Küreselleşmeyi Yeniden Düşünmek: Küreselleşmenin Kısa Tarihi Üzerine

Paylaş:

“‘Modernleşme’ gibi ‘küreselleşme’de kolayca ölçeklenemez ve ölçülemez; küreselleşmeden ancak çok kısıtlı bir ölçüde yaklaşık olarak bahsedebiliriz. Küreselleşme genel başlığı altında özetlenen çeşitli süreçler, her zaman eş zamanlı ve aynı şekilde ilerlemez” [1]

Covid-19 tüm dünyayı etkisi altına alarak hastalığın ve tetiklediği başka sorunların ne kadar küreselleşebileceğini gösteriyor ama diğer yandan ekonomik ve siyasi küreselleşmenin rafa kaldırıldığı bir dönemdeyiz. Bir yandan devletler enflasyon ve yüksek üretim maliyetleriyle baş etmek için ticari koruma politikaları uygularken diğer yandan siyasette daha da milliyetçi söylemler geliştiriyorlar. Böyle bir ortamda “küreselleşme” kavramını ve tarihini gündeme getirmenin kıymet-i harbiyesi ne olabilir?

Küreselleşmenin Kısa Tarihi: Boyutlar, Süreçler, Dönemler kitabı ilk defa Almanca olarak 2003’te basıldı. Kitabın 2019’da kendi dilinde 6. baskısı yayınlanırken ülkemizde ilk baskısı Ekim 2021’de Küre Yayınları tarafından yapıldı. Serideki diğer kitaplar gibi, tarih yazımı serisi’nin son kitabı olan bu çalışmanın da amaçlarından biri, küreselleşmenin tarihini, ne zaman başladığını, neye göre ve nasıl dönemleştirebileceğini anlatmak. Yazarlar kitabın başında küreselleşmenin ne olup, ne olmadığına dair önemli bir tartışma açıyor. Böyle bir tartışma hem küreselleşmenin analitik ve pratik değerini yitirdiğini düşünenlere cevap niteliği taşıdığını, hem de kitabın devamındaki tarihsel anlatının nasıl bir kavramsal zemine oturduğunu göstermesi için önemli.

Yazarlara göre küreselleşme diğer rakip kavramlara göre “zamanın ruhunu” daha açık bir şekilde yansıtan bir kavram: “ ‘Post-modern’ de moda oldu, ancak somut bir şey ifade etmediği için toplumun genel bilincine yerleşemedi. ‘Küreselleşme’ ise daha başka kalibrede bir kavramdır. Pek çok insanın tecrübeleriyle ilişkilidir.” [2] Yazarların tecrübeden kasıtları ise; uzaktakilerin iletişim ve ulaşım imkânlarıyla yakınlaştığı küçülen bir dünya, ufukların genişlemesiyle büyüyen bir dünya, yerelde benimsenerek yayılan modern hayat tarzı (küyerelleşme-glocalization) ve ekonomik açıdan piyasanın devlet hakimiyetinden kurtulması.

Yazarlar, küreselleşmenin bu çatışmalı doğasının üzerine “geçmişe küreselleşme perspektifinden yaklaştıkları” [3] bakış açısıyla tarihe yönelirler ve iki temel soru sorarlar: Dünya çapındaki ağlar geçmişte de önemli miydi? Yakın tarihte küreselleşme diyebileceğimiz yoğunlukta bir dönem yaşandı mı? Küreselleşme dediğimiz olgunun 1970’lerde başladığını öne sürerek, sorularını bu tarih öncesindeki döneme yöneltirler. Modern küresel tarihi beş döneme ayırır ve buna göre kitabı bölümleştirirler: (i) 1750 öncesi, (ii) 1750-1880, (iii) 1880-1945, (iv) 1945-1970’lerin ortaları ve (v) 1970 sonrasının değerlendirildiği sonuç bölümü. Bu tarihsel dönemler Wallerstein’ın jeopolitik, ekonomi ve jeokültür bakış açısıyla bu üç yapı üzerinden değerlendirir. Ancak yapısalcı bakış açısının öne sürdüğü gibi hegemonyanın her şeyi, özellikle tarihin akışını belirlediği yönündeki analizlerinden kaçınarak “makro süreçlerin ferdi veya kollektif davranışların” [4] sonucu olduğunu vurgular ve küresel tarih analizlerine bunu yansıtırlar. Bu bölümlerde küresel tarihte kritik olayların sonuçlarını ve kurumların nasıl inşa edildiğini anlatırlar ve bunu dünyanın periferisini ihmal etmeden yaparlar. Ayrıca günümüzdekine benzer krizlerin ve küreselleşme olarak gördüğümüz sınırları aşan ağ ilişkilerinin nasıl geçmişte var olduğunu görerek küreselleşme kavramını yeniden düşünmemizi sağlarlar. Ancak kitap iddia ettiği ciddilikte geçmişte ağ analizi yürütemez. Sadece ülkelerin birbiriyle ilişkilerinin farklı seviyelerde var olduğunu gösterir.

Küreselleşmenin Kısa Tarihi kitabının özellikle sonuç bölümü ise bu konuya ilgi duyan herkesin okuması gereken bir bölüm. Çünkü burada yazarlar küreselleşmeyi tüm ütopyalardan ve distopyalardan kurtararak bu kavramı “normalleştirme”yi amaç edinirler. Bu amaca ulaşmak için küreselleşme kavramını diğer tüm uzun süreçleri tanımlayan “emperyalizm” ve “kapitalizm” kavramları gibi ucu açık bir tartışma zemininde konuşmaya davet ederler. [5] Küreselleşmeyi modernleşmenin devamı ve taşıyıcısı bir süreç olarak görüp, günümüzde birçok yazarın iddia ettiğinin aksine küresel denecek seviyede birbirine tamamen bağlı bir dünya coğrafyasından bahsedilemeyeceğini, dünyanın tıpkı geçmişte olduğu gibi “birbiriyle örtüşen etkileşim ağlarıyla” örülü olduğunu söyleyerek de kendi bakış açılarını ifade ederler. [6]


[1] Küreselleşmenin Kısa Tarihi: Boyutlar, Süreçler, Dönemler, Jurgen Osterhammel ve Niels P. Petterson, çev. İstanbul: Küre Yayınları, 2021, s. 111.

[2] Küreselleşmenin Kısa Tarihi: Boyutlar, Süreçler, Dönemler, s. 8.

[3] Küreselleşmenin Kısa Tarihi: Boyutlar, Süreçler, Dönemler, s. 9.

[4] Küreselleşmenin Kısa Tarihi: Boyutlar, Süreçler, Dönemler, s.112.

[5] Küreselleşmenin Kısa Tarihi: Boyutlar, Süreçler, Dönemler, s. 111.

[6] Küreselleşmenin Kısa Tarihi: Boyutlar, Süreçler, Dönemler, s.109.

Daha fazla göster

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir