Yönetmek Ne Etmektir?

Paylaş:

Etkin Yönetim Söyleşileri’nin yirmi beşincisi Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Mustafa Özel ile “Yönetmek Ne Etmektir?” başlığıyla gerçekleşti. 2016 yılında Küre Yayınları’ndan çıkan Yöneticilik Dersleri kitabı çerçevesinde Özel, tecrübe ve bilgi birikimini dinleyicilerle paylaştı. Özel, geniş bir katılımcı kitlesiyle kitabının temel çerçevesini kendi tanıklıkları dâhilinde tartıştı.

Söyleşiye kendi hayatından örneklerle başlayan Özel, mezuniyet sonrası akademik alanda çalışmak istediğini ancak bunun mümkün olmadığını, çok istememesine karşın kariyerine İstanbul Bankası’nda bankacı olarak başladığını ifade etti. Üç yıl çalıştıktan sonra askerlik görevini yapan Özel, Türkiye Dış Ticaret Derneği’nde göreve başladı, ardından Faysal Dış Ticaret Şirketinde Genel Müdür Yardımcılığı görevinde bulundu. Ardından Sabri Ülker’in yanında danışman olarak göreve başladı. Yabancılar ile iletişim sağlamasında Sabri Bey’e yardımcı olarak yanında bulundu. Özel, daha sonraki yıllarda başka şirketlerde yapacağı danışmanlık işlerinde kullandığı bilgilerin yarısını Sabri Bey’den öğrendiğine dikkat çekti. İşlerin sistemli şekilde nasıl yapıldığına, otoritenin güç kullanmadan nasıl oluşturulduğuna, itimadın büyük işleri nasıl da tetiklediğine şahit olan Özel, Ülker ile çalışan işletme sahiplerinin çekleri imzalayıp alınan mal karşılığında üzerini doldurması için Sabri Bey’e göndererek kendisine büyük bir itimat gösterdiklerine vurgu yaptı. Özel’e göre dürüstlük değeri üzerinde yükselen bu güven ilişkisi, Ülker’in büyümesine ciddi katkılar sağlamıştır.

Özel’in ifadesiyle “Her büyük yöneticinin bir ağırlık noktası vardır. Vehbi Koç’un ağırlık noktası ‘önce hesabını bilmek’tir. Bir işe girişmeden önce o işle ilgili olumlu-olumsuz tüm hesaplamaları görmek ister, sadece kâr eden bir projeye inanmaz, mutlaka olumsuz olabilecek yönlerinin de hesaplanmasını isterdi. Sakıp Sabancı’nın ağırlık noktası ise, ‘önce adamını bulmak’ idi. Sektördeki en tecrübeli kişiyi bulup transfer eder ve tam yetki ile donatırdı. Patron olmasına karşın Sakıp Bey, tecrübeli çalışanın karşısında önünü ilikler, saygıda kusur etmezdi.” Yönetim gurusu Jim Collins de kitaplarında ‘önce adam, sonra yol’ diyerek Sakıp Bey’i tasdik etmektedir.

Özel’e göre danışmanlığın %90’ı hava işi, %10’u ise bilgi işidir. Kişileri/kurumları havaya sokmak olumlu bir iştir. Şirketlerin dışardan olumlu havaya ihtiyaçları vardır. Danışmanlık yaptığı bir şirkette, Adrian J. Slywotzky’nin Kâr Bölgesi kitabının birinci bölümünü şirket yöneticileri ile beraber okumaya başlamış, Özel’in çıkardığı notlardan çok daha fazlasını şirket yöneticileri ortaya çıkarmışlar. Bunu gören yöneticiler, kitabın geri kalan bölümlerini de beraber okumaya devam etmişler. Eflatun, “Filozoflar bileyi taşı gibidirler; kendi başlarına faydalı olamayabilirler ancak siz ona sürtündükçe daha keskin hâle gelirler, işlersiniz.” der.

Gazali’yi hem siyasi hem de ekonomik olarak okursak liderliğin Tanrı’ya öykünmek olduğunu söyleyen Özel’e göre, düzeni sağlaması açısından olumlu ancak büyüklenmeye ve kibire yol açması açısından olumsuz bir durumu ifade etmektedir. Son on yıl içinde çok sayıda roman okuduğunu ifade eden Özel, söyleşi içinde zaman zaman büyük romancılara da atıflar yaptı. Büyük romancıların günümüz insanları ve kurumları hakkında, birkaç asır öncesinden yazdıklarıına vurgu yaptı. Özel’e göre büyük romancılar geleceğin tarihini yazarlar: “Büyük romancılar hepimizin hikâyesini yazmışlardır. Roman kurguya dayanır, sosyal bilimler daha fazla kurguyla dolu olmasına rağmen nesnel ve bilim olduğunu iddia eder. Yine de romanlar daha merttir. Goethe, büyük bir iktisatçıdır. Modern dönemin siyasi liderleri, işin farkında olmadan iktisadi kişi ve kurumlar (paraya hükmedenler) tarafından yönlendirilmektedirler. Luther, ‘Para insanın şeytanla anlaşmasıdır.’ der. Goethe’ye göre kâğıt para devletin şeytanla anlaşmasıdır. Cervantes’e göre, öyle bir çağda yaşıyoruz ki, ilişkiler o kadar bozulmuş ki hakikati ancak bir deli söyleyebilir. Don Kişot kitabı, ciddi arka planı olan bir eserdir. Bu konuda Goethe ise, ‘en dalgacı geçinen kişi hakikate en yakın olandır,’ der.”

Özel’e göre, üç aşamalık liderlik süreci vardır: FB (Fenerbahçe), CB (Cimbom), SB (Siyah-Beyaz). İyi liderler Fenerbahçelidir (FB), yani Farklı Bakan kişilerdir. Alparslan, Osman Gazi, Bill Gates bunun güzel örnekleridir. Organizasyon büyüdükçe tek bir girişimci yeterli olmadığından birden farklı bakışın yer aldığı organizasyonlara geçiş olmalıdır. Bunun için, farklı bakan kişinin ödüllendirildiği bir yönetim ikliminin oluşturulduğu Cemiyetçi Bakış (CB) olmalıdır. Sonrasında ise Stratejik Bakış (SB) gereklidir; yani “rakibini hesabını hesaba katarak hesap yapma” olayıdır. 1982 yılında Metin Erksan’ın senaryosunu yazıp yönettiği Preveze’den Önce adlı belgeselde, Preveze S,avaşı öncesinde Hayreddin Barbaros Paşa, Andrea Dorya’nın Osmanlı’nın nasıl hareket edeceğini düşünerek hazırladığı savaş planını tahmin ederek bu planı alt edecek bir savaş planı hazırlamış, böylece stratejik bir üstünlük elde etmiş ve savaşı kazanmıştı.

Söyleşinin son dakikalarında Özel, güçlü sosyolojik analiz yapabilmesi neticesinde anlattığı anılar ile Cem Yılmaz’ın çağdaş bir yönetim filozofu olduğunu söyledi. Özel, aile şirketlerin talihsizliğinin ‘köylü’ olmalarından kaynaklandığına vurgu yaptı: “Köyde her şey (tarla, sapan vs.) mülkümüzdür. Dolayısıyla şirketleri de mülk gibi görüyoruz.” Özel, MÜSİAD’a (Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği) sürekli olarak şu tavsiyeyi yaptığını ifade etti: “Sermayeyi servete dönüştürmeyin. Şirketler değil hisseler mülkünüzdür.”

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir