İslam’ın Sınırları
Küresel Araştırmalar Merkezi Kitap-Makale Sunumları toplantı serisinin Mayıs ayı konuğu Dr. Tuncay Kardaş oldu. Kardaş’ın da editörleri arasında olduğu The Borde-rs of Islam: Exploring Samuel Huntington’s Faultlines from Al-Andalus to the Virtual Ummahkitabının ana hatlarının tartışıldığı toplantıda Kardaş kitabın temel argümanlarına ve içeriğine dair bir sunum gerçekleştirdi.
Kitabın asıl amacının küresel siyaset ve din arasındaki ilişkileri incelemek olduğunu belirten Kardaş, kitabın Huntington ile yüzleşmek gibi bir amacının olmadığını dile getirdi. Huntington’ın “medeniyetler çatışması” tezinde sloganik bir şekilde dile getirdiği dinin siyasal çatışma zeminine etkisine farklı bir açıdan ve somut örnekleri ile katkıda bulunan kitapta yirminin üzerinde örnek çalışma ortaya konmuştur. Buradan yola çıkarak çatışmanın niteliğine değil dinamiklerine ve mekanizmalarına odaklanan kitap Huntington dışında bu konuda ne söylenebilir sorusuna da cevap aramaya çalışıyor.
Huntington’ın kayda değer bazı tartışmaların da önünü açtığını belirten Kardaş’a göre bir mekanizma olarak dinin küresel modernliğin de etkisiyle siyasal çatışmaların önemli bir parçası olacağı tezi buna örnek verilebilir. Her ne kadar Huntington’ın iddia ettiği boyutlarda bir medeniyetler arası çatışma yaşanmasa da bu çatışmanın dinamikleri halen mevcuttur. Kardaş’a göre küresel modernliğin en belirgin özelliği siyasal, sosyal ve ekonomik ilişkileri öğütücü ve dönüştürücü gücüdür. Ulus devletlerin kimliklerin dönüşümü ve yeniden oluşumu süreçlerindeki normatif ilkeleri belirleme gücünün oldukça zayıfladığı bir dönemde din de siyasal çatışmaların bir parçası olmuştur.
Küresel modernliğin dönüştürücü şartlarıyla beraber dinin önemli bir mekanizma olarak ortaya çıktığını gösteren en önemli alan ise sanal ümmet (virtual ummah) anlayışıdır. Kardaş’a göre sanal ümmet anlayışı İslam’ın sınırlarını içine alan ama aynı zamanda o sınırların da üstünde yeni sınırlar oluşturan bir alandır. Böylece yeni bir sınır ve ümmet anlayışı da ortaya çıkarır. Bu anlamda yabancı savaşçılar sanal ümmet anlayışının örneklerinden biridir. Sanal ümmet anlayışı ile beraber klasik İslami düşünürlerin yerini yeni düşünürler almaktadır. Yeni İslami kimlik inşasında özellikle internet ve küçük sosyal ağ mobilizasyonlarının etkili olduğunu savunan Kardaş’a göre devletlerin kimlik inşa süreçlerindeki kontrolü kaybetmesinin yani küresel modernliğin de bu sürece önemli katkısının olduğu yadsınamaz. Örneğin farklı coğrafyalarda Boko Haram, El-Kaide, IŞİD vs. gibi yapılanmalar devletlerden daha etkili olmaktadır.
Diğer yandan küresel modernlik yeni elitler de ortaya çıkarmaktadır fakat Kardaş’a göre bu elitlerin elinde din araçsallaşmaktadır. Devletlerin kimlik inşasının normatif sürecini belirleme fonkisyonları ortadan kalktıkça bu boşluğu din doldurmaktadır. Kardaş tam da burada Huntington’a geri dönerek onu aşmak yerine onu tekrar etmeye başlıyor. Yani çatışmanın dinamiği olarak başlangıçta küresel modernliğin öğütücü ve dönüştürücü rolüne olan vurgu çatışmanın mekanizmaları ve çözümü söz konusu olunca dinin çatışmayı besleyen konumuna gönderme yapılarak anlaşılmaya çalışılıyor. Burada belki tekrardan sorulması gereken soru din gerçekten siyasal çatışmaların bir parçası mı yoksa siyasal çatışmaları yönlendirmede kullanışlı bir söylem mi? Dinin bizatihi kendisi mi yoksa onu gerek iyi gerek kötü niyetlerle araçsallaştıran siyasal, ekonomik veya sosyal ağ mobilizasyonları mı bu dönüşümü anlamak için örnek alınmalı?
Sunumun geri kalan kısmında savaşın ve onun yol açtığı sosyal, siyasi ve ekonomik sorunların dinin siyasal çatışma dinamiklerine etki gücünü arttırdığını vurgulayan Kardaş’a göre milliyetçilikler ile dinin sınırları çok yakın veya birbirlerini etkileme gücü de çok fazladır. Son yıllarda ortaya çıkan hem etnik hem de dini hüviyet taşıyan çatışmaları buna örnek gösteren Kardaş’a göre birbirini etkileyen bu dinamikler gelecek yıllarda ne yazık ki artarak devam etme eğilimindedir