Bir Ömür Sürmene Tarihi
Sürmene’de doğan Mehmet Bilgin ilköğretim ve liseyi de burada okumuş, üniversite eğitimini Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesinde Kütüphanecilik Bölümü’nde tamamlamıştır. Yüksek lisansını din sosyolojisi alanında “İki Din Taşıyanlar” üzerine yapan Bilgin, lisans eğitimi sırasında Tarih Bölümü’nden Faruk Sümer ve Yücel Özkaya (Osmanlıca) gibi hocalardan dersler alır. Ayrıca Pedagoji Bölümü’ndeki bazı derslere de katılır. Kendi ifadesiyle, üniversite öğrenimi sırasında büyük hocalardan aldığı derslerin açtığı ufuk sayesinde başarılı bir öğrenci olur. Araştırma yapmayı çok seven Bilgin’i Sürmene üzerine çalışmaya yönlendiren en büyük amil ise tarih kitaplarında Sürmene’ye dair yeterli bilginin bulunmamasıdır. Arkadaşının da teşvikiyle Sürmene hakkında araştırmalar yapmaya başlayan Bilgin, 1940-1950’li yıllarda Köy Enstitülerinin kurulmasıyla yerel tarih konusunda pek çok çalışma yapıldığına, ancak daha sonraki yıllarda bunun unutulduğuna dikkat çekmektedir.
Bilgin, Sürmene’yi anlattığı eserini hazırlarken kaynak olarak salnamelerden, tapu tahrir defterlerinden, kısacası gerek Başbakanlık gerekse Topkapı Sarayı Arşivi’nden çokça yararlanmış ve beş yıllık bir mesainin ürünü olarak bu çalışmasını ortaya çıkarmıştır. Bu süre içerisinde özellikle Sürmene’deki yer adlarının okunması hususunda oldukça zorlandığını ifade eden Bilgin, bu yer adlarının okunabilmesi için Arapça, Farsça gramer kurallarını bilmenin yeterli olmadığını, Osmanlıcayı okumak için o bölgenin tüm yerel isimlerini bilmenin gerekliliğini vurgulamaktadır. Bu nedenle, kendi çalışmasını yaparken Sürmene’deki tüm yerel adları içeren bir çalışma hazırlayarak bunları listeler. Yer adları dışında Osmanlıca terimlerin okunmasında karşılaştığı zorluklardan ve bunları nasıl aştığından da bahseden Bilgin, tüm bu zorluklara rağmen Sürmene Tarihi’ni yazmasının kendisi için bir okul niteliği taşıdığını düşünmektedir. Çalışmasını, kendi maddi imkânlarıyla ve uzun gayretlerinin sonucu 1990 yılında yayınlatır.
Bilgin, çalışması esnasında siyakat yazısını öğrenmiş, zaman içerisinde kendi arşivini oluşturmuş ve tarih kaynaklarının yanı sıra pedagoji, antropoloji, sosyoloji alanında da okumalar yapmıştır. Elde edilen bilgiyi hızlı bir şekilde değerlendirebilmek için bir metodun gerekliliğine de değinen Bilgin’e göre metod olmaksızın iyi bir araştırıcı olmak mümkün değildir.
1940’lı yıllarda Oflu Hasan Umur’un ilk defa tapu tahrir defterlerini yerel tarih çalışmalarında kullandığını söyleyen araştırmacı, Sürmene Tarihi’ni yazarken kendisi de bu defterlerden faydalanır. Araştırmalarında tahrir defterlerinden yararlanmasının kendisine farklı bir perspektif kazandırdığına inanan Bilgin’e göre, Osmanlı’da çok rahat bir şekilde “Yorgi oğlu Hüseyin yeni Müslüman ve Hüseyin’in kardeşi Yorgi oğlu Yani Hristiyan” şeklinde açık bir şekilde yazılmaktadır. Osmanlılar bugün bizim taşıdığımız etnik veya dini hiçbir endişeye sahip değildir. Onlar bu defterleri tutarken; Müslümansa Müslüman, Hristiyansa Hristiyan, açıkça yazmışlardır ve alacakları vergi doğrultusunda Müslüman veya Hristiyan olarak insanları ayırmışlardır. Osmanlı’nın bu görüşü sayesinde çökmediğini savunan Bilgin günümüzdeki ayrımcılıklara da bir parantez açar.
Tarihî seyir içinde Sürmene’nin 5 ayrı yerde kurulduğunu yine araştırmacıdan öğreniyoruz ki bu durum onun karşısına bir problem olarak çıkmıştır. Zira bir seyyahın filanca asırda gezerken anlattığı Sürmene ile bugünkü Sürmene aynı değildir. Bununla birlikte bölgede bulunan mezartaşları, kayalar, dağlar, arkeolojik kalıntılar, dereler, seyahatnameler, yüzey araştırması raporları vb. veri ve araçlar da yerel tarihçiliğin kaynakları arasındadır. Bölgenin yaşlılarıyla yapılan sözlü tarihler de yerel tarihin bir başka kaynağıdır.
Konuşmasında son olarak diğer yerel tarih çalışmaları hakkında kısaca bilgi veren Bilgin’in, Hazar ve Balkanlar’dan Anadolu’ya gelen kolları anlattığı Doğu Karadeniz:- Tarih,- Kültür, İnsan; Doğu Karadeniz’de Bir Derebeyi Ailesi: Sarıalizadeler (Sarallar); Karadeniz’de Postmodern Pontusçuluk adlı eserleri mevcuttur. Tarihçilikte Yunan merkezli bakış ve Tekke merkezli bakış olmak üzere iki yanlış bakış açısını ele aldığı eseri Karadeniz Dünyası, Rus İşgalinde Trabzon Direnişi ve son olarak Birinci Dünya Savaşı’ndaki şehitleri konu edindiği ve Rus arşiv kaynaklarından faydalanarak hazırladığı Madurdağı Savaşıadlı kitapları da yayınlanmıştır. Bilgin, Hemşinliler Ermeni midir yoksa Türk müdür, Boğalı Köyü Türk müdür yoksa Hristiyan mıdır, Osmanlı mı Bizans’tan etkilenmiş yoksa Bizans mı Türklerden etkilenmiştir konuları üzerinde çalışmalarını devam ettirmektedir.