Türkiye’de Hukuk ve Siyaset Çalışmaları
Otobiyografik Bir Anlatı serisinin onuncu toplantısında Şehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyelerinden Ergun Özbudun’un kendi akademik deneyimi ve çalışmaları çerçevesinde Türkiye’de hukuk ve siyaset düşüncesinin gelişimi ve problemleri üzerine tartışıldı.
Meslek hayatında siyaset ve anayasa hukuku alanlarını birlikte yürüten Özbudun, bilim felsefesi açısından bakıldığında ayırım gözetilebilecek bu iki alanın –biri normatif, diğeri deneysel– gerçekte birbirinden ayrılamayacağı görüşünde. Zira anayasa siyasi hayatı düzenleyen kurallar bütünüdür, dolayısıyla bu iki alan konu benzerliği açısından birbirine yakın durmak ve birbirinden faydalanmak durumundadır. Nitekim yeni bir anayasal kural, içinde oluştuğu siyasal çerçeveden soyutlanmadığında anlam kazanabilir ancak. Bununla birlikte Türkiye’deki siyaset bilimi Anglo-Amerikan geleneğinden etkilendiğinden, anayasa hukuku ve siyaset biliminin birbirinden ayrıştığına şahitlik ediyoruz.
Özbudun, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirdikten sonra, doktorasını yine aynı üniversitede kamu hukuku alanında tamamlar. Siyaset bilimine olan ilgisi, Harvard Üniversitesi’nin Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Merkezinde araştırmacı ünvanıyla bulunduğu üç yıl içerisinde gelişir. Harvard’da siyaset biliminde eğitim alan ve Samuel Huntington gibi hocalarla teşrik-i mesaide bulunan Özbudun’un bu tecrübesi, onun siyaset bilimi yaklaşımında Anglosakson geleneğini benimsemesini beraberinde getirir. Özbudun, anayasa hukuku kökeni dolayısıyla çalışmalarında daha çok hükümet sistemleri, parlamentolar, siyasal partiler ve siyasal değişime ağırlık verir.
Türk Siyaset Biliminin 1950’lerden itibaren uluslararası arenaya açılmasını ve Türk siyaset bilimcilerinin Uluslararası Siyaset Bilimi Derneği gibi oluşumlarda üyeliklerini önemli bulan Özbudun, son yıllarda bu alanda akademisyen ve yayın sayısının artışından memnuniyet duymaktadır. Türkiye’nin 60 yıldır demokratik siyasal hayatın içerisinde bulunmasına rağmen halen pekişmiş ve konsolide olmuş bir demokrasiye sahip olamamasını ilginç ve paradoksal olarak yorumlayan Özbudun, Çağdaş Türk Politikasıisimli çalışmasında bu konuyu irdelemektedir. 30 yıldır demokratik ve hürriyetçi bir anayasa arayışının bir neticeye varmaması da, hakeza bir paradokstur Özbudun’a göre.
Kendisine yöneltilen bir soru üzerine başkanlık sistemi konusundaki düşüncelerini paylaşan Özbudun’un ifadesiyle, başkanlık sistemiyasama ve yürütme arasında sert bir ayrılığa dayanır. Bu iki organ birbirini etkileme ve feshetme araçlarına sahiptir. Ayrıca farklı ve hasım siyasi çoğunluklar tarafından kontrol edildikleri takdirde çeşitli açmazları da doğuracaktır. Bu nedenle, ABD’de Amerikan siyasal kültürünün ideolojiden uzak, pragmatik ve uzlaşmacı niteliği dolayısıyla başarıyla uygulanan bu sistemin Türkiye’de mevcut siyasal yapılanmalar yüzünden uygulanabilmesi mümkün değildir. Yine bir başka soruya binaen 82 Anayasasının demokratik hayata geçişte engel teşkil eden hususlarını şöyle özetler: Anayasanın felsefesi, yani yapılış biçimi tamamen askeri mantaliteyi yansıtmaktadır; yasakçı, anti-liberal, devletçi ve aşırı milliyetçi olması ve askeri vesayet içeren unsurlar barındırması dolayısıyla bir nevi “birey karşıtı” bir ruha sahiptir. 60 ve 80 darbelerinden sonra yazılan anayasaların, olağandışı şartlarda ve seçilmemiş organlar tarafından hazırlanması ortaya çıkan ürünü doğrudan etkilemiştir. Dolayısıyla ulus üstü yapılanmaların ulus-devletin egemenliğini kısıtladığı günümüzde, öncelikle hiçbir kuşağın gelecek kuşakları –ne ahlaken, ne siyaseten, ne de hukuken– bağlayacak bir kural koyma hakkı bulunmadığı bilinciyle müzakere, uzlaşma ve tartışmaya dayalı, gerçek anlamda demokratik ve sivil bir anayasa toplumun beklenti ve genel eğilimlerine daha uygun düşecektir.