Yüzyıllık Metinlerle Tanburi Cemil Bey

Paylaş:

Sanat Araştırmaları Merkezi’nde Eylül ayında Kırkambar-Kitap programının konuğu Hüseyin Kıyak’tı. Kıyak, kitabının tanıtımına Tanburi Cemil Bey’in muallâk olan doğum ve ölüm tarihlerinin netleştirirken istifade ettiği belgelerle girizgah yaptı. Doğumu ve ölümü hakkında farklı yerlerde çeşitli tarihler mevcut olan Cemil Bey’in, Rauf Yekta Bey elinden çıkan biyografisi üzerinden nihai tespitlerini sundu: 8 Mayıs 1871 doğum tarihi, 29 Temmuz 1916’da ölüm tarihi. Ayrıca ilgili tarihler İbnülemin Mahmud Kemal Bey’in kaydetmiş olduğu doğum ve ölüm tarihleriyle uyuşmaktadır. Bunların yanında Cemil Bey’in vefatından önce çıkan yanlış ölüm haberlerine de değinerek, sonrasında icracının musiki hayatına yer verdi.

Kitabın içinde Cemil Bey’in yazdığı makaleler mevcut. Bu vesileyle sanatçının kimi yazıları ilk kez yayınlanmış. Makalelerinde belirttiğine göre musiki hakkında yazı yazmak istememiş fakat dönemindeki musiki ile ilgili polemiklere dayanamadığı için yazılar kaleme almış. Rauf Yekta Bey’in musiki üzerine olan yazısına cevap mahiyetinde bir yazı kaleme almasıyla, konu hakkındaki karşılıklı yazışmaları başlamış. Cemil Bey’in üzerinde durduğu konular ise özetle: Akort, metot ihtiyacı, meşk-nota mukayesesi, nüans işaretleri, büyük usuller vs.

Cemil Bey metot ihtiyacına bilhassa dikkat çekmiş. Müzik önceden hoca karşısında diz vurarak öğrenilirdi ama Cemil Bey musiki hakkında malumat için metoda gerek olduğunu belirtmiş. Nota ve solfej usulüyle müziğin öğrenilmesi gerektiğini vurgulamış. Musikide zorluğun nazperverlikten kaynaklandığını yazan Cemil Bey, zorluğun eser ya da nota kaynaklı olmadığını zikretmiş. Hoca karşısında makamın dizlere vurularak belletilmeye çalışılması öğrenme sürecini uzatan bir uygulama. Oysaki talebeye nota verilse işler daha hızlı ve kolay yürüyecek görüşünde Cemil Bey. Ayrıca bestekarın istediği nüansları yazması ile icracının eseri daha kolay görmesi ve bestekârın isteğine göre daha kolay okumasının mümkün olduğunu belirtmiş. Ama bu teknik Türk musikisinde kullanılan bir kademe değil ve eser tekdüze git-geller arasında seslendirilmiş. Döneminde farklı bakışa sahip olmasının nedeninin, Cemil Bey’in Batı zihniyle beslenmesinden kaynaklı olduğunu söyledi Kıyak.

Cemil Bey, babası erken yaşta vefat ettiği için gayet Avrupai bir hayat tarzı olan amcası Vefik Bey yanında büyümüş. Abdülhamit dönemi modern okullarında eğitim görmesi de onu ayrıca Batı kaynaklarıyla beslemiş. Rehber-i Musiki adında, müzikte başlangıç seviyesinde olanlar için usul ve notaları anlatan bir metot kitabı yazmış. Ayrıca nüans hakkında fikirlerini belirterek Batıda anlatının çeşitli, Türk musikisinde tekdüze olmasından rahatsızlık duyduğunu ifade etmiş. Cemil Bey yazdıkları ve icra ettikleriyle, önerdiği her şeyi yapmaya çalışan biri. Metot ihtiyacına işaret etmekle kalmamış, konu hakkında makale de yazmıştır. Yeri geldiğinde Rauf Yekta Bey gibi isimlerle müzakerede bulunmuştur. Nüans işaretlerine olan ihtiyacı vurgulamasının yanında, bunun mühimliğini belirtmiş ve bir plak tasvir etmiştir.

Cemil Bey’in özellikle büyük usuller üzerinden Rauf Bey’le yaptığı tartışma dikkat çekmiştir. Türk musikisinde 120 usul vardır, Cemil Bey büyük usullere gerek olmadığı belirtmiş. 32 zamanlı yerine 4 zamanlı vuruşlar yapmanın yeterli olacağını ifade edince Rauf Bey’i karşısında bulmuş. Cemil Bey’in bu tavsiyesindeki amaç eserleri hafızaya almak çünkü Türk musikisinde nota yok, eserleri ezberleyip vurmak gerekiyor. Kıyak’a göre zorlu bir şekilde eserleri kayda almaktansa daha pratik bir şekilde arşiv oluşturmak gerektiğine işaret etmiş Cemil Bey. Yani büyük usul ezberleyip vuruş talimi almak yerine notalara bakarak eserleri daha kolay okunabilir hale getirme çabasında bulunmuş.

Müzisyenler on bir kategoriye ayrılır: Bestekarlar, nazariyyûn (teorisyenler), esatize (hocalar), muharririn-i üdeba-yı musikiye (müzik yazarları), mütebahhirin-i musikiye (müzik bilginleri), sınaat-ı musikiye müverrihleri (müzik tarihçileri), muganniler (şarkıcılar), sınaatkar sazendeler (saz sanatçıları), musikarlar (virtüözler), münekkidin-i musikiye (müzik eleştirmenleri), mebhas-ı savt alimleri (ses sistemi bilginleri). Kıyak, bunların arasında Cemil Bey’in hangi sınıfa koyulması gerektiğini sesli bir şekilde düşündü. Cemil Bey’in besteleri vardır ama Tanburi Osman Bey kadar büyük bir bestekâr olmadığı için bu sınıfa dâhil olması gerekmez. Rauf Yekta Bey Rehber-i Musiki’yi beğenmediği için nazariyatçılar sınıfında da görülmemektedir. Hocalar sınıfına da yerleştirilememiş. Rauf Yekta Bey Batılılardan Türk musiki literatürüne müzisyenler kategorisini eklemiş ve Tanburi Cemil Bey’i musikarlar, virtüözler sınıfına almıştır. Bu gruba alınması onun bestelerinin zayıf bulunduğu ya da iyi müzisyen olmadığı anlamına gelmediğini vurgulayan Kıyak, Cemil Bey’in bestelerinin Hacı Arif Bey’inkiler kadar iyi olup olmadığını tartışma konusu yapmanın sübjektif bir nokta olarak düşünülmesi gerektiğini belirtti.

Cemil Bey aslında Avrupa’ya Türk müziğini tanıtmak düşüncesindedir. Musa Süreyya Bey’e yazdığı bir mektupta bu düşüncesini kaleme almış. Kitapta da bulunan 3 Teşrinisani 327 tarihli mektupta bu fikrini görmek mümkün. Musa Bey hem sıhhat bulması hem de musiki icra etmesi için onu Berlin’e davet etmiş. Birlikte Ferahfeza takımını ortaya çıkarmışlar. Süreç içerisinde Cemil Bey takımın canlanması için Ferahfeza peşrevini notalara dökmüş.

Kitabın içinde Tanburi Cemil Bey’e ait, Niyazi Sayın’dan temin edilmiş bir defter de mevcut. Cemil Bey plaklarını doldurmaya başlayacağı zaman kendisinin onayı olmadan plaklarının basılmayacağı sözünü alan bir musikişinas. Bu deftere de plaklarının durumunu aşama aşama kaydetmiş. Daha sonra anlaşmalı olduğu firma Cemil Bey’in basılmasını müsaade etmediği plaklarını vefatından sonra yayınlamış. Hüseyin Kıyak daha önce icrası Cemil Bey’den duyulmayan Şedaraban taksimini konuklara dinleterek konuşması için açtığı tanıtım kapağının arka yüzünü kapattı.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir