Peygamberin Dâhi Torunu

Paylaş:

Bilim ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Bölümü öğretim görevlisi Bilen Işıktaş’ı konuk etti. Işıktaş, müzikoloji öğrencileri ile müzik meraklılarından oluşan dinleyici grubuna Peygamber’in Dâhi Torunu: Şerif Muhiddin Targan kitabı anlattı.

Işıktaş, lisans eğitimi sırasında ud çalmaya başlar ve zaman içinde ud çalan sanatçıların hayatlarını inceler. Ud çalan sanatçılar arasında Şerif Muhiddin Targan’ın hayatı kendisini cezbeder ve araştırmaya başlar. Bu merakını akademik çalışmalara taşıyan Işıktaş, yüksek lisans eğitimi sırasında İstanbul Teknik Üniversitesi’nde “Şerif Muhiddin Targan’ın ud tekniğine katkısı: Altı ud taksiminin analizi” isimli tezini hazırlar. Doktora eğitimini de yine aynı üniversitede “Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde modernleşme, bireyselleşme ve virtüozite ilişkisi: Şerif Muhiddin Targan” isimli tezle tamamlar.

Peygamber’in Dâhi Torunu: Şerif Muhiddin Targan isimli kitabı objektif bir şekilde ele aldığını, Muhiddin Targan’ın yaşadığı yerlere gittiğini ve Muhiddin Targan’ın izini sürdüğünü anlattı. Kitabı yazarken yurtdışı ve yurtiçinde birçok arşivde araştırmalar yaptığını, gazeteleri taradığını ve o dönemde yaşamış insanlarla görüşmeler yaptığını söyledi. Kitabı çeşitli kaynaklar kullanarak oluşturduğunu ve sanatçıyı çok yönlü ele almaya çalıştığını belirtti. Kitabı hazırlarken belgelere erişmekte zorlandığını ve kişisel arşivlerde yer alan belgelere ulaşamadığını ifade eden Işıktaş, kitapta kullandığı kaynakçadan detaylı olarak bahsetti.

Şerif Muhiddin Targan’ın hayatında önemli yere sahip olan üç şehir vardır: İstanbul, New York ve Bağdat. Işıktaş bu üç şehirde deyim yerindeyse adım adım Şerif Muhiddin Targan’ın izini sürer. Güvenlik sorunu sebebiyle Irak’a gidemeyen Işıktaş, Bağdat Konservatuarı’ndaki sanatçılarla iletişim kurar fakat savaş sırasında arşivler yok olduğu için Şerif Muhiddin Targan’la ilgili belgelere ulaşamayacağı söylenir. Bağdat’a gidemeyen Işıktaş, New York’a gider ve Muhiddin Targan’ın sanatını icra ettiği yerleri gezer, arşivlerde araştırmalar yapar.

Işıktaş, Türkiye’de udun icrası ve usulünün gelişimine dair bilgiler vererek Targan’ın nasıl bir mirasa geldiğini anlattı. 1867’de Ali Rıfat Çağatay’ın, 1871’de Tamburi Cemil Bey ve Rauf Yekta Bey’in doğduğunu söyledi. Bu ismlerin Türk Müziği için önemli olduğunu, Tamburi Cemil Bey’in icrasıyla bir geleneği sürdürdüğünü ve Rauf Yekta Bey’in ise kuramsal zemini hazırladığını anlattı. 1873’te Udi Nevres Bey doğar, kendisi yenilikçi bir sanatçıdır. 1880 yılında Hüseyin Saadettin Arel, 1892’de ise Şerif Muhiddin Targan doğar. Şerif Muhiddin Targan’ı bu kültür dairesi içinde ele almak ve incelemek gerekir. Türk Müziği’ndeki önemli isimlere değinen Işıktaş, aynı yıllarda Avrupa’da doğan önemli müzisyenlerden ve bu isimlerin yaptığı çalışmalarından da bahsetti. Daha sonra tüm bu sanatçılar üzerinden çağı yorumlayan Işıktaş, Türk ve Batı müziğinin gelişmesinde bu isimlerin çok önemli bir yeri olduğuna değindi.

1892 yılında İstanbul’da doğan Şerif Muhiddin Targan’ın ailesi dönemin tanınmış ailelerindendir. Uda çeşitli yenilikler getiren Targan, içinde yaşadığı toplumu etkilediği gibi kendisi de etkilenmiştir. Osmanlı’nın son yıllarından toplum hayatında bir değişim başlar. Kültür ve sanat alanında da değişimler görülür. Ses kaydı alınmaya başlanır, bu sesler plaklara kaydedilir ve müziğe ulaşmak kolaylaşır. Yaşanan değişimlerden Targan da etkilenir ve icracılığında bireysellik ön plana çıkar.

Muhiddin Targan Çamlıca’da yer alan Şerifler köşkünde doğar. Dönemin önemli isimlerinin sürekli gelip gittiği köşk, Targan’ın kültür hayatında önemli bir yere sahiptir. Babası Osmanlı Devleti’nin son Mekke emiri Ali Haydar Paşa, annesi ise Sabiha Hanım’dır. Hz. Peygamber’in 37. kuşaktan torunu olan Targan’ın adındaki Şerif kelimesi bu ilişkinin simgesidir. Özel dersler alarak eğitim hayatına başlayan Targan, 1908’de Dârülfünun Hukuk Fakültesi’ne ve bir yıl sonra ise Edebiyat Fakültesi’ne girer. Her ikisinden de mezun olan Targan, 1916 tarihinde babasının Mekke emirliğine tayin olması sebebiyle İstanbul’dan ayrılır. Babasıyla birlikte Hicaz’a gider ve bir süre Şam’da bulunur.  Babası I. Dünya Savaşı sırasında Arabistan’da Osmanlı Devleti’ne karşı başlatılan isyana destek vermez ve aile mal varlıklarını bırakarak İstanbul’a döner. 1924 yılında New York’a gider ve 1934 yılında geri döner. New York’ta bulunduğu sürede verdiği konserler tanınmasına ve ud sanatının gelişmesine katkı sağlamıştır. Targan’ın New York’ta bulunduğu sırada yaşadıklarına ve hangi sanatçılarla iletişim kurduğuna detaylı olarak değinen Işıktaş, Şerif Muhiddin’in New York’a gittiği 1924 yılında hemen konser vermeye başladığını belirtti. New York’da bulunan dönemin önemli müzisyenleri Targan’ın konserlerini ilgiyle takip ederler. Targan 1932 yılında sağlık sorunları sebebiyle New York’ta ameliyat olur ve ardından Türkiye’ye döner.

Targan’ın Türk müziğinde önemli bir yeri olduğuna değinen Işıktaş, Targan’ın sanatını icra etmesinin yanı sıra kendi eserlerini yazdığını ve makamlar üzerine çalıştığını anlattı. Tamburi Cemil Bey başta olmak üzere dönemin sanatçıları, Targan’ın icrasını beğenerek dinlerler. 1932 ile 1934 yılları arasında İstanbul’da kalan Targan, beklediği ilgiyi göremeyince rotasını yine yurtdışına çevirir.

1934 yılında Irak’a giden Targan, Bağdat’ta konservatuar kurar ve önemli sanatçıların yetişmesine katkı sağlar. Targan’ın kurduğu bu konservatuar Irak başta olmak üzere Arap coğrafyası için önemli bir yere sahiptir. Müzik bölümünü doğu ve batı müziği olarak iki ayrı şekilde kuran Targan, heykel ve tiyatro bölümlerini de açar. Kültürün farklı kanallardan beslenmesine özen gösteren Targan, konservatuar bölümlerini bu doğrultuda açar. Yöneticilik yapmasının yanı sıra ud ve viyolonsel dersleri verir.

Şerih Muhiddin Targan 1948 yılında sağlık sorunları sebebiyle İstanbul’a döner ve aynı yıl Hüseyin Sadettin Arel’in istifasıyla boşalan İstanbul Belediye Konservatuvarı ilmî kurul başkanlığı görevine getirilir ve bu görevde 1951 yılına kadar kalır. 8 Nisan 1950 yılında Safiye Ayla ile evlenir ve bu evlilik Şerif Muhiddin Targan’ın vefatına kadar sürer. Türk müziğine önemli katkılar yapan Targan 13 Eylül 1967 tarihinde vefat eder ve Zincirlikuyu Asrî Mezarlığı’na defnedilir.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir