Bir Mirasın Tevarüsü – 5 Devr-i Hamîdî Katalogları ve Modern Kütüphanecilik

Paylaş:

“İstanbul ve bilâd-ı selâsede vaki kütübhanelerdeki kütüb-i mevcudenin her nasılsa  şimdiye kadar matlub vechile defterleri tab ettirilememiş idi. Amâl-i maâlî iştimâl-i şahâneleri daima neşr-i maârife masrûf olan pâdişâh-ı maârif-perver ve şehin-şâh-ı adalet-güster (Sultan Abdülhamid Han-ı Sani) efendimiz hazretlerinin meâsir-i celile-i mülkdârîlerine bir ilave-i cemile olmak ve erbâb-ı ilm ve mütâlaanın müracaatını teshîl etmek üzere bu kere … vaki kütüphanelerde mevcûd kütüb-i mütenevvianın işbu defteri Maarif Nezaret-i celilesi tarafından tab u temsîl kılınmıştır” (Devr-i Hamîdî Katalogları, “Mukaddime”)

Bir Mirasın Tevarüsü üst başlıklı ve Osmanlıca yayınların Cumhuriyet Türkiyesi’ne intikali meselesini konu edinen program serisinin beşincisi gerçekleştirildi. Bu program serisinin ilk dört oturumunda vefatının 30. sene-i devriyesi hasebiyle Osmanlıca yayınların Cumhuriyet Türkiyesi’ne intikali hususunda önemli bir yer tutan Seyfettin Özege’nin hayatı ve çalışmaları üzerine sohbetler gerçekleştirilmişti. Bu programda ise konuyla ilgili kritik bir önemi haiz Devr-i Hamîdî Katalogları ve bu katalogların Osmanlı’daki modern kütüphanecilik açısından kıymetini irdeleyen bir sunum yapmak üzere Yazma Eserler Kurumu İstanbul Bölge Müdürü Emir Eş, Türkiye Araştırmaları Merkezi’nin misafiri oldu.

Konuşmasına, katalogdan anlaşılması gerekeni izah etmek amacıyla, modern kütüphaneciliğin kurucularından Melvil Dewey’in (1851-1931) 1876’da başlattığı ondalık sisteme dayalı kütüphane sınıflandırmasından bahsederek başlayan Emir Eş’in ifadesiyle, “katalog” bu sınıflandırma ile elde edilen künye bilgilerinin basılı hale getirilmesiyle oluşturulan kitaplara verilen genel isimdir. Konu özelinde ise II. Abdülhamid’in karakterindeki kayıt altına alma özelliğine dikkat çeken Eş, Sultan Abdülhamid zamanında kültürel, sınaî, eğitsel, ticari vb. her alanda yapılan yatırımların öneminin altını çizmektedir. Eş’e göre, karakter itibariyle Sultan, elindeki malzemeyi çok iyi tasnif eden, gruplandıran ve kayıt altına alan bir mantaliteye sahiptir. O nedenle kendi devrinde, pek çok gaileye rağmen, kütüphanelere ve kütüphaneciliğe dair çalışmalara ehemmiyet vermiştir. 1876’da tahta çıkışından kısa süre sonra, 1882’de, kütüphanelerin kataloglanması işini başlatmış, İstanbul’daki 200 civarındaki irili ufaklı yazma eser kütüphanelerini, öncelikle de vakıf kütüphanelerini, kayıt altına aldırmış ve Osmanlı’daki modern kütüphaneciliğin mühim bir mihenk taşı olan Devr-i Hamîdî Katalogları’nın hazırlanmasına öncülük etmiştir. On iki yıl süren çalışma neticesinde, İstanbul’da 83 koleksiyondan müteşekkil 69 kütüphanenin katalogu 40 cilt halinde basılmıştır. Devr-i Hamîdî Katalogları’nda yer alan künye bilgileri; kitapların numaraları, adı, dili, yazı türü, cilt sayısı, müellif adı, müellifin ölüm tarihi ve çeşitli mülazahât kısmından oluşmaktadır.

Öte taraftan, bu 200 civarındaki kütüphane içerisinden bizzat kütüphane olmak üzere yapılan mekânların sayısı epeyce azdır. Toplum olarak resmi kurumlara girmedeki çekingenliğe binaen de Osmanlı’da kütüphaneler çoğunlukla insanların rahatça girebilecekleri, mevlevihane, muallimhane, vakıf, cami, tekke, dergâh, konak vb. yerlerde kurulmuştur. Sonuç itibariyle, hazine kelimesi ile nitelendirilen kütüphaneler ne kadar işlevsel hale gelir ise bir o kadar kıymeti artacaktır. Bu anlamda kataloglar çok özel bir ihtiyacı karşılamaktadır. Peki, bu hazinenin servet değeri nerden geliyordu? Süleymaniye Kütüphanesi’ndeki eserlerin ortalama yaşının 400 sene olduğunu belirterek muhtelif örnekler sunan Eş, bir benzetme ile katalogların önemini de şöyle izah etmektedir: “Düşünün ki kapalı çarşının en mutena yerinde bir kuyumcu dükkanı açıyorsunuz, hiçbir esnafın elinde olmayan mücevherler sizin elinizde var, ama hepsini kasalara kilitlemişsiniz ve kimse ulaşamıyor. İşte bu noktada elinizdeki malzemeyi kataloglar aracılığıyla ulaşılabilir kılmalısınız. Katalog sistemi olmadığı bir dünyada elinizdeki değerleri ve zenginliği insanlara sunamazsınız”.

Devr-i Hamîdî Katalogları’na ilimlerin taksimi ve kitapların tasnifi açısından bakıldığında Dewey’in sistemindeki numaralandırma yerine başlıklandırma kullanıldığını belirten Eş, aslında Fatih Kütüphanesi’nin fihristinin, Melvil Dewey’den de önce 1863 yılında Abdurrahman Nacim Efendi tarafından hazırlanan Fatih Kütüphanesi defterinin aynısı olduğunu ileri sürmektedir. Zira, Dewey’in sisteminde nasıl ki sistematik bir şekilde konular numaralandırılarak 10’a bölünüyor ise bu fihristte de İslam yazmaları, Mesahif-i Şerife, Kütüb-i Semaviyye, Usul-i Hadis, Tefsir, Fıkıh kitapları, Fetava, Feraiz, Tasavvuf, Muvaaza, Kelam ve Akaid, Mantık, Hey’et ve Coğrafya, Nücûm, Ahkâm, Havas ve Remil, Cifir ve Tılsîmât, Hikemiyât, Hesâb ve Hendese, Siyasiyye ve Ahlak, Tıb, Tabir, Edebiyat ve Muhazerât, Devâvin ve İnşa, Tevârih-Tabiyyet, Siyer ve Tevârih-i Beşeriye, Meâni ve Beyân, Adâb ve Vaz’ ve İstiare, Sarf, Nahiv, Lügat-i Arabî, Farisî ve Türkî, Mecmua-i Fünun-ı Mütenevvia gibi konu başlıklarına bölünmektedir.

Devr-i Hamîdî Katalogları’nın bir başka özelliği de, yazma eser kütüphanelerinde elimize aldığımız bir eserin orijinal olup olmadığını tespit edebilmekte oynadığı roldür. Bunu tespit edebilmek için eserin iç dış ebatları, sayfa sayısı, mürekkebi, yazı türü gibi künye bilgilerinin kontrol edilmesi veya elektronik ortamda çekilen görüntüleriyle karşılaştırılmasının yanı sıra Devr-i Hamîdî Kataloglarından da yararlanılabilmektedir. Zira bu kataloglarda kayıtlar Defter-i Kütüphane-i Aşir Efendi, Defter-i Kütüphane-i Amuca Hüseyin Paşa, Defter-i Kütüphane-i Fatih şeklinde tutulmuştur. Bununla birlikte o günün matbaacılığındaki zorluklar nedeniyle kalıplar bağlanırken kaymalar olduğuna da dikkat çeken Eş, bu kaymalardan ötürü bazı sayfa sayıları vb. bilgilerin bir alta veya üste kayarak bazı hatalara sebebiyet verdiğini de dile getirmektedir. 

Katalog çalışmalarının uzun soluklu çabalar gerektirdiğini, kendisini bu işe adamış, katalogları tam bir uyum ve dil birliği içerisinde hazırlayacak gönüllü, genç insanlara ihtiyaç duyulduğunu belirten Eş’e göre, böylece Türkiye başta olmak üzere İslam dünyasındaki zenginlikler, hayatını bu işe hasredecek genç insanlardan oluşan ekipler sayesinde insanlığın hizmetine daha iyi sunulabilecektir. Tarihimize baktığımızda 600-700 yıllık kütüphane defterlerine tesadüf etmekle birlikte zamanla kataloglama çalışmalarının azaldığına şahit oluyoruz. Bu anlamda Devr-i Hamîdî Katalogları bir ilki başlatması açısından son derece önemli bir boşluğu doldurmaktadır.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir