Vefa Gösterimleri 1 Dilsiz

Paylaş:

Bilim Sanat Vakfı Sanat Araştırmaları Merkezi’nin Vefa Gösterimleri program dizisi çerçevesinde ilk konuğu Dilsiz filmi ile yönetmen Murat Pay oldu.  Tuba Deniz’in moderatörlüğünde yürütülen söyleşide, yönetmen sözlerine filminin bu zaman diliminde gösterilmesinin kendi açısından anlamlı olduğunu söyleyerek başladı. Üniversite yıllarında okulda öğrendiklerinin yeterli gelmediğini, o dönemlerde Bilim Sanat Vakfı’nda İhsan Kabil’in yaptığı sinema toplantılarından çokça istifade ettiğini söyledi.  Hatta Amerika’da kısa bir dönem sinema eğitimi almasına rağmen döndüğünde Bilim ve Sanat Vakfı’ndaki ortam daha cazip gelmiş.

Yönetmen kendisinin daha sonra belgesel alanında bulmuş, bu türü çok sevmiş. Maşuk’un Nefesi’nde ise yönetmenlik konusunda daha ciddi bir adım atarak kurmacaya yaklaşmış.  Belgesel çalıştığı zaman o alanla ilgili her şeyi okumaya başladığını, gerçek malzemeyle yüzleştiğini ve bunun çalışmasına büyük katkılarının olduğunu belirten Murat Pay, örneğin Türk müziğiyle bu sayede daha yakından tanıştığını, gelenekli sanatlarla haşır-neşir olduğunu söyledi. Dilsiz filminin senaryosunu yazmakta zorlanan Pay, bunun nedeninin hat sanatıyla az uğraştığı için olabileceğini düşünüp iki buçuk sene hat sanatıyla uğraşmış ve meşk süreci kendisine özgüven sağlayınca senaryoyu çalışabilmiş.

Pay Dilsiz’in oyuncu seçim sürecinden bahsederken Selma’yı bulmakta zorlandığını çünkü Selma karakteri için seçtiği oyuncuların senaryoyu okuduktan sonra görüşmeyi istemediklerini ifade etti. Möderatörün “Hat sanatıyla bu kadar alışveriş içinde olman filme nasıl yansıdı?” sorusu üzerine Pay “Hat sanatının form tartışmalarını filmin formuna taşımayı düşündüm ama bunu yapsaydım biraz cambazlık yapmaya dönüşebileceğini düşündüm, filmin mevcut dramatik hikayesiyle hat sanatının bugün de var olabilecek o anlam dünyasının sorularını örtüştürmeye çalıştım” dedi.

1 Şubat 2020 tarihinde gerçekleşen bu söyleşi BİSAV TV’de yayınlandı. Etkinliğin kaydına ayrıca Bilim ve Sanat Vakfı Spotify, Apple Podcast ve Google Podcast kanallarından da ulaşabilirsiniz.

Programın önemli bir kısmı seyircilerden gelen sorularla ilerledi. “Filmde Ahmet Uluçay ile ilgili bir sahne vardı, onu kullanmanızdaki amaç neydi? Ahmet Uluçay’ı kendinize rol model olarak mı alıyorsunuz?” sorusu üzerine Murat Pay “Ahmet abinin filme yaklaşımını seviyorum ama onun gibi bir film yapamam. Ahmet abinin Türk sinema tarihinde çok iyi bir yerde olduğunu düşünüyorum ve tanışıklığımız da olduğu için saygımı öyle ifade ettim” diye cevapladı. Seyircilerden gelen bir diğer soru filmde seyircinin yorumuna bırakılmış çok yer olduğu ama filmin seyircinin üzerinde bir hal bıraktığı. Bunun neye bağlanabileceğiydi. Pay, filmin duygusunun bu şekilde seyirciye sirayet etmesini çok önemli bulduğunu ama bunun tanımlanamayacağını söyleyerek yanıtladı.

Pay, filmin dağıtım ve gösterim süreciyle ilgili soruları “Hepimizin şaşırdığı zor bir süreç oldu çünkü biz filmi vizyona zor soktuk. Yapımcı dağıtımcı filmi almak istemedi ama biz bu filmi sokmamız gerek dedik, bir şekilde kabul ettirdik. Sonrasında ise tahmin ettiğimiz rakamlardan daha çok izlenme geldi.” sözleriyle cevapladı.  Film gösterimleri sayesinde Erzurum, Konya, Urfa, Mardin gibi birçok ile gittiğini, sürecin hala devam ettiğini  ve bu durumun filmin güzelliğinden ziyade seyircinin bu tarz bir filmi izlemeye psikolojik açıdan çok hazır olmasıyla alakalı olduğunu ifade etti.

Görüntü yönetmeni Andreas Sinanos’la ilişkilerini  “Andreas bey den çok şey öğrendim, çok profesyonel, çok titiz biri. Resimden çok iyi alıyor” diye tarif eden Pay, filmin bazı planlarını yarım saat, kırk dakika gibi sürelerde bitirdiklerini ve film için çok iyi bir ön hazırlık yaptıklarını söyledi. “Filmde en zorlandığınız sahne hangisiydi?” sorusu üzerine Pay orman sahnesindeki gece planının çekiminde çok zorlandığını ve oradaki bir kamera hareketini sevmediğini söyledi.  Murat Pay, filmde hat sanatını tercih etmesini ise “Hat sanatı adasına uğradığımda çok büyük bir adaya ayak basmıştım, orada kayboldum ve çıkamadım. Hat sanatının beni çok çarpan özelliği diğer sanatların evveliyatı olmasına rağmen, hat sanatının Kuran’ı güzel yazmak üzere doğmuş bir sanat olması.  Ve tamamen Müslüman tassavura göre tasarlanmış olması.” sözleriyle açıkladı.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir