Panel Joker: Trajedi mi komedi mi? İshak Arslan, Hüseyin Etil, Metin Demir

Paylaş:

Bilim Ve Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi 7 Aralık 2019 günü “Joker: Trajedi mi Komedi mi?” başlıklı bir panel düzenledi. Panelde konuşmacı olarak İshak Arslan, Hüseyin Etil ve Metin Demir yer aldı. İshak Arslan konuşmasında panele konu olan Joker karakterini Batman filmi üzerinden tanıdığımıza vurgu yaptı. Joker kelimesinin İngilizcede şakacı manasına  geldiğini, filmde kötü bir karakteri, bir anti kahramanı tanımladığını belirtti. Filmin ilk katmanında Joker’in sinema endüstrisine uyarlanmış yeni ve sinematografik yönüyle olsun, gişesiyle olsun, başrolüyle olsun oldukça bir başarılı versiyonunu gördüğümüzü ifade etti. Arslan şu sözlerle devam etti:

Holywood sinemasından tanıdığımız Superman gibi bir süper kahraman değil oldukça sıradan bir palyaçonun bir aktöre, bir özneye dönüşmesi yolculuğunu izliyoruz burada. Zaten filmin enteresan yönlerinden birisi de bu. Bir yönüyle bir sektör, bir endüstri filmi. Eğlenceli yönleri var. Gençler de büyükler de, pekala filmi izleyebiliyorlar.

Arslan’a göre film ikinci katmanda temel olarak analiz ve eleştiri içeriyordu. Analiz ve eleştiri; özelde Amerikan sistemi etrafında, genelde ise modern çağın sosyopolitik bir eleştirisiydi. Üzerinde daha fazla durmak istediği kısmın ise, filmin üçüncü katmanında yer alan felsefi temalar ve filmin taşıdığı felsefi pozisyonlar olduğunu belirten Arslan; filmin insanın yalnızlığı, çaresizliği ve terkedilmişliği üzerinden kötülük ve şiddet temaları etrafında sert bir felsefi taşımaya ev sahipliği yaptığını söyledi. Film bu yönüyle bizim için kadim tartışmaların ve hikayelerin, post modern tekniklerle bir anlatımıydı.

7 Aralık 2019 tarihinde gerçekleşen panel BİSAV TV’de yayınlandı. Etkinliğin kaydına ayrıca Bilim ve Sanat Vakfı Spotify, Apple Podcast ve Google Podcast kanallarından da ulaşabilirsiniz.

Konuşmasının geri kalan kısmında gülerken acı çekip, acı çekerken gülmesi üzerinden; trajedi mi komedi mi sorusunun ortaya çıkışına vurgu yaptı. Bu acılara gülme eyleminin Jesus Christ’in çarmıhtaki durumuna benzer bir durum olduğuna değindi. Politik baskıcı bir rejime karşı şiddetsiz bir çözüm bulunabilir mi sorunsalı Amerikan sistemi örneği üzerinde tartışıldı. Amerika’daki muhafazakar sağ kesimin ve liberal sol kesimin her ikisine de karşı olan Joker’in muhafazakar sağcıların politik liderlik anlayışına belediye başkanını öldürerek, Robert De Niro’nun canlandırdığı karakteri öldürerek de liberal sol eleştiriye cevap verdiği belirtildi. Komik ve komedi hakkında ise alay ve ironiden başka bir şey yapılamadığı durumların çaresizliği belirttiği ifade edildi. Komediyi silah olarak kullanma klişesinin filmde ana unsur olarak kullanıldığı söylendi. Son olarak ise filmin zihinsel bir kurgu mu yoksa reel dış dünyada mı geçtiği konusundaki tartışmalara değinildi.

Konuşma sırası Hüseyin Etil’e gelince, kendisi ilk olarak Joker’in Amerikan filmleri arasında konumunu belirtti. Reagan’ın  “Herkes herkes için, herkes herkese karşı.” sözüne vurgu yapan Etil, sonrasında silahın Amerika’da yurttaşlık etiğinin bir parçası olmasına değindi ve Amerikan sinemasında silah kavramının çok kullanılmasının sebebini buna bağladı. Konuşmasının devamında Amerika’nın bir tarihinin olmamasına değinen ve bundan dolayı da tarihi epik karakterler yerine kurgusal karakterlerle toplumu inşa eden Amerikan sistemine değindi.

Etil’e göre; Durkheim’in  “toplum tanrı üreten bir makine” sözünden, “Amerikan sineması da süper kahraman üreten bir sinema” çıkarımı kolaylıkla yapılabilir. Amerikan sineması suçlulardan örülü bir sinemadır ve bu suçluların tamamı Amerika’nın düşmanıdır. Gotham şehri adını Gotik Amerika’dan almıştır ve bu Gotik Amerika; muhafazakar sağ ve liberal sol kanattan oluşmaktadır. Her iki kanatta da büyük yozlaşmalar mevcuttur. Batman bu yozlaşmalara karşı reformcu iyimserlikle düzen yani polis adına işler yaparken, Joker ise bu yozlaşmaya anarşist bir kötümserlikle yaklaşmaktadır. Joker’in bu eylemlerinin derininde çocukluk travmaları yer almaktadır.

Konuşmasının son kısmında Marx’ın eleştiri silahı ve silahların eleştirisi söylemine değinen Etil, Joker’in dönüşümünü üç kısımda incelemiştir. İlk olarak palyaço yani hayata yenik düşmüş bir figür olarak çıkar karşımıza Joker. Sonrasında ise komedyene dönüşmek istemektedir fakat başarısız bir komedyen olması onu Joker’e dönüştürmüş ve dilemma da tam olarak burada başlamıştır. Joker’in “Hayatımı trajedi sanırdım meğerse komediymiş” sözü bunu gayet iyi açıklamaktadır. Etil sözlerine trajedinin egemen sınıflara ait, komedinin ise alt sınıflara ait kavramlar olduğunu hatırlatarak son verdi.

Metin Demir konuşmasına başladığında, konuşmasının temel konusunu Joker filmiyle Müslüm filminin karşılaştırması olacağını belirtti. İki filmin ortak noktalarından, Türk halkının ikisine de gösterdiği teveccühü belirtti. İki filmin de zaafından şu şekilde bahsetti, “bir şey irrasyonelse onun rasyonel bir sebebi vardır.” Filmin mesajının “içiyorsak bir sebebi var” olarak verilmek istendiğini belirtti. İki filmin de kötülüğün özsel olmadığı ve iyiliğin ortaya çıkmasının engellenildiği bir senaryo ile karşımıza çıktığını belirtti.

İki filmin de sosyopolitik bağlama uygunluğunu belirten Demir, Müslüm filminde taşradan gelen insanın dertlerinin anlatıldığını, Joker’in ise sol popülist devrimci bir şiddet çağrısı anlatırken ortaya çıktığını söyledi. İkisinin de ezilenlerin sesini dillendirdiği için Türk seyircisi tarafından sahiplenildiğini söyledi. Müslüm filmiyle Joker filmi arasındaki en temel farkının “maske” kavramı olduğunu söyledi. Sözlerinin sonunda maskenin cansız varlıklar arasında dönüşüm sağladığını söyleyen Demir, Joker’in maskeyle beraber insan, tanrı, hayvan ve cansız varlıklar arasında geçiş yaptığını söyledi.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir