İslâmcı Gençlik Hareketi: Akıncılar

Paylaş:

İslamcılık salt kültürel bir olgu olmayıp sosyolojik ve politik bir yönü de ihtiva etmektedir.

Akıncılar Hareketi, Ertuğrul Zengin, İstanbul: İletişim Yayınları, 2021, s. 350

Akıncılar Hareketi: 1970’lerde İslâmcı Gençliğin Oluşumu ve Eylem başlıklı kitap Ertuğrul Zengin’in 2017 yılında Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölümünde yaptığı Bir Toplumsal Hareket Olarak Akıncılar: Türkiye’de İslami Öznenin Kurulumu ve Eylemi isimli doktora tezinin bir ürünü olarak yayımlanmıştır. Bir giriş ve beş ana bölümden oluşan kitabında Zengin, anlamacı epistemolojiye dayanarak ve içerik analizi yaparak 1976-1980 arası İslamcı gençliğe odaklanıyor. Zengin kitabın giriş kısmında kitabı kaleme alırken izlediği metottan ve İslamcılık ile ilgili genel bilgilerden bahsetmektedir. Yazar, İslamcılığı Asef Bayat’tan hareketle toplumsal ve siyasal içerimleri olan bir ideoloji olarak tanımlamıştır. Bu anlamda İslamcılık salt kültürel bir olgu olmayıp sosyolojik ve politik bir yönü de ihtiva etmektedir. Ona göre söz konusu yönün Türkiye’de İslamcılığın şekillenmesinde önemli bir payı bulunmaktadır.

Kitabın birinci bölümü Türkiye İslâmcılığının Entelektüel Kökenleri başlığını taşımaktadır. Bölüm üç alt başlıktan oluşmaktadır. Zengin bu bölümde Türkiye’deki İslamcılığın, muhafazakâr milliyetçilik içerisinde şekillendiği ve 1940’lı yıllardan itibaren politik bir söylemi dillendirmeye başladığını belirtir. Muhafazakâr milliyetçi düşüncenin teşekkülünde, yazarları arasında Hilmi Ziya Ülken, Mükrimin Halil Yinanç, Fahri Fındıkoğlu ve Remzi Oğuz Arık’ın bulunduğu Anadolu Mecmuası’nın önemli bir yeri bulunmaktadır. Anadolu Mecmuası, Eylül 1925 yılında kapanmasından sonra muhafazakâr milliyetçilik, 1939 yılında çıkmaya başlayan Nurettin Topçu’nun mecmuası Hareket’le gür sesini duyurmuştur. Topçu’ya göre bir milletin oluşumunda manevi unsurlar kadar maddi unsurlarında önemli yeri vardır. Kendisine göre milletin esas unsuru, paylaşılan soy, toprak ve emeğin ifadesi olan topraktır. Bu konuda Topçu, İslamcıları maddi unsurları unutmakla eleştirir. Milleti sadece soyut ideallere açıklamaya çalıştıklarını dile getirir. Ona göre İslam, Anadolu’ya rengini verdiği kadar Anadolu’da İslam’a rengini vermiştir. Zengin’e göre Hareket Dergisi ile İslam tekrar kamusal alanda dillendirilmeye başlanıyordu ancak söz konusu olan ümmetçi bir anlayış değil Anadolu Mecmuası’nın İslam anlayışıydı.

Necip Fazıl Kısakürek’in “Büyük Doğu” mefkuresinin İslamcılar üzerinde önemli etkisi olmuştur. Büyük Doğu mefkuresinin öznesi Türk milletidir ve gayesi Tanzimat’tan beri kaybedilen tam bir asliyet ve şahsiyet ahenginin sağlanmasıdır. Necip Fazıl, bir ümmetçilik anlayışıyla hareket etmemiştir. O, Türkiye vatanında İslam ahlakının tekrar hâkim olmasını istemiştir. Bu konuda Topçu ile benzer fikirlere sahip olsa da ayrıldıkları en önemli noktalardan biri Topçu, Anadoluçuluk adı altında İslamcılık, Türkçülük ve Osmanlıcılık gibi fikirlerle rekabet ederken Necip Fazıl, Büyük Doğu ile Komünizm, Nazizm ve Liberalizm gibi ideolojilerle rekabet etmekteydi. Bu anlamda Zengin’e göre 28 Haziran 1949’te kurulan Büyük Doğu Cemiyeti, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk İslamcı toplumsal örgütüdür.

Zengin, 1943-1969 yılları arasında ortaya çıkan İslamcı akımları iki döneme ayırmıştır. 1943-1960 dönemi arasını embriyonik dönem, 1960-1969 yılları arasını ise embriyonun geliştiği, şekil aldığı ancak daha doğmadığı fetüs dönemi olarak adlandırır. 1960’lı yıllar Komünizm ve İslamcılığın git gide yaygınlaşmaya başladığı ve entelektüel tartışmaların gün yüzüne çıktığı bir dönem olmuştur. Bu nedenle her iki grup birçok metni tercüme etmeye başlamıştır. İslamcılar Mevdudi, Hasan el-Benna, Seyyid Kutup, Muhammed Kutup ve Hasan en-Nedvi gibi düşünürlerin eserlerini Türkçe’ye tercüme etmişlerdir. Bu tercümelerle birlikte Müslümanlar, küresel sorunlarla ilgilenmeye başlamış ve çözüm yolları aramışlardır. Ümmet anlayışı git gide şekillenmeye ve siyasi bir terminoloji haline gelmeye başlamıştır. Hicret gibi birçok İslamcı dergi bu konuda önemli roller oynamıştır. Zengin’e göre tercümelerle birlikte İslamcılar ümmetin sorunlarıyla da ilgilenmelerine rağmen kendilerini 1969’a taşıyan damar Necip Fazıl’ın temsil ettiği yerliliktir.

Zengin’in kitabının ikinci bölümü Türkiye’de İslâmcı Toplumsal-Siyasal Hareketin Doğuşu başlığını taşımaktadır. Bu bölüm beş alt başlıktan oluşmaktadır. 1969’lı yıllardan itibaren İslamcı hareket iki kanat tarafından temsil edilmiştir. İlkini siyasi mecrada Milli Nizam Partisi ve daha sonra Milli Selamet Partisi oluştururken ikincisi bir öğrenci örgütü olarak ortaya çıkan Milli Türk Talebe Birliği (MTTB)’dir. Bu dönem DP ve Yeni Türkiye Partisi’nde bulunan İslamcı siyasetçilerle birlikte İslamcı entelektüeller müstakil bir siyasi parti arayışına girmişlerdir. Erbakan’ın Odalar Birliği’nde yaşadığı başkanlık krizi sonucunda 1969 seçimlerde Müstakiller Hareketi ortaya çıkmıştır. Erbakan, Konya’dan bağımsız milletvekili adayı olmuş ve seçilmiştir. 1970 yılına gelindiğinde ise Milli Nizam Partisi (MNP) kurulmuştur ancak parti yaklaşık bir yıl sonra kapatılmıştır. Akabinde Milli Selamet Partisi (MSP) kurulmuştur. Zengin, MNP’yi kurmada en az dört grubun etki ettiğini söyler: (a) İskenderpaşa Dergâhı, (b) Necip Fazıl, Osman Yüksel ve Eşref Edip gibi İslamcı entelektüeller, (c) Ahmet Tevfik Paksu gibi bir kısım Risale-i Nur cemaati mensupları ve (d) Hasan Aksay ve Süleyman Arif Emre gibi milletvekilleri. Erbakan, maddi ve mukaddesatçı bir söylemi bir arada kullanmıştır. Ülkenin hem maddi hem de manevi yönden bir arada gelişimini elzem görmüştür. Zengin bu kısımda her ne kadar MNP’nin “İslamcı parti” olmadığını söylese de halifeliğe sıcak bakma dahil olmak üzere parti yöneticilerin birçok İslami talepleri ve vurguları konuşmalarında görülmektedir. Her ne kadar Selçuklu ve Osmanlı tarihine yapılan atıflarla yerel bir söylem görülse de partinin İslam dini ile ilgili siyasi talepleri ön plandadır. Yukarıda da belirtildiği gibi Zengin, Bayat’tan hareketle İslamcılığı toplumsal ve siyasal içerimleri olan bir ideoloji olarak tanımlamaktadır. MNP’nin ömrü kısa sürmesine rağmen İslam diniyle ilgili toplumsal ve siyasal talepleri söz konusudur. Hayrettin Karaman (2006, 23 Nisan), MNP ile birlikte Müslümanların ülkeyi yönetme talebinde bulunduklarını dile getirmiştir.[1] Bununla birlikte Milli Görüş Hareketi’nin ilk partisi olan MNP, salt parlamento odaklı olmadığından partiyi kapsayacak şekilde bir toplumsal hareket olarak ortaya çıkmıştır.

“Akıncılar Derneği’nin kuruluşunun iki önemli nedeni bulunmaktadır: (a) İslamcı gençliği yükselen “anarşi”den uzak tutmak ve (b) İslamcı gençliğin varlığını örgütleyerek devam etmesini sağlamaktır.”

MSP, 1973 seçimlerinde üçüncü parti olmuştur. MSP hem CHP hem de AP, CGP, MHP gibi partilerle koalisyon kurmuştur. 1973 yılında çıkarılan genel af ve Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında koalisyon ortağıydı. Uzun bir süre hükümet ortağı olarak devam etmiştir. MSP, gençlik kolları dışında Ülkü Ocakları tarzı bir oluşuma sahip olmak istemiştir. Bu nedenle MTTB’yi kendi kontrolüne almaya çalışmış ancak MTTB’nin siyasi partilerden bağımsız hareket etme dirayeti sonucunda bu durum gerçekleşmemiştir. Zengin, kitabında MTTB’nin kuruluşundan itibaren nasıl İslamcı bir yapıya dönüştüğünden ve o dönemki diğer örgütlerle olan ilişkisinden detaylı bir şekilde bahsetmektedir.

Kitabın üçüncü bölümü Hareket ve Teşkilat: Yapılanma Sürecinde Akıncılar Hareketi başlığını taşımaktadır. Bu bölüm dört alt başlıktan oluşmaktadır. Zengin, Milliyetçi Cephe hükümetleri döneminde yaşanan bazı siyasi olaylara değindikten sonra İslamcı sendika olarak Hak-İş, İslamcı gençlik örgütlenmesi Akıncılar Derneği, İslamcı öğretmenlerin örgütlendiği Mefkureci Öğretmenle Derneği (Mef-Der), teknik ve mühendislerin bir araya geldiği Teknik Elemanlar Birliği (Tek-Bir)’nin kuruluşunda MSP’nin etkin bir rol üstlendiğini belirtir. MSP’nin bu oluşumları desteklemesiyle Zengin’e göre MSP, seçimci bir parti olmaktan çıkıp seçim odaklı bir kitle partisine (mass-based party) dönüştürmüştür.

MSP, topluma nüfuz etmek için gençlik kolları dışında özerk bir yapılanmaya ihtiyaç duyduğunun farkına varmıştır. Her ne kadar MTTB ile gayriresmi bir ilişkisi olsa da söz konusu ilişki Ülkü Ocakları-MHP arasında olan ilişkiden farklıydı. Bu nedenle parti ile daha doğal bir ilişkisi olan yapılanmaya ihtiyaç duyulmuştur. Bu amaçla 1975’in aralık ayında Akıncılar Derneği kurulmuştur. Akıncı sıfatı daha önce hem Erbakan hem de MSP gençliği için kullanılmıştır. Akıncılar Derneği’nin birçok kurucusu MSP’de daha önce görev almıştır. Akıncılar Derneği’nin kuruluşunun iki önemli nedeni bulunmaktadır: (a) İslamcı gençliği yükselen “anarşi”den uzak tutmak ve (b) İslamcı gençliğin varlığını örgütleyerek devam etmesini sağlamaktır. Gaye açısından aralarında bir fark bulunmayan Akıncılar Derneği ile MTTB arasında gayriresmi olarak alan ayrımı yapılmıştır. Buna göre MTTB talebelerle ilgilenirken, Akıncılar Derneği memur, işçi ve gençlerle ilgilenecektir. Akıncılar Derneği’nin şiddetten uzak durması iki avantaj sağlamıştır: (a) Dindar kesim hep şiddetten uzak durduğundan Akıncılar Derneği’nde bulunmasını sağlamış ve (b) derneğin hem sosyalist ve milliyetçi hareketlerin hem de sivil ve askeri bürokrasinin hedefi olmasını engellemiştir. Erbakan katıldığı 2. Akıncılar Şurası’nda akıncılardan teşkilatlanma ve tebliğ çalışmalarının yanında şiddetten uzak durmalarını istemiştir.

Zengin’e göre Akıncılar Derneği’nin kuruluşundan sonra yeni arayışlara girmesinin önünde bazı engeller vardır. Bunlar: (a) Derneğin fiziki örgütlenmesini MSP’nin desteğinden bağımsız bir şekilde yapamaması, (b) dernek yöneticilerinin siyasi program üretebilecek yeteneklerden yoksun olması, (c) İslamcı gençliğin fikir devşirebileceği dünya çapında başarı kazanmış bir siyasi varlığın olmamasıdır. MSP’nin ortaya koyduğu program bir iktidar partisi programı olması nedeniyle toplumu yukarıdan aşağıya dizayn etmeyi içermektedir. Halbuki Akıncılar Derneği bir sivil toplum kuruluşu olmasından dolayı toplumda aşağıdan yukarıya doğru bir değişimi hedefler. Bu nedenle MSP’nin programından farklı bir siyasi programa ihtiyacı bulunmuştur.

