Yaralı Erkeklikler: 12 Mart Romanlarında Yalnızlık, Yabancılaşma ve Öfke

Paylaş:

Karakterlerin sinirsel ve fiziksel krizleri 12 Mart romanları hakkında yerleşikleşmiş idealize erkek kahraman anlatıları hükmünü sorgulatıyor.

12 Mart romanları 70’li yılların tepkisel tanıklık edebiyatı olmanın çok ötesine geçmiş, 90’lı yılların sonunda dahi üretilen bir tür olmuştur. 12 Mart 1971 askeri darbesinden adını alan tür aynı zamanda 68’in devrimci ruhu üzerine refleksiyon gösteren bir janr. Baskı ve şiddetin yoğun olduğu bir siyasi tarihi anlatan 12 Mart romanları, belki de Türk romanında ilk politik türdür. 12 Mart muhtırasına giden yolda başkaldıran devrimci özneyi, 68 gençliğini, darbe sürecini ve Türkiye toplumunun siyasal yapısını ele alan romanlar arasında Füruzan’ın 47’liler eseri, Sevgi Soysal’ın Şafak’ı, Adalet Ağaoğlu’nun Bir Düğün Gecesi, Tarık Buğra’nın Gençliğim Eyvah’ı, Çetin Altan’ın Büyük Gözaltı’sı gibi yapıtlar var. Çimen Günay Erkol’un Yaralı Erkeklikler kitabı daha önce Murat Belge, Vedat Günyol, Berna Moran, Rauf Mutluay gibi eleştirmenlerin ele aldığı ve genellikle “tam” erkeklik ve kahramanlık anlatıları olarak değerlendirilen 12 Mart romanlarının hiç de böyle tek tip bir tür olmadığını göstermeyi amaçlıyor.

12 Mart romanlarında sergilenen erkekliğin farklı veçhelerini inceleyen Günay-Erkol, 68 ruhunun ve 1971 muhtırası deneyiminin erkeklerin savaş, kavga, mağduriyet gibi toplumsal ve siyasal mücadelenin tanımlayıcı kategorilerini temsil ederken nasıl işlendiğine bakıyor. İşkence gibi fiziksel şiddet örneklerinin sıkça bulunduğu 12 Mart romanlarında erkeklerin travmatik deneyimlerinin önemli bir yer tuttuğunu söyleyen konuşmacı,  bu romanların tam kahramanlık romanları olmak bir yana tekil bir erkeklik de sunmadıklarını belirtti.

Kimi eleştirmenlerce statükoyu karşılarına alan köy romanlarının şehirli versiyonları olarak görülen 12 Mart romanlarının böyle olmadığı gibi sıklıkla dile getirildiği üzere işçi sınıfının sosyalist eğitimini tesis etmeye çalışan sosyalist gerçekçi romanlar da olmadıklarını ifade etti. 12 Mart romanlarının çok bireysel anlatılara sahip olduğunu dile getiren konuk, bu eserlerin benlik, korku, güven sorunu gibi konulara dair çarpıcı öyküler kurduklarını söyledi. 12 Mart romanları bu manada şehirli karakterlerin şüpheciliğini ve toplumda büyüyen güvensizliği anlatan 1950 kuşağı yazarlarının yapıtlarından beslenmişlerdir.

İsmini darbeden almasına binaen 12 Mart romanlarının askeri cuntadan doğan bir edebiyat olduğu düşünülür. Bununla birlikte ilginçtir ki literatürdeki ilk 12 Mart romanı Melih Cevdet Anday’ın darbeden bir yıl önce yayımlanan Gizli Emir adlı romanıdır. AYOT (Asayişi Yerleştirme Olağanüstü Teşkilatı) adlı bir kurum tarafından baskı altında yönetilen bir toplumun yaşadığı korku atmosferini ve paranoyayı anlatan Gizli Emir, askeri yönetimi eleştiren bir romandır. Bu nedenle 12 Mart romanlarının metinsel öncülü kabul edilir. Bundan sonraki 12 Mart romanları da zor kullanan bir iktidar aygıtına dönüşen devletin altında travmatik tecrübeler geçiren kişilerin yazdığı tanıklık anlatıları olarak gelişir. Çetin Altan’ın Büyük Gözaltı’sı ve Erdal Öz’ün Yaralısın adlı romanları bu tanıklık edebiyatının başlatıcısı oldular. Kahramanlarının geçirdikleri ağır deneyimler neticesinde bir taraftan ideolojik adanmışlığı sorguladılar bir taraftan da bireysel bir özneliği tartıştılar. Günay-Erkol, bu romanların aynı zamanda solun eleştirisi ve özeleştirisi için de önemli ve derinlikli bir zemin oluşturduğunu söyledi.

Eğer 12 Mart romanları devlet zoruyla ve fiziksel şiddetle karşılaşmalarından galip çıkan kahraman erkeklerin anlatılarıysa, bu kahramanların sinirsel ve fiziksel krizlerinin niçin bu kadar geniş yer tuttuğunu soruyor Günay-Erkol. Bu romanların bize 12 Mart romanları hakkında yerleşikleşmiş idealize erkek kahraman anlatıları hükmünü sorgulattığını iddia ediyor.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir