunun en meşhur örneği İbrahim Edhem’dir. Aslında hükümdarlığı terk edişin dünyevî hayatı terk etmeyi ifade eden bir metafor olduğu düşünülebilir. Horasan’daki diyarından Bağdat’a doğru hicret ederken kendisine bir bulut eşlik eder. Bu da Hz. Peygamber’e eşlik eden bulutu akla getirmektedir. Bağdat’a gider, kendisiyle aynı soydan gelen bir şeyhle karşılaşır ve yanında 40 gün halvette kalır. Bağdat’ta görüştüğü bu şahıs hakkında herhangi bir bilgi yoktur ve Seyyid Harun Veli’nin başka herhangi bir tarikata mensubiyeti de bilinmemektedir. Ancak menâkıbnâme yazılırken onun bütün tarikatlarla bir şekilde irtibatlandırılmasına özen gösterilir.
Seyyid Harun Veli, Konya’ya geldiğinde Ahmet Fakih’in mezarını ziyaret eder. Şehrini kurduktan sonra insanlarla pek görüşmez. Kurduğu tekkeyi camiye çevirir ve Cuma namazlarını burada kıldırır. Şehri kurarken bir de medrese inşa eder. En önemli eğitim merkezi bu medresedir. Seyyid Harun Veli sadece bir şehir kurucu değildir; toplumsal hizmetler de görür. Seydişehir’den önce zaviyeleri vasıtasıyla iki köy daha kurmuştur. Ayrıca bu bölgenin ahalisine yoğurt ve peynir yapmayı öğretir.
Kardeşinin vefat etmesi üzerine, kardeşinin oğlu Musa’yı yerine halife tayin eder ve Seyyid Harun Veli’nin vefatından sonra da tekke aileden gelen şeyhlerle varlığını 1925’lere kadar devam ettirir. Tekkenin bölgedeki nüfuzlu konumunu hep koruduğu ve iktidarla iyi ilişkiler içinde olduğu söylenebilir. Eşrefoğulları, Turgutoğulları, Karamanoğulları ve daha sonra da Osmanlıların desteğiyle tekkeye birçok vakfiye yapıldığı görülüyor.
Makâlât-ı Seyyid Harun Veli’nin metin özelliklerine de değinen Haşim Şahin, öncelikle tespit edilen nüshalarından bahsetti: Metnin tek neşri Cemal Kurnaz tarafından gerçekleştirilmiştir ve üç nüsha esas alınmıştır: Manisa İl Halk Kütüphanesi, Konya Mevlana Müzesi Kütüphanesi ve Mevlana Bölge Yazmalar Kütüphanesi nüshaları. Şahin’in tespitlerine göre dördüncü bir nüsha daha vardır: Seydişehirli Öğretmen Rüştü Ergen’in şahsi kütüphanesindeki nüsha. Bunun gibi bölgedeki ailelerin ellerinde tespit edilmemiş başka nüshalar olması da muhtemeldir. Eser Seyyid Harun’dan 200 yıl sonra 1550’li yıllarda yazılmıştır. Müellif Seyyid Harun’un dokuzuncu göbekten torunu Abdülkerim b. Şeyh Musa’dır ve eseri, atalarına dair elindeki pek çok evrakı toparlayıp bir menâkıbnâme yazması talep edildiği için yazdığını ifade eder.
Makâlât-ı Seyyid Harun Veli, baştan sona farklı menâkıbnâmeler ve Hz. Musa’nın kıssasından alınmış motiflerin biraraya getirilmesiyle oluşturulmuştur. Şahin’in tanımlamasıyla “bu bir halk hikayeleri kitabı, hepsi birbirine girmiş bir köy menâkıbnâmesidir”. Dolayısıyla eserden hareketle söyleyebileceğimiz en somut bilgi, Seyyid Harun Veli’nin şehir kurduğudur. Ayrıca Makâlât’ta Sünni ideali kuvvetlendirmeye yönelik vurgular sözkonusudur. Sık sık namaz kılındığından bahsedilmesi bir örnek olarak zikredilebilir. Önceki heterodoks anlatılarda Seyyid Harun Veli’ye yer verilmemesi de onun Sünni çizgiye oturduğunu destekler mahiyettedir.