Kitabın dördüncü bölümü Mücadele ve Özneleşme Sürecinde Akıncılar Hareketi başlığını taşımaktadır. Bu bölüm iki alt başlıktan oluşmaktadır. Zengin, 5 Ocak 1978 ile 11 Şubat 1979 arasını pasif mücadele dönemi olarak tasnif ederken 11 Şubat 1979 ile 12 Eylül 1980 arasını aktif mücadele dönemi olarak adlandırır. Zengin’e göre Ocak 1976-Ocak 1978 arası Akıncıların örgütlenmesini tamamlama dönemidir. Pasif mücadele döneminde Akıncılar, sokağa hiçbir şekilde çıkmama kararı almışlardır. Ancak Şura gibi İslamcı dergiler daha devrimsel mücadele istemişlerdir. Ayrıca Milliyetçi Cephe koalisyonu sona ermesi ve MSP, hükümetten çekilmesi sonucunda polis Akıncılara yönelik operasyonlar yapmıştır. Abdülhamid’i Anma Programı ve Fetih Mitingi’nin yapılması bile tutuklanma gerekçesi için yeterlidir. Mitinglerde çıkan olaylar nedeniyle polisin açtığı ateş sonucunda Hasan Sürel hayatını kaybetmiştir. Erbakan, bu durumu sert bir dille kınamış ve Akıncıların oyuna gelip şiddete başvurmamasını istemiştir.

1979 yılında İran’da gerçekleşen İslam Devrimi, Türkiye’deki İslamcıları da etkilemiştir. İran devrimine kadar pasif bir mücadeleyi takip eden İslamcılar bu dönemle birlikte aktif mücadele yöntemlerini değerlendirmeye başlamışlardır. İran devrimiyle birlikte bir İslami uyanış teması işlenmesinin yanında devletin İslamlaşabileceği ve hareketin örgütlenmesi sonucunda devrimin gerçekleşebileceği düşüncüleri ortaya çıkmıştır. Akıncıların Sakarya’da düzenlediği Dünya Müslümanları Katliamını Protesto Mitingi ve Yürüyüşü bir uyanışa işaret etmektedir. Akıncılar dünya çapında Müslümanların sorununu dile getiren mitingler düzenlemeye başlamıştır. Mitingde İslam Devleti ile ilgili birçok slogan atılmıştır. Zengin, Türkiye’deki İslamcıların İran devrimine karşı tepkilerini Badiou’dan aldığı sadakat kavramıyla açıklar.

Akıncılar arasında ilk bölünme Akıncı Güç dergisiyle olmuştur. Dernek adına çıkarılması amaçlanan dergi, Hüsnü Kılınç’ın inisiyatifi sonucunda Salih Mirzabeyoğlu ekibinin eline geçmiştir. Söz konusu dergi aktif bir mücadele yöntemini dili getirmiş ve bu nedenle Akıncılar tarafından yasaklanmıştır. Dernek, Akıncılar dergisini yayınlamaya başlamış ancak uzun soluklu bir dergi olmamıştır. Akıncılar Derneği, Sakarya mitinginden sonra yoğun olarak siyasi baskılara maruz kalmıştır. Aralık 1979 tarihinde dernek kapatılmıştır.

Kitabın son bölümü Akıncılar Hareketinin Toplumsal Mobilizasyonu başlığını taşımaktadır. Bu bölüm dört alt başlıktan oluşmaktadır. Zengin bu bölümde imam hatip okulların tercih edilme sebeplerine, İslamcı gençliğinin sosyo-politik düşüncelerinin oluşumu, cemaat ve tarikatlarla olan bağı ve derneğin üye portreyi gibi konuları ele alır. Erbakan, Akıncılar üzerinde önemli bir otoritesi olmasıyla birlikte onların parti gençlik kolları gibi hareket etmelerini de istememiştir. Bu nedenle Akıncılar, mümkün mertebe kendi özerk yapılarını korumaya çalışmışlardır.

Zengin, kaleme aldığı kitabının hazırlık sürecinde Akıncıların birçok üst düzey yöneticisiyle görüşmeler yaptığı, o dönemki ulusal gazetelerin sayılarını incelediği ve dönemin tarihsel olaylarını araştırıp Akıncılar üzerinden İslamcı gençliğinin sosyo-politik yönünü sunduğu söylenebilir.

Kaynakça

Arslan, H. (2019). Milli Görüş Hareketi’nin Laiklik Anlayışı. Yayımlanmamış Yüksek Lisans tezi. İstanbul: İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Karaman, H. (2006, 23 Nisan). İman Tazelemek. Yeni Şafak.


[1] Bu konuda daha geniş malumat için bkz. Arslan, 2019: 51-63.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir