Türk Sinema Tarihine Sosyolojik Bir Bakış

Paylaş:

Sinemaya Genç Adımlar projesi altındaki söyleşi dizilerinden ikincisinin konuğu akademisyen ve sosyolog Kurtuluş Kayalı idi. Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi bünyesindeki Türk Sineması Araştırmaları’nın (TSA) düzenlediği proje kapsamında düzenlenen söyleşiye katılım yüksekti. Önce Lüfi Ö. Akad’ın Gelin ve Metin Erksan’ın Sevmek Zamanı filmleri izlendi, ardından Kayalı ile sinema tarihinin sosyolojisi tartışıldı.

“Türk Sinema Tarihine Sosyolojik Bir Bakış” başlıklı söyleşide Lütfi Ö. Akad ve Metin Erksan’ın filmlerinden yola çıkarak değerlendirmelerde bulunan Kurtuluş Kayalı, edebiyat-sinema ilişkisine dair düşünceleri ile sohbete girizgâh yaptı. Türkiye’de sinemadaki ideolojilerin bağımlı olduğu durumları açıklarken ise yönetmen, toplum ve film üçgenine dikkat çekti. Lütfi Ö. Akad’ın Işıkla Karanlık Arasında kitabına sık sık atıfta bulunan Kayalı’ya göre bu kitabın önemi büyük ve Akad’ın ifadeleri üzerinden birçok sosyolojik bilgiye ulaşmak mümkün.

Türkiye’nin geçmişten günümüze değişen ve şekillenen düşünce hayatını anlamanın bir yolu da sinemaya odaklanmak olabilir: “Türk sinema tarihindeki yönetmenlere baktığımızda, onların eserlerinde Türkiye’nin yansımalarını görebiliriz.” Toplum ve sinema ideolojisi arasındaki ilişkiye yakından bakacak olursak; mesela Metin Erksan’ın toplum içindeki kadını öne çıkarma kaygılarının belirdiğini ve sonraki yıllarda Lütfi Ö. Akad tarafından bu yaklaşımın desteklendiğini ve sürdürüldüğünü söyleyebiliriz. Yönetmenlerin filmlerindeki detaylar üzerinden bu fikre ulaşmak mümkün. Kayalı’ya göre Akad’ın Gelin filmi bize birçok veri sunacak zenginliğe sahip; toplumsal yaklaşımlar, cinsiyet algısı, kadına bakış açısı, dönemin sosyal meseleleri… Yetmişli yıllardan sonra Türk sinemasında sosyal içerikli filmlerin arttığına değinen Kayalı’ya göre 1973 yapımı Gelin, o dönem içerisinde dikkate alınması gereken filmlerin başında geliyor.

Edebiyat ve sinema hakkındaki düşüncelerini de katılımcılarla paylaşan Kurtuluş Kayalı, 60’lı yıllarda edebiyatın köy odaklı olduğunu ancak sinemanın hiçbir zaman edebiyat gibi şekillenmediğini düşünüyor. Senaryoların önemi, edebiyatçılar tarafından desteklenmesi ve tabii ki iki alan arasında bir etkileşimin bulunmasından geliyor. Bu çerçevede Metin Erksan’ın sinemasına bakacak olursak, Kayalı’ya göre edebiyat dünyası ile ilişkisinde yönetmen daha çok batılı metinlere yakın duruyor.

Söyleşinin nihayetinde söz bir şekilde Yılmaz Güney’e de geliyor. Yılmaz Güney ve diğer birçok yönetmenin filme aldığı edebiyat uyarlamaları oldukça sınırlı ve Kayalı’ya göre özgün senaryoları daha çok dikkat çekiyor ve günümüzde de hâlâ daha çok konuşuluyor. Türk sinema tarihini farklı zaviyelerden sosyolojik bir bakışla ele alan ve birçok konuya değinen Kayalı, sohbeti Yavuz Turgul’un sözleriyle hitama erdiriyor: “Film eskiden çekildi.”

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir